Bu vaaz, Yüksek Rahip Hooded Cobra 666'nın forumlardaki yazısından çevrilmiştir.
Şeytan buyurdu: Sorumluya Sorumluluk.
Dahası, biz bu sayede özgürlüğe, güce ve aydınlanmaya ulaşırız.
Hayatta hiçbir sorumluluğu benimsemeyerek, sonu gelmeyen iğrenç özelliklerle dolu köleler, değersiz ve hastalıklı yaratıklara dönüşürüz. Hastalıklı bir hâle geliriz ve her geçen gün daha az insana benzeyen bir figüre dönüşmeye başlarız.
Birçok kişi, sorumlulukların sizi köleleştireceğini düşünür, ancak gerçek şu ki, belirli bir derecede sorumluluk, sizi özgürlüğünüze ve bunun gibi tüm arzu ettiğiniz şeylere yaklaştırır.
Şeytan Baba'nın Adanma ritüelindeki kilit nokta şudur: Kişinin kendi ruhunun sorumluluğunu alacağını onaylaması.
Haham kike [Kike: Yahudilere karşı kullanılan bir hakaret içerikli bir tabir] İsa yok, hayal ürünü aptallıklar yok, yalanlar yok - İslam ya da Hristiyanlık fark etmeksizin, yalanları reddederiz. Bir yalan çağında yaşıyoruz, bu nedenle ilk iş kişinin kendini yalanlardan arındırmasıdır.
Yahudi hileleri artık işe yaramıyor, kişi kendi sorumluluğunu aldığında ilk uyanışını yaşar. Kişi artık herhangi bir cennete gönderileceğine dair masalları reddeder ve Bilgelik Ağacı'nı tadar.
Yalanlar ve kölelik amacıyla inşa edilmiş olanların yolunun aksine, Tanrısallığın yolu açılır.
Kişi Ruhun bilgeliğini, varoluşunun sorumluluğunu, onunla birlikte gelen gücü, özgürlüğü ve bununla birlikte gelen sorumluluğu almak, aydınlanmak ve Tanrısallığa kendi gözleriyle şahit olmak için Tanrıların önünde inisiye olur.
Şeytan Lucifer iki şeyi temsil eder: Şeytan, Hakikati temsil eder, ama aynı zamanda Şiva sembolizminde olduğu gibi gerçekliğin karanlık yönü olan Yang'ı da temsil eder. Bilinmeyeni, aşılamayanı, evrendeki her şeyin kaynağını. "Olmayan" ve "her şey olan".
Lucifer ise aydınlanmayı, yaratılışın ışığını ve aydınlanma kavramını, öz farkındalığı, cehaletin karanlığının ortasında bir ruha sahip olmayı temsil eder.
Bu nedenle, "Şeytan Lucifer" derken, görülen ve görülmeyen, gerçekleşmiş ve potansiyel, şimdi ve sonsuza dek tüm varoluşu belirtiriz.
Buradan anlaşılanla, bize Şeytan Lucifer'ı tanımamız ve onurlandırmamız söylenir, başka bir şey değil. Tanıma duyusunun harekete geçmesi, özünde görme duyusunun harekete geçmesidir.
Tanıma, farkındalıkla ilgilidir - nihayetinde bir şeyin var olduğunu fark etmek. Bu anlaşıldıktan sonra, onu onurlandıracağız; bu da yüce varoluş ile mutluluk veren bir temasa geçmek ve onu kabullenmek, ama aynı zamanda minnettarlık da göstermek anlamına gelir.
Onurlandırma da aynı zamanda kesin olarak verilen lütfu kabul etmek ile bağlantılıdır, çünkü "Işık" ve "Para-Şiva" ya da yaratılış olarak adlandırılan şeyin varlığını kabul ettiğimizde, sadece var olduğumuz için şükrederiz. Şeytan Baba başka bir şey istemez ve sadece bu düşünceyle bize kişisel ve varoluşsal çabalarımızda rehberlik eder.
Şeytan/Lucifer hiçbir pazarlığı kabul etmez. Herhangi bir şey satmak söz konusu bile değildir. Kişi sadece Tanrılara karşı yüz yüze, sorgusunun ciddi olduğunu ve varoluş çabalarında kendisine rehberlik edilmesini istediğini söyler. Varoluşun kendisi, Şeytan'ın Sevinci'nin çok açık bir şekilde anlattığı gibi, Tanrısallığa ulaştırmak için çabalanır.
