Acheron
New member
- Joined
- Nov 15, 2024
- Messages
- 27
Bu vaaz, Yüksek Rahip Hooded Cobra 666'nın forumlardaki yazısından çevrilmiştir.
Gezegende bir sürü ırk var ve yaşam bazen çoğu insanın basitleştirmek istediği karmaşık bir araç.
Dünya da yalan söyler ve "herkes aynıdır" ile "hepimiz insanız" yanılsamaları üzerine kurulmuştur, oysa gerçek bundan çok daha farklıdır.
Antik insanlar herkesin aynı soydan gelmediğinin farkındaydı ve kesin bir şekilde insanları, ırkları, kabileleri ve hatta aileleri farklı varlıklardan oluşan gruplara ayırdılar. Mısırlıların ruhani olmayan, vahşi ve hayvan olan birçok "düşman ırkları" vardı ve onlardan gelen baskıyı yok etmek adına onlara savaş açtılar.
Bunun pek çok örneği vardır. Bugün Hindistan'da yüzlerce farklı kabile vardır, ancak sadece “en iyileri” günümüzdeki uygarlık “çağına” evrilebilmiştir.
İki ayağı üzerinde yürüyen her şey insan değildir ve daha da kötüsü, “humanoid” dediğimiz türün içinde de bariz bir gelişim ve bilgelik farkı vardır.
Çok uzaklara, başka gezegenlere bakmayın, önünüze veya kendi ailenize bakın. Herkesin ailesinde yalnızca yemek yemek ve tuvalete gitmekle ilgilenen en az birkaç süper andrapod vardır.
Yukarıdakiler, Yahudi olmayanlar söz konusu olduğunda, aslında “teorik olarak” ve “potansiyel olarak” Tanrıların uzun zaman önce tohumladıklarından olsa da, artık “öyle” değildir.
Bunun nedeni, türler için evrimi gerileten doğal ve entropik yasalardır. Başka bir deyişle bu, basit bir “kullanmazsan kaybedersin” durumudur.
Ruhani kültürü bir bireyden ya da kişiden kopardığınızda, onu bir andrapoda ya da Yahudilerin övündüğü gibi bir goy'a dönüştürürsünüz. Bu “goy” nihayetinde iki ayağıyla yürüyen ve bilince sahip olmayan ruhsuz bir hayvandır.
Bu dünyadaki bazı kabileler, nasıl yazı yazacaklarını, matematiği nasıl kullanacaklarını ya da başka şeyleri öğrenemediler. Elbette bugün insanlar bunların doğal olduğunu düşünüyor ama bunlar doğal değil. Tiyatro, tragedya, ileri felsefe, etik kurallar, gelişmiş tarım, kadın-erkek hakkında özenle yazılan şiirler - bunlar kendiliğinden oluşmadı.
Eğer dürüst bir antropolog olsaydı, yeryüzünde yayı bile icat etmemiş olan bir sürü kabileyi göz önünde bulundurarak, yukarıdakileri yapabilen türlerin gelişmiş ve hatta belki de "uzaylı" olduğunu bilirdiniz ki bu, daha makul bir açıklama olacaktır ve herkesin insan olduğu saçmalığına kıyasla bu Gerçektir.
Buna ek olarak, insanlar bir şeyler icat edebilir ve diğerleri onu kullanabilirken [bilgisayarlar gibi], bazı hominidler ve insansı türler aynı dünya üzerinde bulunmalarına rağmen bunların hiçbirini yapamamışlardır. "İlerlememiz" birden fazla şekilde değişmiş ve şekillenmiştir.
Ve bu etkilerin ortaya çıkması için bir türün aktif bir "zihne" sahip olması gerekir ki yeryüzünde buna sahip olmayan hominidler de bulduk. Bu kabileler hala hiçliğin ortasında izole bir şekilde yaşıyorlar ve insanlar oraya kameralarla giderken onların daha mızrakları bile yoktu.
Bir başka bilinen yalanda olduğu gibi, onları geri tutan "koloniciler" de yoktu. Aslında "Koloniciler", hiçbir şey yapmamaktansa temas ettikleri insanların hayatta kalma şansını büyük oranda artırabilir, çünkü eninde sonunda dev bir tsunami, bir güneş fırtınası veya sadece bir hastalık, er ya da geç bir kabileyi ya da bir halkı yok edecektir.
