Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

[Çeviri] Kaba-Allah

Sonne

Moderator
Joined
Oct 23, 2023
Messages
1,553
Bu yazı, Kabbalah Exposed’daki orijinal sayfasından çevrilmiştir.

1727111446568.jpeg


Müslümanların Kuran'ı, Tevrat ve Yahudi-Hristiyan İncili'nin hikâyeleriyle doludur; buna kurgusal karakter olan İsa da dâhildir. Muhammed, Yahudi bir karakterdir ve ilk olarak Yahudilerin Mesihi olduğu belirtilmiştir. Tüm bunlar, Yahudilerin düşünce formuyla [YHWH] sempatik bir bağlantı oluşturur. İslam'ın mistisizm sistemlerinin hepsi Kuran'ın belirli bölümleriyle bağlantı kurmak üzere tasarlanmıştır. Bu aynı zamanda çoğu İbrani harflerini barındıran Arap harflerini de içerir. Her harf veya harf dizisi Kuran'daki bir geçişe, Yahudi karakterlere ve benzerlerine bağlanır. Buna Kur'an ve Hadis'te bulunan Allah'ın 99 ismi de dahildir. Müslümanlar, bu isimleri İslami okült uygulamaların temelini oluşturan ve her isim için bir tane olmak üzere 99 boncuktan oluşan tespihleriyle zikrederler. Her Müslüman hayatı boyunca en az bir kez Mekke'ye gitmeli, burada Kâbe'yi ziyaret etmeli ve dua ederken saat yönünün tersine yedi kez dönmelidir. Bu ritüel aynı zamanda hayvanların ritüel amacıyla katledilmesini ve Şeytan'ı simgeleyen üç sütuna taş atarak Şeytan'ın taşlanmasını da içerir. Kâbe'nin, Yahudi peygamber İbrahim tarafından inşa edildiği belirtilmekte, böylece küp ile düşman düşünce formuna bir bağlantı daha sağlanmaktadır. Bu ritüel, Tanrılarımızı lanetlemeye ve bağlamaya çalışırken, hayvanların katledildiği ritüellerden ve dualardan gelen negatif enerjiyi tüm bunlarla bağlantılı olan düşmanın düşünce formuna vermek için tasarlanmıştır. Üç sütun, üç sayısının enerjinin maddeleşmesini temsil etmesindedir.

Küp, kutsal geometride toprak elementinin şeklidir. Tüm Müslümanlar günde beş kez seccadeleri üzerinde Güneş enerjisi noktalarında bizden çaldıkları yoga pozisyonlarını uygular ve daha sonra bu enerjiyi Mekke'ye, küpe doğru yönlendirirler. Bunun nedeni, küpün zihinsel suretinin bağlı olduğu ve içinde var olduğu astralden enerjiyi maddeleştirmesi ve bu enerjiyi astralden maddi dünyaya getirmesidir. Yahudiler, Haham'ın belirttiği gibi Mekke'deki küpe benzeyecek şekilde tasarlanmış olan Tefilin küpünü takarlar ve bunun kayışlarını Müslümanların küpün etrafında döndükleri yönde yedi kez bağlarlar. Bu, Müslümanların ritüeline sempatik bir bağ oluşturur ve astraldeki enerjileri maddi dünyaya getirmek için birbirine bağlar. Yahudi Tefilini'nin siyah küpü, düşmanın düşünce formunu maddeleştirmek için bir formül olan Şema duasıyla ilgilidir.

Doğu'daki Hindu tapınağı, üzerine koni şeklinde bir kule olan Meru'yu inşa ettikleri bir küpün etrafında merkezlenmiştir. Bu kule, astral alemden bir enerji konisi yaratmak için bir piramit görevi görür ve enerjinin merkezdeki küpün içinde maddeleşmesi için onu geometrik bir şekle kanalize eder. Tüm Hindu ritüelleri rahipler tarafından bu küpün içinde ve diğer katılımcılar tarafından küpe doğru bakılarak yapılır. Bu da ritüellerin enerjisini Dünya'ya taşır. Eski Hindu tapınaklarını ziyaret edenler, ellerini duvarlara koyduklarında taşların, enerjiyle titreştiğini hissedebildiklerinden bahsederler. Bunun nedeni, tapınağın merkezinde oluşan geometrik şekilden ve içlerinde yüzyıllarca süren ritüellerin kolektif psişik gücünden gelen astral enerjiyle birleşmiş olmalarıdır.

Camiler geleneksel olarak piramit şeklinde bir güç konisi olan merkezi bir kubbeye sahiptir. Bu, astral enerjiyi getirmek ve günde beş kez içlerinde gerçekleştirilen ritüellerin enerjisine aşılamak içindir. Köşelerdeki kuleler, enerjiyi yeryüzünden dışarı aktaran ve dört yönün enerjilerinden kubbeye yönlendiren ve ritüeli daha da güçlendiren dikilitaşlar olarak işlev görür. Bu enerji toplu bir şekilde Mekke'deki küpe doğru yönlendirilir.
 
Bu yazı, Kabbalah Exposed’daki orijinal sayfasından çevrilmiştir.