Bu önemli konudaki konuşmayı biraz daha ileri götürmemiz gerekirse, "Dünya" bu derece kasvetli durumdadır çünkü giderek daha fazla kişi sorumluluk almayı reddetmekte ve birbirlerini umursamayan, sadece arayış içindeki ucubeler ve canavarlar hâline gelmektedirler.
Yalanların peşinden gidiyoruz. Düşman tarafından gelen "dini programlarda" öne sürülen belli başlı yalanlar insanları aşağıdaki yozlaşma durumlarına sürüklemiştir:
1. İyi hissetmek için hızlı bir enjeksiyon [Uyuşturucular, çabuk bir sevişme ve ayrılma, çocukları terk etme vb.]
2. Tüm sorunlar için genellikle işe yaramayan sahte bir çözüm [İsa efendim, direksiyonu tut!!!]
3. Sorumluluk almaktan ölesiye korkuyorlar, politik sorumluluklardan tut evlerinin önündeki sokağı temizlemeye kadar [Biz orada sesimizi çıkarmadan otururken Tanrı onları yargılayacak]
4. O kadar geri zekâlılar ki, kendi "ruhları" için herhangi bir sorumluluk almak bile istemiyorlar, bizim burada yaptığımızın tersini yapıyorlar. ["İsa ne olursa olsun affedecek!!"]
Bunun yerine dilek makinesi "İsa" var, "sadece af dile ve affedileceksin goy" tarzında bir saçmalık, ruhani düzeyde tamamen gerçek dışı. Çözülmemiş sorunlar göklere kadar yükseliyor, hiç kimse ve hiçbir şey tarafından yönetilmiyor, sonra da toplumun başına çöküyor.
Sonra ruhları boktan bir unutulmayla yok olur ve bunun bedelini toplum dolaylı yoldan öder çünkü yozlaşmış ruhları toplumsal koşullarda cüruf olarak var olur.
5. Kimse büyük ya da harika bir şey yapmak için gerekli adımları atmak istemez. Şu ana kadar yaşadığımız medeniyet, az ya da çok sorumluluk alan ve güçlü insanların ayak izleri üzerine inşa edildi. Onlar, günümüz insanının daha iyi bir varoluşa sahip olabilmesi için kan döktüler, savaştılar, haklarla ilgili sözleşmeler yazdılar ve birçok savaşa katıldılar.
Şimdi ise her salak, oturup hiçbir şey yapmadan her yere ulaşmak istiyor ve her kanserli ego, hiçbir sorumluluk almadan bir "prenses", "başkan" veya bir "patron" olmak istiyor, ki bunlar sanal gerçeklikte bile mümkün değil.
Şimdi insanlar "Ben JoS forumlarındaki küçük çocuklara cevap veremem, çünkü bu bok için çok gelişmiş biriyim" diyerek temel sorumluluklardan kaçınıyorlar, ki bence JoS'daki insanlar gibi uyanmış insanlar için bu kabul edilemez.
6. Matrix filmindeki hain Cypher gibi, bazı insanlar da yalana ve yanlışa aşık oldukları için yanılsama sarmalının çok derinlerine düşmüşlerdir, genelde en sevdiği söz "Cehalet Mutluluktur" olur ve bu aptalca sözü benimsediği için, yürüyen bir kanser ve o filmdeki Neo olan Kurtarıcı veya "Gerçek" in baş düşmanı hâline geldi.
Toplum ve Jewtrix [Jewish (Yahudi) ve Matrix'in birleşimi] her zaman insanlığın uyumasının gerektiğini teşvik eder.
Yukarıdaki şeylere dejenerasyon denir. Görülebileceği üzere, yukarıya ve daha yükseğe, aydınlanmaya doğru giden yol bizim yürüdüğümüz yoldur ve yukarıda bahsedilen yollarla tamamen zıttır; bu yolların hepsi de kesin olarak ilk önce kişinin çürümesine, sonra da toplumsal çürümeye yol açar.