Yine de insanlar, hiçbir şey olmadan bir yerde kendi başlarına bırakıldığında, büyük olasılıkla ya ölecekler, ya köleleştirilecekler ya da kendilerini organize edebilen ve varoluşun sayısız zorluğuyla baş edebilecek kadar gelişmiş bir medeniyet oluşturamayacaklardır.
Uzayda yaşayan uygarlık seviyesi de hafife ALINMAMALIDIR, çok az gezegen bunu başarabilir ve bunun dış düşmanlarla değil, yaşamın kendi koşullarıyla alakası vardır. Tanrılar bizi şekillendirdiği için onlara minnettar olmalıyız, her ne kadar bazı akılsızlar bizi "Kolonileştirdiklerini" iddia etseler de.
Medeniyet, sanat, tarım, ruhaniyet ya da diğer “kolonici” araçlar olmasaydı, yarı maymun durumundaki Dünya'nın “yerli ırkları” muhtemelen hala bir muz için birbirlerinin kafasında taş kırıyor olacaktı ve yaklaşık 25 yaşında öleceklerdi.
Bazı ırklar hiçbir şekilde sömürülmeden veya dış uygarlıklar tarafından serbest bırakıldı ve son 100 yıldır onları hala yukarıda bahsettiğim durumda veya daha kötüsünde buluyoruz. Evrimleşmek için diğer ırklardan bilgi alamadılar ya da HENÜZ o seviyeye ulaşamadılar.
Bu seviyeye ulaşmanın yolu o kadar çok engelle doludur ki, yaşam formları genellikle bu seviyeye gelmeden önce yok olurlar. Dünya üzerindeki birçok hominid de bu seviyeye ulaşamadan çok önce ölmüştür.
Henüz yay bile yapamamak ve Mısır Gizemlerine inisiye olmaya uzanan yol arasında çok fark vardır. İnsanlar geçmişte Mısır gibi medeniyetleri gördüklerinde kültürel bir şok yaşadılar ve Mısırlıların uzaylı olduğuna inandılar.
Teknik olarak "öylelerdi", çünkü "biz", "Uygar" insanlar yalnızca Tanrılar tarafından Dünya'ya tohumlanmakla kalmadık, aynı zamanda binlerce yıldan beri onların yolunu ve öğretilerini takip ettik.
Bugün bir pigmeyi getirip Aristoteles'in yanına koysanız, gerçek şu ki, Aristoteles bir Tanrıdır ve durum bundan fazlası değildir.
"Türümüz" hakkında bize anlatılan tarih, basit, inandırıcı ve ulaşılabilir olması sayesinde ve ortalama IQ seviyesine sahip insanlar tarafından gerçek olarak kabul edilmesi amaçlanan kolektif bir yalandır.
Bu yüzden, bu dünyada daha zeki insanlar genellikle uzaylıların varlığına ya da "komplo teorilerine" inanırken, cahiller penisilinin "tesadüfen" bulunduğunu ya da bunun "basit" bir süreç olduğunu düşünür. Aslında penisilin, bir bilim insanının, görünmez eter içinde fark ettiği bir üründü, diğer bir deyişle "düşünceleri".
Ya da Tesla’nın, Türbin’i icat ettiğinde "yalnızca zeki biri" olduğu, özünde adeta bir uzaylı-Tanrı zekasına sahip olmadığı düşünülüyor. Ayrıca, Tesla ile pigmelerin aynı türden insanlar olduğu ve bu nedenle aynı şeyleri yapabilecekleri iddiası var ki, bu kesinlikle doğru değil.
Sistem, insanlığın ve özellikle de Büyük Kültürlerin [Centillerin] çocuklarının kelimenin tam anlamıyla geri zekâlı olmasını istiyor. Bu aptallık, kolay kontrol edilmelerini sağlamaktadır.
"Gücü elinde tutanlar" insanlığın uzaylı kökenlerini bildikleri gibi, bu gezegendeki "belirli kişilerin" diğerlerine göre çok daha "ileri seviyede" olduğunu da bilir. Dahası, Centiller, "dünyada var olmuş" canlılardan çok daha fazla uzaylıya benzeyen bir yapı ortaya koyarlar.