View attachment 4119


Müslümanların Kuran'ı, Tevrat ve Yahudi-Hristiyan İncili'nin hikâyeleriyle doludur; buna kurgusal karakter olan İsa da dâhildir. Muhammed, Yahudi bir karakterdir ve ilk olarak Yahudilerin Mesihi olduğu belirtilmiştir. Tüm bunlar, Yahudilerin düşünce formuyla [YHWH] sempatik bir bağlantı oluşturur. İslam'ın mistisizm sistemlerinin hepsi Kuran'ın belirli bölümleriyle bağlantı kurmak üzere tasarlanmıştır. Bu aynı zamanda çoğu İbrani harflerini barındıran Arap harflerini de içerir. Her harf veya harf dizisi Kuran'daki bir geçişe, Yahudi karakterlere ve benzerlerine bağlanır. Buna Kur'an ve Hadis'te bulunan Allah'ın 99 ismi de dahildir. Müslümanlar, bu isimleri İslami okült uygulamaların temelini oluşturan ve her isim için bir tane olmak üzere 99 boncuktan oluşan tespihleriyle zikrederler. Her Müslüman hayatı boyunca en az bir kez Mekke'ye gitmeli, burada Kâbe'yi ziyaret etmeli ve dua ederken saat yönünün tersine yedi kez dönmelidir. Bu ritüel aynı zamanda hayvanların ritüel amacıyla katledilmesini ve Şeytan'ı simgeleyen üç sütuna taş atarak Şeytan'ın taşlanmasını da içerir. Kâbe'nin, Yahudi peygamber İbrahim tarafından inşa edildiği belirtilmekte, böylece küp ile düşman düşünce formuna bir bağlantı daha sağlanmaktadır. Bu ritüel, Tanrılarımızı lanetlemeye ve bağlamaya çalışırken, hayvanların katledildiği ritüellerden ve dualardan gelen negatif enerjiyi tüm bunlarla bağlantılı olan düşmanın düşünce formuna vermek için tasarlanmıştır. Üç sütun, üç sayısının enerjinin maddeleşmesini temsil etmesindedir.

Küp, kutsal geometride toprak elementinin şeklidir. Tüm Müslümanlar günde beş kez seccadeleri üzerinde Güneş enerjisi noktalarında bizden çaldıkları yoga pozisyonlarını uygular ve daha sonra bu enerjiyi Mekke'ye, küpe doğru yönlendirirler. Bunun nedeni, küpün zihinsel suretinin bağlı olduğu ve içinde var olduğu astralden enerjiyi maddeleştirmesi ve bu enerjiyi astralden maddi dünyaya getirmesidir. Yahudiler, Haham'ın belirttiği gibi Mekke'deki küpe benzeyecek şekilde tasarlanmış olan Tefilin küpünü takarlar ve bunun kayışlarını Müslümanların küpün etrafında döndükleri yönde yedi kez bağlarlar. Bu, Müslümanların ritüeline sempatik bir bağ oluşturur ve astraldeki enerjileri maddi dünyaya getirmek için birbirine bağlar. Yahudi Tefilini'nin siyah küpü, düşmanın düşünce formunu maddeleştirmek için bir formül olan Şema duasıyla ilgilidir.

Doğu'daki Hindu tapınağı, üzerine koni şeklinde bir kule olan Meru'yu inşa ettikleri bir küpün etrafında merkezlenmiştir. Bu kule, astral alemden bir enerji konisi yaratmak için bir piramit görevi görür ve enerjinin merkezdeki küpün içinde maddeleşmesi için onu geometrik bir şekle kanalize eder. Tüm Hindu ritüelleri rahipler tarafından bu küpün içinde ve diğer katılımcılar tarafından küpe doğru bakılarak yapılır. Bu da ritüellerin enerjisini Dünya'ya taşır. Eski Hindu tapınaklarını ziyaret edenler, ellerini duvarlara koyduklarında taşların, enerjiyle titreştiğini hissedebildiklerinden bahsederler. Bunun nedeni, tapınağın merkezinde oluşan geometrik şekilden ve içlerinde yüzyıllarca süren ritüellerin kolektif psişik gücünden gelen astral enerjiyle birleşmiş olmalarıdır.

Camiler geleneksel olarak piramit şeklinde bir güç konisi olan merkezi bir kubbeye sahiptir. Bu, astral enerjiyi getirmek ve günde beş kez içlerinde gerçekleştirilen ritüellerin enerjisine aşılamak içindir. Köşelerdeki kuleler, enerjiyi yeryüzünden dışarı aktaran ve dört yönün enerjilerinden kubbeye yönlendiren ve ritüeli daha da güçlendiren dikilitaşlar olarak işlev görür. Bu enerji toplu bir şekilde Mekke'deki küpe doğru yönlendirilir.
Başlık çok manidar olmuş. Xd
Ek olarak biraz detay vereyim. Namaz kıbleye yönelerek kılınır ve onun dışında kılınan namazlar kabul olunmaz. Aynı şekilde camilerin yönü de kıbleye doğru dönük olarak inşa edilirler. Kıble ibrahimi matrixsinin merkez noktasıdır.
Elinize sağlık çeviri için.
 
Kur’an’da Yahudiler neden bu kadar sert eleştiriliyor, hatta lanetleniyor? Muhammed bunu kendi atalarına mı karşı yapıyordu, yoksa yakalanmamak için mi böyle yazdı, merak ediyorum.
 
Kur’an’da Yahudiler neden bu kadar sert eleştiriliyor, hatta lanetleniyor? Muhammed bunu kendi atalarına mı karşı yapıyordu, yoksa yakalanmamak için mi böyle yazdı, merak ediyorum.
Muhammed aslında hiç yaşamadı; onun yaşam öyküsü tamamen çalınmış simya sembollerinden uydurularak oluşturuldu. Yahudi nefreti meselesine gelince, bu kasıtlı bir nefret zinciri kışkırtmasıdır; böylece savaşların ardı arkası kesilmeden sürmesi sağlanıyor.
 
Muhammed aslında hiç yaşamadı; onun yaşam öyküsü tamamen çalınmış simya sembollerinden uydurularak oluşturuldu. Yahudi nefreti meselesine gelince, bu kasıtlı bir nefret zinciri kışkırtmasıdır; böylece savaşların ardı arkası kesilmeden sürmesi sağlanıyor.
İyi de böyle olunca kendileri de savaşta ölüyor ve zahmet çekiyor. Onun yerine kendilerini üstün tutsalardı ve peygamber soyu oldukları için hristiyan ve müslümanlar tarafından saygı duyulsa kendileri için daha kolay olmaz mıydı?
 