-Yüksek Rahip Hooded Cobra 666
Genel olarak baktığımda, Rahiplik kavramını ciddiye almayan pek çok insan olduğunu fark ediyorum, ancak bugünkü dünyanın çok kasvetli bir tablo olduğunu, ve bahsettiğiniz türden bir adanmışlığın her şeyi sömürdüğünü ve bunu daha da kasvetli bir tablo hâline getirdiğini söylemeliyim. Bu konumda olan insanların hayatlarını sürdürme veya sorunlarını çözme fırsatı var mı? Günde birkaç saat büyü yapmak bile çoğu kişi için bir mücadele ya da düpedüz imkânsız gibi geliyor (görünüşe göre neredeyse her zaman bir sorun ya da insanlara karşı yapılan bir saldırı veya bağlanma var ve ciddi durumlarda daha da zorlaşıyor) ve onlar Ruhani kişiler bile değiller. Buna bir de özentiler ve benzerleri gibi tuvalet takımının deliliği ekleniyor. Bu durumda insanlar nasıl yaşayabilecek?
Şeytan buyurdu: Sorumluya Sorumluluk.
Dahası, biz bu sayede özgürlüğe, güce ve aydınlanmaya ulaşırız.
Hayatta hiçbir sorumluluğu benimsemeyerek, sonu gelmeyen iğrenç özelliklerle dolu köleler, değersiz ve hastalıklı yaratıklara dönüşürüz. Hastalıklı bir hâle geliriz ve her geçen gün daha az insana benzeyen bir figüre dönüşmeye başlarız.
Birçok kişi, sorumlulukların sizi köleleştireceğini düşünür, ancak gerçek şu ki, belirli bir derecede sorumluluk, sizi özgürlüğünüze ve bunun gibi tüm arzu ettiğiniz şeylere yaklaştırır.
Şeytan Baba'nın Adanma ritüelindeki kilit nokta şudur: Kişinin kendi ruhunun sorumluluğunu alacağını onaylaması.
Haham kike [Kike: Yahudilere karşı kullanılan bir hakaret içerikli bir tabir] İsa yok, hayal ürünü aptallıklar yok, yalanlar yok - İslam ya da Hristiyanlık fark etmeksizin, yalanları reddederiz. Bir yalan çağında yaşıyoruz, bu nedenle ilk iş kişinin kendini yalanlardan arındırmasıdır.
Yahudi hileleri artık işe yaramıyor, kişi kendi sorumluluğunu aldığında ilk uyanışını yaşar. Kişi artık herhangi bir cennete gönderileceğine dair masalları reddeder ve Bilgelik Ağacı'nı tadar.
Yalanlar ve kölelik amacıyla inşa edilmiş olanların yolunun aksine, Tanrısallığın yolu açılır.
Kişi Ruhun bilgeliğini, varoluşunun sorumluluğunu, onunla birlikte gelen gücü, özgürlüğü ve bununla birlikte gelen sorumluluğu almak, aydınlanmak ve Tanrısallığa kendi gözleriyle şahit olmak için Tanrıların önünde inisiye olur.
Şeytan Lucifer iki şeyi temsil eder: Şeytan, Hakikati temsil eder, ama aynı zamanda Şiva sembolizminde olduğu gibi gerçekliğin karanlık yönü olan Yang'ı da temsil eder. Bilinmeyeni, aşılamayanı, evrendeki her şeyin kaynağını. "Olmayan" ve "her şey olan".
Lucifer ise aydınlanmayı, yaratılışın ışığını ve aydınlanma kavramını, öz farkındalığı, cehaletin karanlığının ortasında bir ruha sahip olmayı temsil eder.
Bu nedenle, "Şeytan Lucifer" derken, görülen ve görülmeyen, gerçekleşmiş ve potansiyel, şimdi ve sonsuza dek tüm varoluşu belirtiriz.
Buradan anlaşılanla, bize Şeytan Lucifer'ı tanımamız ve onurlandırmamız söylenir, başka bir şey değil. Tanıma duyusunun harekete geçmesi, özünde görme duyusunun harekete geçmesidir.
Tanıma, farkındalıkla ilgilidir - nihayetinde bir şeyin var olduğunu fark etmek. Bu anlaşıldıktan sonra, onu onurlandıracağız; bu da yüce varoluş ile mutluluk veren bir temasa geçmek ve onu kabullenmek, ama aynı zamanda minnettarlık da göstermek anlamına gelir.
Onurlandırma da aynı zamanda kesin olarak verilen lütfu kabul etmek ile bağlantılıdır, çünkü "Işık" ve "Para-Şiva" ya da yaratılış olarak adlandırılan şeyin varlığını kabul ettiğimizde, sadece var olduğumuz için şükrederiz. Şeytan Baba başka bir şey istemez ve sadece bu düşünceyle bize kişisel ve varoluşsal çabalarımızda rehberlik eder.
