Sonne
Moderator
- Joined
- Oct 23, 2023
- Messages
- 1,475
Bu vaaz, Yüksek Rahip Hooded Cobra 666'nın forumlardaki yazısından çevrilmiştir.
Herkes, aldatıcı dinlerin ve düşmanın parçası olanlar bile, her zaman Antik Tanrılara karşı bir yakınlık duyar, onlara bir şekilde saygı gösterir, hayranlık besler ya da onları yüceltir. Bu yakınlık küçük veya büyük ölçekte olabilir ve bunun nedeni, Tanrılarımızın orijinal Tanrılar olmalarıdır; hem atalarımızı hem de varoluşsal psikolojik arketipleri temsil etmeleridir.
Hepimiz, psikolojiye ve astrolojiye bağlı olarak, ama aynı zamanda ruhumuzun türüyle ilgili daha derin faktörler nedeniyle, bir Tanrıya veya Daemon’a karşı güçlü bir yakınlık duyabiliriz. Bu, Koruyucu Daemon’umuzla da ilgili olabilir. Bu yakınlık, özellikle "gelecekte nasıl birine dönüşmeliyiz" sorusu söz konusu olduğunda, belirli özellikleri daha çok sevmemize veya belirli Tanrıları kendimiz için daha “ideal” görmemize neden olabilir.
Antik Dinler yalnızca ibadet üzerine kurulu değildi, aynı zamanda dönüşüm ve evrimle de ilgiliydi. Bu “Dönüşüm”, bir insanın büyümesi, kendini ifade etmesi, “var olması” ve içsel niteliklerinin tezahürü sürecidir. Başka bir deyişle, Tanrılar da bir bakıma rol modellerdir; bu rol modeller yalnızca “normal mitolojik hikâyeler” üzerinden takip edilmek için değil, saf enerji ve mükemmellik güçleri olarak erişilmek içindir, böylece kişi bu enerjileri anlamaya başlar ve bu enerjilerin kendisini geliştirmesine izin verir.
Bazı Tanrılar, hem varlık hem de ruhumuza dayalı arketipler olarak bizi bu şekilde kendilerine çekebilir. Demon Ritüelleri ve Tanrılara yönelik Ritüeller, bu yakınlıklara bağlı olarak bazı kişiler tarafından daha yoğun hissedilirken, bazıları için daha zayıf olabilir. Tanrılar aynı zamanda ruhlarımızın belirli kısımlarını temsil ederler; bu kısımlar bazı insanlarda daha aktif, bazılarında ise daha pasif olabilir ve bu da etkilerin düzeyini belirler.
Aslen Antik Yunan’daki 12 Tanrı düzeni, 12 Zodyak Burçla ilişkili olan 12 arketipe odaklanan bir düzendi [ki kişiliklerin temel özellikleri de bu burçlarla etkileşim hâlindedir]. Bu, geniş bir kategorilendirmedir ve “sadece” 12 Tanrının olmadığını, ancak bu 12 Tanrının daha genel bir yön bulmak adına odaklanılması gereken 12 ana odak noktası olduğunu biliyoruz. Antik Mısırlılar bu şekilde tasvir edilen çok daha fazla Tanrıya sahipti ve çocuklukta belirli Tanrılara duyulan sevgi ve çekim asla aldatıcı değildir; çünkü çocuklar saf bir ruha sahip olabilirler ve içsel iradelerinin bir parçası olarak belirli Tanrılara kendiliğinden çekilirler.
Zevizm’de Tanrılar, Ritüeller, Meditasyonlar, zihin yapısının değişimi ve diğer her şeyin evrimsel bir dönüşüm süreci olduğunu unutmamak gerekiyor. Kişi bu yola bilgisiz bir şekilde adım atar; öğrenir, ilerler, daha yüksek bir bilgelik elde eder, deneme-yanılma yoluyla anlar — yeni bir dünya açılır ve önceki dünya, bu yeni dünya ile birleşerek evrilmeye başlar. Eskiden hayat doğrusal ve amaçsızken, şimdi kişi yolda yürüdükçe giderek netleşen bir amaca sahip olur.