İyi de böyle olunca kendileri de savaşta ölüyor ve zahmet çekiyor. Onun yerine kendilerini üstün tutsalardı ve peygamber soyu oldukları için hristiyan ve müslümanlar tarafından saygı duyulsa kendileri için daha kolay olmaz mıydı?
Bunu da kasten yapıyorlar. Şöyle anlatayım: Yahudilerle iyi olursanız tamamen onların yanında oluyorsunuz ve bulunduğunuz programlamaya sıkıca bağlanıyorsunuz. Mesela Hristiyanlıkta İsrail “kutsal topraklar”, Yahudiler de “Tanrının seçilmiş kavmi” oluyor, İsa defalarca “kurtuluş Yahudilerden gelir” diyerek buna işaret ediyor.
"Siz bilmediğinize tapıyorsunuz, biz bildiğimize tapıyoruz. Çünkü kurtuluş Yahudiler'dendir." - Yuhanna 4:22
Fakat Yahudilerin gerçek yüzünü görmeye mi başlıyorsunuz? O zaman Talmud’da sözde İsa’nın cehennemde pislik içinde boğulduğunun yazdığını öğreniyorsunuz, bu sefer de Tanrı ve İsa adına bir “kutsal savaş” verme arzusu doğuyor ve Hristiyanlığa daha da zincirleniyorsunuz. Yani iki durumda da Yahudilerin kontrolünden çıkamıyorsunuz: Birinde onlar saltanat sürüyor, diğerinde kan akıyor ve insanlık birleşemiyor; insanlar ise sadece programlamalarına daha sıkı bağlanıyor.
 
Muhammed aslında hiç yaşamadı; onun yaşam öyküsü tamamen çalınmış simya sembollerinden uydurularak oluşturuldu. Yahudi nefreti meselesine gelince, bu kasıtlı bir nefret zinciri kışkırtmasıdır; böylece savaşların ardı arkası kesilmeden sürmesi sağlanıyor.
Muhammed’in hiç yaşamadığını iddia ediyorsun. Bunu gerçekten öğrenmek için soruyorum: Bu iddian hangi kaynaklara dayanıyor? Tarihsel olarak hem çağdaş Müslüman kaynaklar (İbn İshak, İbn Hişam, Buhari, Müslim) hem de gayri Müslüman kaynaklar (Bizans ve Süryani kronikleri) onun 7. yüzyılda Mekke ve Medine civarında yaşadığını gösteriyor. Muhammed için “hiç yaşamadı” iddiasını destekleyecek somut bir kaynak gösterebilir misin? Merak ettiğim için soruyorum yanlış anlama lütfen
 
Fakat Yahudilerin gerçek yüzünü görmeye mi başlıyorsunuz? O zaman Talmud’da sözde İsa’nın cehennemde pislik içinde boğulduğunun yazdığını öğreniyorsunuz,
İkisi arasında bağlantıyı kuramadım. Bunu da yeni öğreniyorum.
İsa adına bir “kutsal savaş” verme arzusu doğuyor ve Hristiyanlığa daha da zincirleniyorsunuz.
Haçlı seferlerinden mi bahsediyorsunuz?
 
İkisi arasında bağlantıyı kuramadım. Bunu da yeni öğreniyorum.

Haçlı seferlerinden mi bahsediyorsunuz?
Yahudileri sevseniz de sevmeseniz de, her durumda aslında onların kontrolü altında kalıyor ve farklı amaçlar doğrultusunda çeşitli şekillerde yönlendiriliyorsunuz. Yazdıklarımı tekrar okursanız, ne demek istediğim çok daha net anlaşılacaktır.
 
Muhammed’in hiç yaşamadığını iddia ediyorsun. Bunu gerçekten öğrenmek için soruyorum: Bu iddian hangi kaynaklara dayanıyor? Tarihsel olarak hem çağdaş Müslüman kaynaklar (İbn İshak, İbn Hişam, Buhari, Müslim) hem de gayri Müslüman kaynaklar (Bizans ve Süryani kronikleri) onun 7. yüzyılda Mekke ve Medine civarında yaşadığını gösteriyor. Muhammed için “hiç yaşamadı” iddiasını destekleyecek somut bir kaynak gösterebilir misin? Merak ettiğim için soruyorum yanlış anlama lütfen
Burada her üyeye "siz" şeklinde hitap ederek belirli bir seviyede saygılı ve nazik bir üslup benimsediğim tüm gönderilerimden açıkça görülebilir ve sizin de bunun farkında olduğunuzu biliyorum. Kişisel tercihlerinizden bağımsız olarak durum böyleyken, şahsıma "sen" şeklinde hitap etmeniz, gönderinizde aksini özellikle belirtmiş olmanıza rağmen, başka amaçlar taşıdığınıza dair şüphe duymama yol açıyor. Kötü bir niyetiniz olmasa bile bu konuda daha dikkatli olmanızı tavsiye ederim.

Muhammed’in varlığı konusundaki meseleye gelirsek, bahsettiğiniz kaynakların tam aksini iddia eden ve onları yalanlayan birçok kaynak da mevcuttur. Her konuda bir kaynak bulmak mümkündür; asıl mesele, bunların ne kadar doğru ve güvenilir olduğudur. Muhammed de İsa kadar "gerçektir", yani ikisi de aslında bir dizi çalıntı alegoriden ibarettir. Burada dile getirdiğim söylemlerin şahsıma ait olmadığını, Zeus’un Tapınağı’nın sunduğu diğer bilgilerden hiçbir farkının olmadığını da özellikle belirtmeliyim. Dilerseniz TG Karnonnos’un bu konudaki gönderisini okuyabilirsiniz; kendisi yalnızca İslam’ı ifşa etmek için başlı başına bir site hazırlamıştır.
 