Şeytan/Lucifer hiçbir pazarlığı kabul etmez. Herhangi bir şey satmak söz konusu bile değildir. Kişi sadece Tanrılara karşı yüz yüze, sorgusunun ciddi olduğunu ve varoluş çabalarında kendisine rehberlik edilmesini istediğini söyler. Varoluşun kendisi, Şeytan'ın Sevinci'nin çok açık bir şekilde anlattığı gibi, Tanrısallığa ulaştırmak için çabalanır.
Bu önemli konudaki konuşmayı biraz daha ileri götürmemiz gerekirse, "Dünya" bu derece kasvetli durumdadır çünkü giderek daha fazla kişi sorumluluk almayı reddetmekte ve birbirlerini umursamayan, sadece arayış içindeki ucubeler ve canavarlar hâline gelmektedirler.
Yalanların peşinden gidiyoruz. Düşman tarafından gelen "dini programlarda" öne sürülen belli başlı yalanlar insanları aşağıdaki yozlaşma durumlarına sürüklemiştir:
1. İyi hissetmek için hızlı bir enjeksiyon [Uyuşturucular, çabuk bir sevişme ve ayrılma, çocukları terk etme vb.]
2. Tüm sorunlar için genellikle işe yaramayan sahte bir çözüm [İsa efendim, direksiyonu tut!!!]
3. Sorumluluk almaktan ölesiye korkuyorlar, politik sorumluluklardan tut evlerinin önündeki sokağı temizlemeye kadar [Biz orada sesimizi çıkarmadan otururken Tanrı onları yargılayacak]
4. O kadar geri zekâlılar ki, kendi "ruhları" için herhangi bir sorumluluk almak bile istemiyorlar, bizim burada yaptığımızın tersini yapıyorlar. ["İsa ne olursa olsun affedecek!!"]
Bunun yerine dilek makinesi "İsa" var, "sadece af dile ve affedileceksin goy" tarzında bir saçmalık, ruhani düzeyde tamamen gerçek dışı. Çözülmemiş sorunlar göklere kadar yükseliyor, hiç kimse ve hiçbir şey tarafından yönetilmiyor, sonra da toplumun başına çöküyor.
Sonra ruhları boktan bir unutulmayla yok olur ve bunun bedelini toplum dolaylı yoldan öder çünkü yozlaşmış ruhları toplumsal koşullarda cüruf olarak var olur.
5. Kimse büyük ya da harika bir şey yapmak için gerekli adımları atmak istemez. Şu ana kadar yaşadığımız medeniyet, az ya da çok sorumluluk alan ve güçlü insanların ayak izleri üzerine inşa edildi. Onlar, günümüz insanının daha iyi bir varoluşa sahip olabilmesi için kan döktüler, savaştılar, haklarla ilgili sözleşmeler yazdılar ve birçok savaşa katıldılar.
Şimdi ise her salak, oturup hiçbir şey yapmadan her yere ulaşmak istiyor ve her kanserli ego, hiçbir sorumluluk almadan bir "prenses", "başkan" veya bir "patron" olmak istiyor, ki bunlar sanal gerçeklikte bile mümkün değil.
Şimdi insanlar "Ben JoS forumlarındaki küçük çocuklara cevap veremem, çünkü bu bok için çok gelişmiş biriyim" diyerek temel sorumluluklardan kaçınıyorlar, ki bence JoS'daki insanlar gibi uyanmış insanlar için bu kabul edilemez.
6. Matrix filmindeki hain Cypher gibi, bazı insanlar da yalana ve yanlışa aşık oldukları için yanılsama sarmalının çok derinlerine düşmüşlerdir, genelde en sevdiği söz "Cehalet Mutluluktur" olur ve bu aptalca sözü benimsediği için, yürüyen bir kanser ve o filmdeki Neo olan Kurtarıcı veya "Gerçek" in baş düşmanı hâline geldi.
Toplum ve Jewtrix [Jewish (Yahudi) ve Matrix'in birleşimi] her zaman insanlığın uyumasının gerektiğini teşvik eder.
Yukarıdaki şeylere dejenerasyon denir. Görülebileceği üzere, yukarıya ve daha yükseğe, aydınlanmaya doğru giden yol bizim yürüdüğümüz yoldur ve yukarıda bahsedilen yollarla tamamen zıttır; bu yolların hepsi de kesin olarak ilk önce kişinin çürümesine, sonra da toplumsal çürümeye yol açar.
-Yüksek Rahip Hooded Cobra 666