Bu dünyanın "yerlileri" ya da medeniyetten uzak hominidler, esasen hayvanlardan fazlası değildir. Yazıyı icat etmediler, ürediler, yediler ve sonra kayaların üzerine oturmakla kaldılar, çoğu zaman herhangi bir dile bile sahip değillerdi.
"Üç Çekirdek Irk" arasında, ortalamadan ÇOK DAHA gelişmiş olan, kendi zamanlarının ruhani kralları olan ve belki de buna göre yükselip alçalan bazı halklar da mevcut.
Antik Yunan'da bilgeliğin zirvesinde, ruhsal olarak "yukarıda" olan insanlara "Helenler" denirdi. Her ne kadar bu Yunanlılar için başlangıçta "ırksal bir grup" unvanı olsa da, daha sonra gizemlere inisiye olanları kapsayan yarı ırksal bir unvan haline gelmeye başladı, aynı şey Hinduların "Aryanlar" olarak adlandırdıkları insanlar için de geçerliydi, "chandala" veya "andrapod" ile karşılaştırıldığında üstün bir Tanrı oldukları için onurlu bir unvan.
"Irk diye bir şey yok" yalanının tekrarlanması nedeniyle, 50 IQ'luk bir pigmenin, yapay zekanın vücut bulmuş hali kadar zeki bir astronomi ve astroloji dahisiyle "eşit olduğu" bir ortamda, kafa karışıklığı ve her şeyin aynı çorbada karıştırılması durumu yaşanmıştır.
Süper gelişmiş insanlar, tüm Centil ırklarda ara sıra ortaya çıkmıştır ve bu yetenekler bizi tohumlayan ve yaratan Tanrıların “Kalıntılarıdır”.
Bize "tüm bunların insanlık olduğu" ve "herkesin eşit olduğu" söyleniyor, ancak aslında bu ne dünyayla, ne tarihimizle, ne de türümüzle örtüşüyor. Bizler, ilahi düzen üzerine inşa etmek ve Tanrıların yetenekleriyle evrilmek için zamana ekilmiş tohumlar olarak yaratıldık. Bazıları bu yetenekleri kaybeder, bazıları kaybettikten sonra yeniden kazanır, bazıları ise sonsuza dek kaybeder.
Bunların anahtarı bilim, uygarlığın ilerlemesi ve ruhani gelişimdir. Kapanış cümlesi olarak, birden fazla şekilde, gerçeklik kurgudan daha gariptir.
Örneğin dışarıdaki her anne, çocuğuyla bir tür telepatik bağa sahip olduğunun farkındadır, en azından belki bazen, ama hepimizin, böyle bir şeyin gerçek olmadığını ve var olmadığını söyledikleri “görünmez güçlere” erişmemiz için keşişler gibi eğitim almamız gerektiğini söyleyen Yahudileri yatıştırmak için böyle bir şey yokmuş gibi davranmamız gerekiyor.
Burada, Satanas'ın Sevinci'nde sunduğumuz tek şey Hakikattir, başka bir şey değil. Tüm samimiyetimizle uğraşıyoruz.
Eğer insanlar, "mevcut düzenin dayattığı" bariyerler yüzünden bunu kabul edemiyorsa, aptaldır.
Bu durum, aktif bir zihnin ve gelişmin eksikliğinin tüm noktalarını kendi kendine kanıtlar, çünkü eğer birisi gerçekten mızrağı bile icat edemeyen türlerin varlığını kabul ederken, başka birinin birdenbire uzay araçlarını veya roket teknolojisini icat ettiğine inanıyorsa, bu masalları kabul etmek için zihninde ciddi bir problem olması gerekir.
Sonuç olarak, gelişmiş "Kadim Bilgelik" dünyadışı bir bilgeliktir. Bu, mızrağı bile geliştiremeyen insanlar tarafından icat edilmemiştir ve ilkel bir şey değildir. İnançları, uygulamaları ve kökenleri, gezegenimizin yüzyıllardır üzerinde kafa yorduğu ve ancak şimdi anlamaya başladığı ileri düzey fizik temelleri üzerine inşa edilmiştir.
Bunu “göklerden Yeryüzüne gelenlere” borçluyuz, ama aynı zamanda kendimize de borçluyuz, çünkü belli ki onlar da... Bizi tohumladılar.