Yahudileri sevseniz de sevmeseniz de, her durumda aslında onların kontrolü altında kalıyor ve farklı amaçlar doğrultusunda çeşitli şekillerde yönlendiriliyorsunuz. Yazdıklarımı tekrar okursanız, ne demek istediğim çok daha net anlaşılacaktır.
Evet tekrar okuyunca anladım.
 
Muhammed’in hiç yaşamadığını iddia ediyorsun. Bunu gerçekten öğrenmek için soruyorum: Bu iddian hangi kaynaklara dayanıyor? Tarihsel olarak hem çağdaş Müslüman kaynaklar (İbn İshak, İbn Hişam, Buhari, Müslim) hem de gayri Müslüman kaynaklar (Bizans ve Süryani kronikleri) onun 7. yüzyılda Mekke ve Medine civarında yaşadığını gösteriyor. Muhammed için “hiç yaşamadı” iddiasını destekleyecek somut bir kaynak gösterebilir misin? Merak ettiğim için soruyorum yanlış anlama lütfen
Duyduğum kadarıyla muhammedin yaşamını anlatan aşırı fazla anlatı var ve bunlar birbiriyle açıkça çelişiyor. Bu hikayelerden uygun bir tanesini seçip diyanet ders kitaplarında yıllarca öğretti. Hadi bunu yapalım dediler ve yaptılar. Başka bir toplulukta buna değil bu hikayeye inanalım dedi ve inandı. Diğerleri de aynısını yaptı. Hangisi gerçek? Hiçbiri. Hepsi birer egregor.
 
Burada her üyeye "siz" şeklinde hitap ederek belirli bir seviyede saygılı ve nazik bir üslup benimsediğim tüm gönderilerimden açıkça görülebilir ve sizin de bunun farkında olduğunuzu biliyorum. Kişisel tercihlerinizden bağımsız olarak durum böyleyken, şahsıma "sen" şeklinde hitap etmeniz, gönderinizde aksini özellikle belirtmiş olmanıza rağmen, başka amaçlar taşıdığınıza dair şüphe duymama yol açıyor. Kötü bir niyetiniz olmasa bile bu konuda daha dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
Merhaba,
Öncelikle niyetimi netleştirmek isterim: amacım kimseyi kırmak, rahatsız etmek ya da dinî bir propaganda yapmak değil. Buraya yalnızca tarihi ve kaynaksel bir merakla geldim. Hitap şeklim farkında olmadan “sen” olduysa özür dilerim; eğer “siz” daha nazik geliyorsa öyle devam edebilirim.
Muhammed’in varlığı konusundaki meseleye gelirsek, bahsettiğiniz kaynakların tam aksini iddia eden ve onları yalanlayan birçok kaynak da mevcuttur. Her konuda bir kaynak bulmak mümkündür; asıl mesele, bunların ne kadar doğru ve güvenilir olduğudur. Muhammed de İsa kadar "gerçektir", yani ikisi de aslında bir dizi çalıntı alegoriden ibarettir. Burada dile getirdiğim söylemlerin şahsıma ait olmadığını, Zeus’un Tapınağı’nın sunduğu diğer bilgilerden hiçbir farkının olmadığını da özellikle belirtmeliyim. Dilerseniz TG Karnonnos’un bu konudaki gönderisini okuyabilirsiniz; kendisi yalnızca İslam’ı ifşa etmek için başlı başına bir site hazırlamıştır.
Başlamadan önce yanlış anlaşılmasın diye tekrar söyleyeyim: ben ne bir din savunucusuyum ne de herhangi bir semavi geleneğin propagandasını yapıyorum. Mucize anlatılarına zaten inanmıyorum ay yarılması, Burak atı , kalp yarılması gibi hikâyelerin tamamen sembolik ya da sonradan uydurulmuş şeyler olduğu açık. Bu noktada aynı şeyi düşünüyorum

Fakat “bu mucizeler uydurma” demek başka bir şey, “Muhammed diye biri hiç yaşamadı” demek bambaşka bir iddia.
Bir liderin, komutanın ya da dini figürün gerçekten yaşamış olması tarihsel olarak daha yüksek olasılıktır tıpkı Sokrates, Buda veya Zerdüşt örneklerinde olduğu gibi. Bunların da otobiyografisi yok ama çağdaş tanıklar ve siyasi sonuçlar var. Aynı şekilde erken Bizans ve Ermeni kroniklerinde “Arapların peygamberi” ya da “Muhammed adında bir tüccar” ifadesi geçiyor. Bunları tamamen yok saysak bile, yokluk iddiası otomatik olarak haklı çıkmaz.

O döneme ait Bizans, Süryani, Ermeni kroniklerinde adı geçen bir Arap liderinin ordu kurması, bölgelerin ele geçirilmesi, Arap mektuplarının bulunması vs. bunlara ne diyorsunuz?
Sebeos gibi kaynaklar bile “Muhammed adlı bir tüccar” diye bahsediyor (yorumu ne olursa olsun). Bu ‘yok’tan iyidir.

Çok sayıda okült/ezoterik toplulukta, sırf karşı tarafı küçümsemek için “kaynaklar sahte” denildiğini gördüm. Bu objektiflik değil, dogmatik tepki oluyor. Ben bu foruma özgür düşünceyle, doğruyu araştırmak için giriyorum. Fakat burada bile bazen doğru bilgiyle dogmatizmin karıştığını fark ediyorum. İslam dışında açtığım bazı başlıklarda da aynı şey oldu hatta “satürn black cube ” gibi konularda sorduğum sorular bile açıklama yapılmadan silindi. Tek gayem Zevistlerin bu konudaki görüşleri tutumları ne onu merak ediyordum ve daha fazla şey öğrenmekti

Bu arada, şunu da soracağım çünkü bu artık can sıkmaya başladı:
Neden benim açtığım başlıkların bir kısmı hiçbir açıklama yapılmadan siliniyor veya onaylanmıyor?
Sorularımın çoğu sadece bilgi amaçlıydı — İslam konusu dışında farklı başlıklar da açtım, onlar da silindi ya da beni bekletip yayınlamadılar. Hatta daha önce kullanıcı adımla ilgili rahatsızlık duyan kişiler olmuştu; acaba bu yüzden mi oluyor? Başka insanların açtığı çok daha alakasız konular dururken benim sorularım onaylanmıyorsa, bunun sebebi nedir?