İnsanın kendine ve Tanrılara olan inancını oluşturan şey, bu dönüşüm sürecidir. İçsel benliğe duyulan bu inanç, aynı zamanda her insanda var olan Tanrısal içsel enerjiye olan inançtır. Bu olmadan söylenen her söz boşadır. Bu süreç izlenmelidir, aksi takdirde kişi İlahi Olan ile gerçekten bağlantılı olamaz. Bu “dönüşüm” süreci, bu evrim olmadan din hiçbir şeydir. Sadece “inanç” bomboştur ve düşmanın “inanç yeterlidir” demesinin nedeni de tam olarak budur.
Düşman tipi inanç, düşman programları söz konusu olduğunda, yalana duyulan pasif bir sahte kanaatten ibarettir. Bu, varoluşun alt düzeyinde eylemsizlik için kullanılan bir kod kelimedir; burada kişi hiçbir şeyi “örnek almamalı” ve daha büyük bir şeye “dönüşmemeli”, sadece ömrü boşa geçene ve ortadan kaybolana kadar beklemelidir.
Bizim tarafımızdaki inanç; öğrenmek, dönüşmek, denemek, Tanrıları örnek almak ve gelişmekle ilgilidir. Bu, ruhun reenkarnasyon döngüleri boyunca sonsuz bir şekilde evrilmesini amaçlayan bir büyüme sürecidir ve nihai hedef Tanrılığa ulaşmaktır. Kişi bu yolda geliştikçe, inancın aslında dönüşmek, dönüşmeye çabalamak, eyleme geçmek, gelişmek ve evrilmek olduğunu anlar. Bu, durağan bir şey değildir. Burada inanç, uygulamadır; eyleme geçmek, tapınaklar inşa etmek, meditasyon yapmak: Yaşamak ve evrilmek, deneme-yanılma yoluyla öğrenmek, yolda kalmak, dua etmek — Tanrılara ulaşmak için çabalamak ve onlara ulaşmak, sonra geri dönüp bunu anlamlandırmak, gelişmek ve sonra bunu yeniden, daha iyi ve daha güzel bir şekilde yapmaktır.
İşte gerçek inanç budur. Kişi Tanrılar aracılığıyla anlamaya, kavramaya, dönüşmeye ve evrilmeye yöneldiğinde, gerçekten DÖNÜŞMEYE başlar. Tanrılarla birlikte olmak, tam da bu DÖNÜŞÜMDÜR, Tanrılığa giden yoldur.
-Yüksek Rahip Hooded Cobra 666
Herkes, aldatıcı dinlerin ve düşmanın parçası olanlar bile, her zaman Antik Tanrılara karşı bir yakınlık duyar, onlara bir şekilde saygı gösterir, hayranlık besler ya da onları yüceltir. Bu yakınlık küçük veya büyük ölçekte olabilir ve bunun nedeni, Tanrılarımızın orijinal Tanrılar olmalarıdır; hem atalarımızı hem de varoluşsal psikolojik arketipleri temsil etmeleridir.
Hepimiz, psikolojiye ve astrolojiye bağlı olarak, ama aynı zamanda ruhumuzun türüyle ilgili daha derin faktörler nedeniyle, bir Tanrıya veya Daemon’a karşı güçlü bir yakınlık duyabiliriz. Bu, Koruyucu Daemon’umuzla da ilgili olabilir. Bu yakınlık, özellikle "gelecekte nasıl birine dönüşmeliyiz" sorusu söz konusu olduğunda, belirli özellikleri daha çok sevmemize veya belirli Tanrıları kendimiz için daha “ideal” görmemize neden olabilir.
Antik Dinler yalnızca ibadet üzerine kurulu değildi, aynı zamanda dönüşüm ve evrimle de ilgiliydi. Bu “Dönüşüm”, bir insanın büyümesi, kendini ifade etmesi, “var olması” ve içsel niteliklerinin tezahürü sürecidir. Başka bir deyişle, Tanrılar da bir bakıma rol modellerdir; bu rol modeller yalnızca “normal mitolojik hikâyeler” üzerinden takip edilmek için değil, saf enerji ve mükemmellik güçleri olarak erişilmek içindir, böylece kişi bu enerjileri anlamaya başlar ve bu enerjilerin kendisini geliştirmesine izin verir.