-Yüksek Rahip Hooded Cobra 666
Gezegende bir sürü ırk var ve yaşam bazen çoğu insanın basitleştirmek istediği karmaşık bir araç.
Dünya da yalan söyler ve "herkes aynıdır" ile "hepimiz insanız" yanılsamaları üzerine kurulmuştur, oysa gerçek bundan çok daha farklıdır.
Antik insanlar herkesin aynı soydan gelmediğinin farkındaydı ve kesin bir şekilde insanları, ırkları, kabileleri ve hatta aileleri farklı varlıklardan oluşan gruplara ayırdılar. Mısırlıların ruhani olmayan, vahşi ve hayvan olan birçok "düşman ırkları" vardı ve onlardan gelen baskıyı yok etmek adına onlara savaş açtılar.
Bunun pek çok örneği vardır. Bugün Hindistan'da yüzlerce farklı kabile vardır, ancak sadece “en iyileri” günümüzdeki uygarlık “çağına” evrilebilmiştir.
İki ayağı üzerinde yürüyen her şey insan değildir ve daha da kötüsü, “humanoid” dediğimiz türün içinde de bariz bir gelişim ve bilgelik farkı vardır.
Çok uzaklara, başka gezegenlere bakmayın, önünüze veya kendi ailenize bakın. Herkesin ailesinde yalnızca yemek yemek ve tuvalete gitmekle ilgilenen en az birkaç süper andrapod vardır.
Yukarıdakiler, Yahudi olmayanlar söz konusu olduğunda, aslında “teorik olarak” ve “potansiyel olarak” Tanrıların uzun zaman önce tohumladıklarından olsa da, artık “öyle” değildir.
Bunun nedeni, türler için evrimi gerileten doğal ve entropik yasalardır. Başka bir deyişle bu, basit bir “kullanmazsan kaybedersin” durumudur.
Ruhani kültürü bir bireyden ya da kişiden kopardığınızda, onu bir andrapoda ya da Yahudilerin övündüğü gibi bir goy'a dönüştürürsünüz. Bu “goy” nihayetinde iki ayağıyla yürüyen ve bilince sahip olmayan ruhsuz bir hayvandır.
Bu dünyadaki bazı kabileler, nasıl yazı yazacaklarını, matematiği nasıl kullanacaklarını ya da başka şeyleri öğrenemediler. Elbette bugün insanlar bunların doğal olduğunu düşünüyor ama bunlar doğal değil. Tiyatro, tragedya, ileri felsefe, etik kurallar, gelişmiş tarım, kadın-erkek hakkında özenle yazılan şiirler - bunlar kendiliğinden oluşmadı.
Eğer dürüst bir antropolog olsaydı, yeryüzünde yayı bile icat etmemiş olan bir sürü kabileyi göz önünde bulundurarak, yukarıdakileri yapabilen türlerin gelişmiş ve hatta belki de "uzaylı" olduğunu bilirdiniz ki bu, daha makul bir açıklama olacaktır ve herkesin insan olduğu saçmalığına kıyasla bu Gerçektir.
Buna ek olarak, insanlar bir şeyler icat edebilir ve diğerleri onu kullanabilirken [bilgisayarlar gibi], bazı hominidler ve insansı türler aynı dünya üzerinde bulunmalarına rağmen bunların hiçbirini yapamamışlardır. "İlerlememiz" birden fazla şekilde değişmiş ve şekillenmiştir.
Ve bu etkilerin ortaya çıkması için bir türün aktif bir "zihne" sahip olması gerekir ki yeryüzünde buna sahip olmayan hominidler de bulduk. Bu kabileler hala hiçliğin ortasında izole bir şekilde yaşıyorlar ve insanlar oraya kameralarla giderken onların daha mızrakları bile yoktu.
Bir başka bilinen yalanda olduğu gibi, onları geri tutan "koloniciler" de yoktu. Aslında "Koloniciler", hiçbir şey yapmamaktansa temas ettikleri insanların hayatta kalma şansını büyük oranda artırabilir, çünkü eninde sonunda dev bir tsunami, bir güneş fırtınası veya sadece bir hastalık, er ya da geç bir kabileyi ya da bir halkı yok edecektir.