Sonuç olarak ben yalnızca gerçeği arıyorum. Evet, mucizeler büyük ihtimalle sembolik ya da uydurmadır — ama tarihsel olarak bir kişinin yaşamış olma ihtimali, hiç yaşamamış olmasından her zaman daha yüksek değerlendirilir. Eğer bu konuda farklı düşünen varsa, geçerli ve doğrudan delillerle konuşalım. Ama “kaynaklar bozulmuş”, “hepsi yalan”, “sen semavi savunucusun” gibi kalıp yargılarla tartışma sağlıklı olmaz.

Ayrıca açıkça belirteyim: Ben Muhammed sevdalısı birisi değilim. Yaşayıp yaşamadığı ya da ne yaptığı benim kişisel hayatımda bir anlam ifade etmiyor. Sadece dikkatimi çeken bir iddia oldu ve baktığımda bunun yalnızca küçük bir azınlık tarafından savunulduğunu gördüm. Bu yüzden sorgulayıp anlamak istedim.

Belki yazdıklarım okuyan bazılarına fazla İslamcı ya da fazla karşıt gibi görünmüş olabilir; aslında ikisi de değilim. İslam’a da Zerdüştlüğe de karşı değilim. Sadece bu konuda ciddi bir fikir ayrılığı var ve ben daha fazla öğrenmek, gerçeğe olabildiğince yaklaşmak istiyorum.

Teşekkür ederim. Gerçekten samimi bir şekilde dinleyip karşılıklı bilgi aktarımı yapmak istiyorum.
 
Merhaba,
Öncelikle niyetimi netleştirmek isterim: amacım kimseyi kırmak, rahatsız etmek ya da dinî bir propaganda yapmak değil. Buraya yalnızca tarihi ve kaynaksel bir merakla geldim. Hitap şeklim farkında olmadan “sen” olduysa özür dilerim; eğer “siz” daha nazik geliyorsa öyle devam edebilirim.

Başlamadan önce yanlış anlaşılmasın diye tekrar söyleyeyim: ben ne bir din savunucusuyum ne de herhangi bir semavi geleneğin propagandasını yapıyorum. Mucize anlatılarına zaten inanmıyorum ay yarılması, Burak atı , kalp yarılması gibi hikâyelerin tamamen sembolik ya da sonradan uydurulmuş şeyler olduğu açık. Bu noktada aynı şeyi düşünüyorum

Fakat “bu mucizeler uydurma” demek başka bir şey, “Muhammed diye biri hiç yaşamadı” demek bambaşka bir iddia.
Bir liderin, komutanın ya da dini figürün gerçekten yaşamış olması tarihsel olarak daha yüksek olasılıktır tıpkı Sokrates, Buda veya Zerdüşt örneklerinde olduğu gibi. Bunların da otobiyografisi yok ama çağdaş tanıklar ve siyasi sonuçlar var. Aynı şekilde erken Bizans ve Ermeni kroniklerinde “Arapların peygamberi” ya da “Muhammed adında bir tüccar” ifadesi geçiyor. Bunları tamamen yok saysak bile, yokluk iddiası otomatik olarak haklı çıkmaz.

O döneme ait Bizans, Süryani, Ermeni kroniklerinde adı geçen bir Arap liderinin ordu kurması, bölgelerin ele geçirilmesi, Arap mektuplarının bulunması vs. bunlara ne diyorsunuz?
Sebeos gibi kaynaklar bile “Muhammed adlı bir tüccar” diye bahsediyor (yorumu ne olursa olsun). Bu ‘yok’tan iyidir.

Çok sayıda okült/ezoterik toplulukta, sırf karşı tarafı küçümsemek için “kaynaklar sahte” denildiğini gördüm. Bu objektiflik değil, dogmatik tepki oluyor. Ben bu foruma özgür düşünceyle, doğruyu araştırmak için giriyorum. Fakat burada bile bazen doğru bilgiyle dogmatizmin karıştığını fark ediyorum. İslam dışında açtığım bazı başlıklarda da aynı şey oldu hatta “satürn black cube ” gibi konularda sorduğum sorular bile açıklama yapılmadan silindi. Tek gayem Zevistlerin bu konudaki görüşleri tutumları ne onu merak ediyordum ve daha fazla şey öğrenmekti

Bu arada, şunu da soracağım çünkü bu artık can sıkmaya başladı:
Neden benim açtığım başlıkların bir kısmı hiçbir açıklama yapılmadan siliniyor veya onaylanmıyor?
Sorularımın çoğu sadece bilgi amaçlıydı — İslam konusu dışında farklı başlıklar da açtım, onlar da silindi ya da beni bekletip yayınlamadılar. Hatta daha önce kullanıcı adımla ilgili rahatsızlık duyan kişiler olmuştu; acaba bu yüzden mi oluyor? Başka insanların açtığı çok daha alakasız konular dururken benim sorularım onaylanmıyorsa, bunun sebebi nedir?


Sonuç olarak ben yalnızca gerçeği arıyorum. Evet, mucizeler büyük ihtimalle sembolik ya da uydurmadır — ama tarihsel olarak bir kişinin yaşamış olma ihtimali, hiç yaşamamış olmasından her zaman daha yüksek değerlendirilir. Eğer bu konuda farklı düşünen varsa, geçerli ve doğrudan delillerle konuşalım. Ama “kaynaklar bozulmuş”, “hepsi yalan”, “sen semavi savunucusun” gibi kalıp yargılarla tartışma sağlıklı olmaz.