Bazı Tanrılar, hem varlık hem de ruhumuza dayalı arketipler olarak bizi bu şekilde kendilerine çekebilir. Demon Ritüelleri ve Tanrılara yönelik Ritüeller, bu yakınlıklara bağlı olarak bazı kişiler tarafından daha yoğun hissedilirken, bazıları için daha zayıf olabilir. Tanrılar aynı zamanda ruhlarımızın belirli kısımlarını temsil ederler; bu kısımlar bazı insanlarda daha aktif, bazılarında ise daha pasif olabilir ve bu da etkilerin düzeyini belirler.
Aslen Antik Yunan’daki 12 Tanrı düzeni, 12 Zodyak Burçla ilişkili olan 12 arketipe odaklanan bir düzendi [ki kişiliklerin temel özellikleri de bu burçlarla etkileşim hâlindedir]. Bu, geniş bir kategorilendirmedir ve “sadece” 12 Tanrının olmadığını, ancak bu 12 Tanrının daha genel bir yön bulmak adına odaklanılması gereken 12 ana odak noktası olduğunu biliyoruz. Antik Mısırlılar bu şekilde tasvir edilen çok daha fazla Tanrıya sahipti ve çocuklukta belirli Tanrılara duyulan sevgi ve çekim asla aldatıcı değildir; çünkü çocuklar saf bir ruha sahip olabilirler ve içsel iradelerinin bir parçası olarak belirli Tanrılara kendiliğinden çekilirler.
Zevizm’de Tanrılar, Ritüeller, Meditasyonlar, zihin yapısının değişimi ve diğer her şeyin evrimsel bir dönüşüm süreci olduğunu unutmamak gerekiyor. Kişi bu yola bilgisiz bir şekilde adım atar; öğrenir, ilerler, daha yüksek bir bilgelik elde eder, deneme-yanılma yoluyla anlar — yeni bir dünya açılır ve önceki dünya, bu yeni dünya ile birleşerek evrilmeye başlar. Eskiden hayat doğrusal ve amaçsızken, şimdi kişi yolda yürüdükçe giderek netleşen bir amaca sahip olur.
İnsanın kendine ve Tanrılara olan inancını oluşturan şey, bu dönüşüm sürecidir. İçsel benliğe duyulan bu inanç, aynı zamanda her insanda var olan Tanrısal içsel enerjiye olan inançtır. Bu olmadan söylenen her söz boşadır. Bu süreç izlenmelidir, aksi takdirde kişi İlahi Olan ile gerçekten bağlantılı olamaz. Bu “dönüşüm” süreci, bu evrim olmadan din hiçbir şeydir. Sadece “inanç” bomboştur ve düşmanın “inanç yeterlidir” demesinin nedeni de tam olarak budur.
Düşman tipi inanç, düşman programları söz konusu olduğunda, yalana duyulan pasif bir sahte kanaatten ibarettir. Bu, varoluşun alt düzeyinde eylemsizlik için kullanılan bir kod kelimedir; burada kişi hiçbir şeyi “örnek almamalı” ve daha büyük bir şeye “dönüşmemeli”, sadece ömrü boşa geçene ve ortadan kaybolana kadar beklemelidir.
Bizim tarafımızdaki inanç; öğrenmek, dönüşmek, denemek, Tanrıları örnek almak ve gelişmekle ilgilidir. Bu, ruhun reenkarnasyon döngüleri boyunca sonsuz bir şekilde evrilmesini amaçlayan bir büyüme sürecidir ve nihai hedef Tanrılığa ulaşmaktır. Kişi bu yolda geliştikçe, inancın aslında dönüşmek, dönüşmeye çabalamak, eyleme geçmek, gelişmek ve evrilmek olduğunu anlar. Bu, durağan bir şey değildir. Burada inanç, uygulamadır; eyleme geçmek, tapınaklar inşa etmek, meditasyon yapmak: Yaşamak ve evrilmek, deneme-yanılma yoluyla öğrenmek, yolda kalmak, dua etmek — Tanrılara ulaşmak için çabalamak ve onlara ulaşmak, sonra geri dönüp bunu anlamlandırmak, gelişmek ve sonra bunu yeniden, daha iyi ve daha güzel bir şekilde yapmaktır.
İşte gerçek inanç budur. Kişi Tanrılar aracılığıyla anlamaya, kavramaya, dönüşmeye ve evrilmeye yöneldiğinde, gerçekten DÖNÜŞMEYE başlar. Tanrılarla birlikte olmak, tam da bu DÖNÜŞÜMDÜR, Tanrılığa giden yoldur.
-Yüksek Rahip Hooded Cobra 666