Yine de insanlar, hiçbir şey olmadan bir yerde kendi başlarına bırakıldığında, büyük olasılıkla ya ölecekler, ya köleleştirilecekler ya da kendilerini organize edebilen ve varoluşun sayısız zorluğuyla baş edebilecek kadar gelişmiş bir medeniyet oluşturamayacaklardır.
Uzayda yaşayan uygarlık seviyesi de hafife ALINMAMALIDIR, çok az gezegen bunu başarabilir ve bunun dış düşmanlarla değil, yaşamın kendi koşullarıyla alakası vardır. Tanrılar bizi şekillendirdiği için onlara minnettar olmalıyız, her ne kadar bazı akılsızlar bizi "Kolonileştirdiklerini" iddia etseler de.
Medeniyet, sanat, tarım, ruhaniyet ya da diğer “kolonici” araçlar olmasaydı, yarı maymun durumundaki Dünya'nın “yerli ırkları” muhtemelen hala bir muz için birbirlerinin kafasında taş kırıyor olacaktı ve yaklaşık 25 yaşında öleceklerdi.
Bazı ırklar hiçbir şekilde sömürülmeden veya dış uygarlıklar tarafından serbest bırakıldı ve son 100 yıldır onları hala yukarıda bahsettiğim durumda veya daha kötüsünde buluyoruz. Evrimleşmek için diğer ırklardan bilgi alamadılar ya da HENÜZ o seviyeye ulaşamadılar.
Bu seviyeye ulaşmanın yolu o kadar çok engelle doludur ki, yaşam formları genellikle bu seviyeye gelmeden önce yok olurlar. Dünya üzerindeki birçok hominid de bu seviyeye ulaşamadan çok önce ölmüştür.
Henüz yay bile yapamamak ve Mısır Gizemlerine inisiye olmaya uzanan yol arasında çok fark vardır. İnsanlar geçmişte Mısır gibi medeniyetleri gördüklerinde kültürel bir şok yaşadılar ve Mısırlıların uzaylı olduğuna inandılar.
Teknik olarak "öylelerdi", çünkü "biz", "Uygar" insanlar yalnızca Tanrılar tarafından Dünya'ya tohumlanmakla kalmadık, aynı zamanda binlerce yıldan beri onların yolunu ve öğretilerini takip ettik.
Bugün bir pigmeyi getirip Aristoteles'in yanına koysanız, gerçek şu ki, Aristoteles bir Tanrıdır ve durum bundan fazlası değildir.
"Türümüz" hakkında bize anlatılan tarih, basit, inandırıcı ve ulaşılabilir olması sayesinde ve ortalama IQ seviyesine sahip insanlar tarafından gerçek olarak kabul edilmesi amaçlanan kolektif bir yalandır.
Bu yüzden, bu dünyada daha zeki insanlar genellikle uzaylıların varlığına ya da "komplo teorilerine" inanırken, cahiller penisilinin "tesadüfen" bulunduğunu ya da bunun "basit" bir süreç olduğunu düşünür. Aslında penisilin, bir bilim insanının, görünmez eter içinde fark ettiği bir üründü, diğer bir deyişle "düşünceleri".
Ya da Tesla’nın, Türbin’i icat ettiğinde "yalnızca zeki biri" olduğu, özünde adeta bir uzaylı-Tanrı zekasına sahip olmadığı düşünülüyor. Ayrıca, Tesla ile pigmelerin aynı türden insanlar olduğu ve bu nedenle aynı şeyleri yapabilecekleri iddiası var ki, bu kesinlikle doğru değil.
Sistem, insanlığın ve özellikle de Büyük Kültürlerin [Centillerin] çocuklarının kelimenin tam anlamıyla geri zekâlı olmasını istiyor. Bu aptallık, kolay kontrol edilmelerini sağlamaktadır.
"Gücü elinde tutanlar" insanlığın uzaylı kökenlerini bildikleri gibi, bu gezegendeki "belirli kişilerin" diğerlerine göre çok daha "ileri seviyede" olduğunu da bilir. Dahası, Centiller, "dünyada var olmuş" canlılardan çok daha fazla uzaylıya benzeyen bir yapı ortaya koyarlar.