Ayrıca açıkça belirteyim: Ben Muhammed sevdalısı birisi değilim. Yaşayıp yaşamadığı ya da ne yaptığı benim kişisel hayatımda bir anlam ifade etmiyor. Sadece dikkatimi çeken bir iddia oldu ve baktığımda bunun yalnızca küçük bir azınlık tarafından savunulduğunu gördüm. Bu yüzden sorgulayıp anlamak istedim.

Belki yazdıklarım okuyan bazılarına fazla İslamcı ya da fazla karşıt gibi görünmüş olabilir; aslında ikisi de değilim. İslam’a da Zerdüştlüğe de karşı değilim. Sadece bu konuda ciddi bir fikir ayrılığı var ve ben daha fazla öğrenmek, gerçeğe olabildiğince yaklaşmak istiyorum.

Teşekkür ederim. Gerçekten samimi bir şekilde dinleyip karşılıklı bilgi aktarımı yapmak istiyorum.
Sebeos meselesinde gözden kaçmaması gereken nokta şu: Bu kişinin gerçekten yaşamış olup olmadığı bile muammadır. Onun hakkında elimizde bulunan tek şey, “Tarih” adıyla bilinen eseridir. Dolayısıyla biz Sebeos’u, eserdeki üslup, aktarılan olaylar ve dönemin genel şartlarından yola çıkarak anlamaya çalışıyoruz. Fakat bu yöntemle yapılabilen şey, sadece birtakım çıkarımlarda bulunmaktır; daha fazlası değil. Hâl böyleyken, kimliği belirsiz, yazdıklarının güvenilirliği sınanamayan birini doğrudan “kaynak” kabul etmek, ne kadar doğru olur? Böyle bir metin en fazla, ihtiyatla yaklaşılması gereken bir tanıklık olarak görülebilir, o kadar.

Yaptığımız çıkarımlardan da görebildiğimiz üzere, Sebeos’un sözde bir Hristiyan piskoposu olduğu, fakat aktardığı bilgilerin çoğunu dışarıdan duyduğu kadarıyla kaleme aldığı anlaşılıyor. Yani kulaktan kulağa gelen, doğruluğu hiçbir şekilde sınanamayan rivayetleri bir araya getirip yazıya döküyor. Peki bu rivayetlerin bir kitapta toplanmış olması, onları gerçekten daha güvenilir mi kılıyor? Elbette hayır; bu sadece sözlü söylentilerin yazıya geçirilmiş hâlinden ibarettir.

Burada aslında bir gerçeğin peşinde olmadığınız açıkça görülüyor. Zira gerçeğe ulaşmaya çalışmak yerine, dogmatik biçimde kendi düşüncelerinizi onaylatmanın yollarını arıyorsunuz. Öyle ki, Ermeni bir yazarın kaleme aldığı, doğruluğunu teyit etmenin hiçbir imkânı bulunmayan ve esasen söylentilerin derlenip bir araya getirildiği bir metni “kaynak” olarak gösterecek kadar ileri gidebiliyorsunuz. Bu yaklaşım, araştırma değil; sadece kendi kabullerine dayanak aramaktır.

Size defalarca, her konuda her türlü kaynağın bulunabileceğini, asıl meselenin bu kaynakların doğruluğu ve güvenilirliği olduğunu belirttim. Hatta yeterli güvenilirliğe sahip olanlarda bile onlara karşı çıkan başka kaynakların her zaman mevcut olabileceğini vurguladım. Peki siz ne yaptınız? Kendi kaynaklarınızı sorgulamak, yöntemlerinizi gözden geçirmek yerine tam da bahsettiğim noktaya düştünüz: dogmatizme. Dahası, bu dogmatizmi bir de aynalama yöntemiyle bize yansıtarak durumu tersine çevirmeye çalıştınız.

Kimsenin sözünü açmadığı hâlde dini propaganda yapmadığınızı vurgulamanız, gerçekten semavi dinleri savunmadığınızı belirtmeniz ve İslamcı bir görünüm sergilediğinizi dile getirmeniz; ardından şüpheli görünmemek için Zerdüştlüğü araya sokarak İslam’a, tüm iğrenç yönlerine rağmen karşı olmadığınızı ima etmeniz, sizin Müslüman olduğunuza veya en azından bu yönde bir eğilim taşıdığınıza işaret ediyor. Sözde bu kadar araştıran, kaynaklara dikkat eden ve gerçeği arayan bir kişi, İslam’ın içerdiği iğrenç programlama ve yönlendirmelerin gerçek doğasını çoktan fark etmiş olmalıydı; buna rağmen özellikle karşı çıkmadığınızı belirtiyorsunuz ve sebep basit: Müslümansınız ya da en azından bu eğilimi taşıyorsunuz.

Sizleri şüpheye sürükleyip paniğe sevk eden düşüncelerinizi de açıklığa kavuşturayım. Dediğiniz her şey yalnızca içinizdeki anlamsız endişelerden ibaretti. Tek bir gönderiniz silindi çünkü sizinle hiçbir ilgisi olmayan bir üyeyle anlamsız bir şekilde dalga geçip karışıklık yaratmaya çalışıyordunuz. Açtığınız başlık ise henüz onaylanmadı ve şu anda yalnızca inceleniyor.

Zevist olmayabilirsiniz, ya da Müslümansanız ya da bu yönde bir eğiliminiz varsa bunu açıkça belirterek tartışmak isteyebilirsiniz ve bunda hiçbir sakınca yok. Ancak sinsi bir tavır takınarak, üstten bakıp pasif agresif bir şekilde saldırmaya çalışır ve kendinizi çok ulvi bir konumda göstermeye kalkarsanız, bunun karşılığını uygun bir tavırla alırsınız.
 
Black cube konusunda sorunuz varsa uygun dille tekrar sorun cevaplamaya çalışırım diyecektim ki Sonne Bey'in
Tek bir gönderiniz silindi çünkü sizinle hiçbir ilgisi olmayan bir üyeyle anlamsız bir şekilde dalga geçip karışıklık yaratmaya çalışıyordunuz.
Yorumunu gördüm. Eğer bu kişi ben isem, sizin amacınız gerçeği bulmak falan değil. Çünkü ben onu bir makale olarak yazmadım, araştırmalarımı paylaşıp doğruluğunu buradaki üyelerle tartışmak için yazmıştım.
 
Kimsenin sözünü açmadığı hâlde dini propaganda yapmadığınızı vurgulamanız, gerçekten semavi dinleri savunmadığınızı belirtmeniz ve İslamcı bir görünüm sergilediğinizi dile getirmeniz; ardından şüpheli görünmemek için Zerdüştlüğü araya sokarak İslam’a, tüm iğrenç yönlerine rağmen karşı olmadığınızı ima etmeniz, sizin Müslüman olduğunuza veya en azından bu yönde bir eğilim taşıdığınıza işaret ediyor. Sözde bu kadar araştıran, kaynaklara dikkat eden ve gerçeği arayan bir kişi, İslam’ın içerdiği iğrenç programlama ve yönlendirmelerin gerçek doğasını çoktan fark etmiş olmalıydı; buna rağmen özellikle karşı çıkmadığınızı belirtiyorsunuz ve sebep basit: Müslümansınız ya da en azından bu eğilimi taşıyorsunuz.
Öncelikle emin olabilirsiniz ki Müslüman değilim, herhangi bir semavi dine eğilimim de yok. Sadece karşıt olduğunuz tarafa karşı ortaya koyduğunuz kanıtların – benim açımdan – yeterince sağlam olmadığını belirttim. Bu da beni otomatik olarak sizin tabirinizle “İslam eğilimli” yapmaz.

Sebeos’u tek kaynak gibi sunmadım. Sadece erken dönem dış kronikler arasında geçen bir tanıklıktan bahsettim. Bunun bile tamamen yok sayılması bilimsel yaklaşım değil. Ben kaynaklara ihtiyatla yaklaşıyorum, ancak siz beni kimlik ve niyet üzerinden kategorize ettiniz.

İş fikirden çıkıp “Müslüman mısınız değil misiniz?” gibi kimlik sorgulamasına dönüyorsa, o zaman sizin zihniyetiniz ile dogmatik İslamcı zihniyet arasında pek fark kalmıyor

Kaynaklarınızın büyük kısmı sadece bu grup içinde dönüp dolaşan, kendi kendini doğrulayan şeyler. Uzaylı tanrılar, bütün tarihsel figürlerin var olmaması gibi iddialar sizi ikna ediyor olabilir ama hepsi olmasada bazıları beni ikna etmiyor. Ve gerçekliği tartışılır Sadece bunu söyledim.

Yorumunu gördüm. Eğer bu kişi ben isem, sizin amacınız gerçeği bulmak falan değil. Çünkü ben onu bir makale olarak yazmadım, araştırmalarımı paylaşıp doğruluğunu buradaki üyelerle tartışmak için yazmıştım.
Bu arada şunu da netleştireyim: Hiç kimseyle dalga geçme niyetim yoktu. Ne sizinle ne forumdaki başka biriyle. Black Cube konusunu başka bir yerde okumuştum, forumda da benzer
bir şey görünce “aynı yerden mi gördünüz?” diye merak ettim. o yüzden onun adını yazdım Sorularımı küçümseme veya imalı konuşma şeklinde algılanması gerçekten şaşırttı.

Ayrıca forumda açtığım bazı başlıkların neden otomatik silindiğini ya da hiç onaylanmadığını da anlamak istiyorum. Hiç açıklama yapılmadığı için sebebini merak ediyorum. Kurallara aykırı bir şey yapmadım.
Şu iki link sabah erişilebiliyordu:

Şu anda kapalı ya da ulaşılamıyor. Ne zaman düzelir bilmiyorum; bazı şeyleri yarım kalmış oldu.

Kısacası fikir tartışması olacaksa varım. Ama tartışma kimlik sorgulamasına dönecekse – “müslümana benziyorsun” tarzında – o noktada ciddiyet kalmıyor. Kimseyle dalga geçmiyorum, sadece daha fazla bilgi edinmek istiyorum.
(Saygılar)
 
Öncelikle emin olabilirsiniz ki Müslüman değilim, herhangi bir semavi dine eğilimim de yok. Sadece karşıt olduğunuz tarafa karşı ortaya koyduğunuz kanıtların – benim açımdan – yeterince sağlam olmadığını belirttim. Bu da beni otomatik olarak sizin tabirinizle “İslam eğilimli” yapmaz.

Sebeos’u tek kaynak gibi sunmadım. Sadece erken dönem dış kronikler arasında geçen bir tanıklıktan bahsettim. Bunun bile tamamen yok sayılması bilimsel yaklaşım değil. Ben kaynaklara ihtiyatla yaklaşıyorum, ancak siz beni kimlik ve niyet üzerinden kategorize ettiniz.

İş fikirden çıkıp “Müslüman mısınız değil misiniz?” gibi kimlik sorgulamasına dönüyorsa, o zaman sizin zihniyetiniz ile dogmatik İslamcı zihniyet arasında pek fark kalmıyor

Kaynaklarınızın büyük kısmı sadece bu grup içinde dönüp dolaşan, kendi kendini doğrulayan şeyler. Uzaylı tanrılar, bütün tarihsel figürlerin var olmaması gibi iddialar sizi ikna ediyor olabilir ama hepsi olmasada bazıları beni ikna etmiyor. Ve gerçekliği tartışılır Sadece bunu söyledim.
Umarım değilsinizdir ya da bu yönde bir eğilim taşımıyorsunuzdur; zira insanların böylesi bir saçmalığa saplanarak kendilerini yok etmeleri, dileyeceğim en son şey olurdu. Yine de belirttiğim hususlar üzerinden sizden böyle bir izlenim alınıyor. Tekrar edeyim, kimse size, sizin iddia ettiğiniz türde söylemlerle yaklaşmadı. Yanıtladığınız gönderide bu noktaya değinmemin temel nedeni de, aslında ortada bir sebep yokken sizin bu türden ifadeler kullanmanız oldu.