Bu dünyanın "yerlileri" ya da medeniyetten uzak hominidler, esasen hayvanlardan fazlası değildir. Yazıyı icat etmediler, ürediler, yediler ve sonra kayaların üzerine oturmakla kaldılar, çoğu zaman herhangi bir dile bile sahip değillerdi.
"Üç Çekirdek Irk" arasında, ortalamadan ÇOK DAHA gelişmiş olan, kendi zamanlarının ruhani kralları olan ve belki de buna göre yükselip alçalan bazı halklar da mevcut.
Antik Yunan'da bilgeliğin zirvesinde, ruhsal olarak "yukarıda" olan insanlara "Helenler" denirdi. Her ne kadar bu Yunanlılar için başlangıçta "ırksal bir grup" unvanı olsa da, daha sonra gizemlere inisiye olanları kapsayan yarı ırksal bir unvan haline gelmeye başladı, aynı şey Hinduların "Aryanlar" olarak adlandırdıkları insanlar için de geçerliydi, "chandala" veya "andrapod" ile karşılaştırıldığında üstün bir Tanrı oldukları için onurlu bir unvan.
"Irk diye bir şey yok" yalanının tekrarlanması nedeniyle, 50 IQ'luk bir pigmenin, yapay zekanın vücut bulmuş hali kadar zeki bir astronomi ve astroloji dahisiyle "eşit olduğu" bir ortamda, kafa karışıklığı ve her şeyin aynı çorbada karıştırılması durumu yaşanmıştır.
Süper gelişmiş insanlar, tüm Centil ırklarda ara sıra ortaya çıkmıştır ve bu yetenekler bizi tohumlayan ve yaratan Tanrıların “Kalıntılarıdır”.
Bize "tüm bunların insanlık olduğu" ve "herkesin eşit olduğu" söyleniyor, ancak aslında bu ne dünyayla, ne tarihimizle, ne de türümüzle örtüşüyor. Bizler, ilahi düzen üzerine inşa etmek ve Tanrıların yetenekleriyle evrilmek için zamana ekilmiş tohumlar olarak yaratıldık. Bazıları bu yetenekleri kaybeder, bazıları kaybettikten sonra yeniden kazanır, bazıları ise sonsuza dek kaybeder.
Bunların anahtarı bilim, uygarlığın ilerlemesi ve ruhani gelişimdir. Kapanış cümlesi olarak, birden fazla şekilde, gerçeklik kurgudan daha gariptir.
Örneğin dışarıdaki her anne, çocuğuyla bir tür telepatik bağa sahip olduğunun farkındadır, en azından belki bazen, ama hepimizin, böyle bir şeyin gerçek olmadığını ve var olmadığını söyledikleri “görünmez güçlere” erişmemiz için keşişler gibi eğitim almamız gerektiğini söyleyen Yahudileri yatıştırmak için böyle bir şey yokmuş gibi davranmamız gerekiyor.
Burada, Satanas'ın Sevinci'nde sunduğumuz tek şey Hakikattir, başka bir şey değil. Tüm samimiyetimizle uğraşıyoruz.
Eğer insanlar, "mevcut düzenin dayattığı" bariyerler yüzünden bunu kabul edemiyorsa, aptaldır.
Bu durum, aktif bir zihnin ve gelişmin eksikliğinin tüm noktalarını kendi kendine kanıtlar, çünkü eğer birisi gerçekten mızrağı bile icat edemeyen türlerin varlığını kabul ederken, başka birinin birdenbire uzay araçlarını veya roket teknolojisini icat ettiğine inanıyorsa, bu masalları kabul etmek için zihninde ciddi bir problem olması gerekir.
Sonuç olarak, gelişmiş "Kadim Bilgelik" dünyadışı bir bilgeliktir. Bu, mızrağı bile geliştiremeyen insanlar tarafından icat edilmemiştir ve ilkel bir şey değildir. İnançları, uygulamaları ve kökenleri, gezegenimizin yüzyıllardır üzerinde kafa yorduğu ve ancak şimdi anlamaya başladığı ileri düzey fizik temelleri üzerine inşa edilmiştir.
Bunu “göklerden Yeryüzüne gelenlere” borçluyuz, ama aynı zamanda kendimize de borçluyuz, çünkü belli ki onlar da... Bizi tohumladılar.
-Yüksek Rahip Hooded Cobra 666