Sebeos’u tek başına bir kaynak olarak sunmadınız, ancak spesifik biçimde adı geçen tek kişi olduğu için değerlendirmemi onun üzerinden yaptım. Kendisinin tamamen yok sayılması gerektiğini söylemedim; nitekim Islamic Evil sitesinden paylaştığınız makalede de “Tarih” isimli eserinden alıntı yapıldığı görülüyor. Fakat şunu bilmek gerekir ki bu tür kaynakların hangi amaçla kullanıldığı son derece önemlidir. Sebeos’un değeri burada, yalnızca belirli bir bakış açısı sunmakla sınırlıdır.

Elbette, insanlar her zaman her şeyi kategorize eder ve buna göre hareket eder. Kim olduğunuz ile söylemleriniz doğrudan bağlantılıdır, her ne kadar birçok kişi bunun böyle olmadığını iddia etmeye çalışsa da. Ben yalnızca bir çıkarımda bulundum ve bunu da gözlemlediğim bazı noktalara dayandırdım; üstelik bunları tek tek açıklayarak ortaya koydum.

Ama “kaynaklar bozulmuş”, “hepsi yalan”, “sen semavi savunucusun” gibi kalıp yargılarla tartışma sağlıklı olmaz.
Kaynaklarınızın büyük kısmı sadece bu grup içinde dönüp dolaşan, kendi kendini doğrulayan şeyler.
Bu yaptığınız yanlıştır. Size dogmatizmden uzaklaşarak kaynaklara nasıl yaklaşılması gerektiğini ve bunların nasıl ele alınması icap ettiğini açıklıyorum, ayrıca Sebeos hakkında gerekli asgari bilgiyi de veriyorum. Fakat karşılığında, bana yönelttiğiniz ithamların aynısını şu an bizzat siz yapıyorsunuz. Ben herhangi bir kaynak sunmuş değilim, siz de aslında bunu bilmiyor gibi görünüyorsunuz çünkü sürekli soruyorsunuz; buna rağmen bu türden bir kalıp yargıya varabiliyorsunuz.

Dediğim gibi, ben size burada çok daha geniş bir bakış açısı sunarken sizin bu şekilde alçalmanız, söylemleriniz ile aslında olduğunuz kişi arasında derin bir uçurum bulunduğunu açıkça gösteriyor.

Bu tarz bir yola girmek yerine, “Kaynaklar hakkında söylediklerinizi anlıyorum ve teşekkür ederim. Peki, Muhammed’in var olmadığını destekleyen somut kaynaklardan birkaç örnek verebilir misiniz? Bunları kendim araştırmak ve bildiklerimle karşılaştırarak kendi kararımı vermek istiyorum.” diyebilirdiniz. Emin olun, böyle bir yaklaşım sergileseydiniz size elimden geldiğince yardımcı olurdum.

Ayrıca forumda açtığım bazı başlıkların neden otomatik silindiğini ya da hiç onaylanmadığını da anlamak istiyorum. Hiç açıklama yapılmadığı için sebebini merak ediyorum. Kurallara aykırı bir şey yapmadım.
Yalnızca bir gönderiniz silindi ve bunun neden yapıldığı size zaten açıklandı. Niyetinizin farklı olduğunu söylüyorsunuz, bu elbette mümkün; ancak üslubunuz ve bağlam birlikte değerlendirildiğinde bu tür yanlış anlaşılmaların ortaya çıkması da kaçınılmazdır.

Fark ettiğiniz üzere ben yalnızca çıkarımlarda bulunuyor ve gerekli açıklamaları yapıyorum; buna karşın siz sürekli suçlayıcı bir tavır sergiliyorsunuz. Bu nedenle benzer bir tonda karşılık almanız da kaçınılmaz oluyor. Eğer gerçekten bir şeyler öğrenmek istiyorsanız, hatalarınızı kabul ederek açıklamalara dikkat etmeli, tavrınızı değiştirmeli ve samimi bir yaklaşım sergilemelisiniz ki ben de size yardımcı olabileyim. Buradaki tek amacımın üyelere yardımcı olmak olduğunu defalarca dile getirdim ve tutumlarımla da gösterdim.

Burada karar size kalıyor. Eğer aynı yolu izlemekte ısrar ediyorsanız söyleyebileceğim başka bir şey yok. Açıklamalarımda yeterince net olduğuma inanıyorum; tartışma biraz yatıştıktan sonra söylediklerimi yeniden okursanız her şeyi anlayabileceğinize eminim.
 
Uzaylı tanrılar
Bunun hakkında da kısa bir açıklama yapmak gerekiyor. Burada “uzaylı” kelimesi bambaşka bir amaçla kullanılıyor; dikkat çekilen, boyutlar arasındaki yabancılık hissidir. Tanrılar, en yüksek boyutlardan gelen en yüce varlıklar olarak bizler için “uzaylı”dır; bildiğiniz sıradan uzaylılar değiller. Zeus’un Tapınağı, ilk yıllarında daha fazla insana ulaşabilmek ve anlayış seviyelerine uygun anlatım sunabilmek için birçok anlatıyı basitleştirip adapte etmek zorunda kaldı. Zamanla bu konu çok daha detaylı bir şekilde ele alınacaktır.
 

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Shaitan

Back
Top