Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

Welcome to Our New Forums

  • Our forums have been upgraded! You can read about this HERE

|Çeviri| Şeytan Lucifer Poseidon - Denizlerin Lordu

Elite

Well-known member
Joined
Mar 25, 2020
Messages
2,813
Okyanusların derin mi derinlerinde, binlerce metre aşağısında, güneş ışığının parlama ümidi bile olmadığı yerde. Fakat ışık var! Deniz varlıklarından gelen ışık, biyolüminesanslardan parlayan ışık. Bazıları parıl parıl parlıyor, bazıları ışıldıyor ve titrek parıldıyor, bazıları sarsak ve yumuşak ışıldıyor, bazıları da istikrarlı şekilde parlıyor.

th-1029285771.jpg


Bu süreç, Lusiferaz adlı enzimlerden ve Lüsiferin adlı ışık emen moleküllerden kaynaklı yaşanıyor, her ikisi de Işık-getiren Lucifer'den isimlerini alıyor. Lucifer, Latince'den, "lux" (ışık) ve "ferre" (getirmek ya da taşımak) sözcüklerinden gelmektedir.

Denizin derinliklerindeki biyolüminesanslar: Nasıl ve neden hayvanlar kendi ışıklarını yaratıyorlar?
https://www.youtube.com/watch?v=aPUF40j47-o

Avustralya'daki İnanılmaz Biyolüminesanslar:
https://www.youtube.com/watch?v=iD_6d2yN3g0

Biyolüminesanslar ayrıca toprak üzerinde de bulunmaktadırlar, örneğin ateşböcekleri, kandilböcekleri, bakteriler, ve mantarlar.

Ateşböceği 4K HD | | Ateşböceklerini daha önce hiç olmadığı şekilde deneyimleyin
https://www.youtube.com/watch?v=MIp_EfapOSc


Joy of Satan'da bilindiği üzere mavi, Şeytan'ın rengidir. Mavi enerji; Demonları davet etmek, ruhaniyet, ve okült güç için kullanılabilir. Mavi, okyanusları, Poseidon'un Diyarını en derinden delip geçen renktir:

colorspectrums.png


Lucifer'in Şeytan olduğunu biliyoruz. Roma Panteonunda Neptün olarak bilinmekteydi, ve Antik Yunan'da da Poseidon'du.

poseidonhorses.jpg

Anthony Jean, Le Courroux de Poséidon (Poseidon'un Gazabı)


Tanrı Neptün/Poseidon, okyanusları yönetir. Okyanuslar; ruhu, bilinçdışı zihni, duyguları, hudutsuzluğu, ve kaçışı sembolize etmektedir. Neptün gezegeni, ruhu ve bilinçdışı zihni yönetir, aynı zamanda deliliği, akıl hastalıklarını, kafa karışıklığını, kararsızlığı, şekilsizliği, ve kaçışçılığı da yönetmektedir (aynı zamanda ruhaniyeti, okültü, ilhamı, sanatı, müziği, dansı, ve okyanusla ilgili her şeyi).

Panteonlarında, hem Neptün hem de Poseidon, atlarla da ilişkilendirilmişti. Atlar, kontrol dışı olabilecek ve ehlileştirilmesi gereken şeyleri simgelemektedir. En güçlü insan bile vahşi bir at tarafından öldürülebilir, ve insanların atlar tarafından ölümüne ezildikleri olmuştur. Atlar, Tanrılar tarafından*, kullanabilmemiz için uysallaştırmamız adına insanlara armağan edilmişlerdir, ve karşılığında, atlarımızın ihtiyaçlarıyla ilgilenmeli ve onlara iyi davranmalıyız. Atlar, medeniyetin yayılmasını mümkün kılmış hayvanlardır.

Neptün/Poseidon'un mesajı:

Vahşi atlarınızı kontrol edin (dürtüler, ani istekler). Fırtınanızı uysallaştırın (zihin, duygular). Sularınızı temizleyin (ruh). Vahşi okyanusunuzu durgunlaştırın (bilinçdışınız).

Greek-God-Poseidon.png

Bilinmeyen sanatçı

Gezegenimiz Dünya, Şeytan'a aittir. Evrendeki çok az gezegen, baştan başa hayvanların, memelilerin, floranın, faunanın, ve deniz yaşamının gepgeniş çeşitliliğiyle birlikte bu kadar özel ve benzersizdir. Gezegen, Güneş Sistemindeki yeri ve bol doğasıyla birlikte bizim, Şeytan'ın Çocukları için fiziksel, zihinsel, ve ruhani gelişim açısından mükemmel bir yer hâlini alıyor. Aristoteles, Yaşlı Plinius, ve geçmişin bütün büyük zekâları doğayı incelediler. Paganlar her zaman doğaya saygı duydular. Şeytan'ın Dünya üzerindeki her yerde bize Onu hatırlatması için bıraktığı izler var, zira doğa, bize ruhaniyet hakkındaki pek çok şeyi gösterebilir. Doğa hakkında daha çok öğrendikçe, ruhani gelişim hakkında da daha çok öğreniyorum, bu ikisinin birbirine geçmiş olması daha da netleşiyor.

Işık her zaman ilham ve yaratılışla ilişkilendirilmiştir. Daha da parlayabileceğimizi, bizim yaratılan olduğumuzu ve yaratabileceğimizi hatırlatmak için bir esin kıvılcımı. Gelişim bizim çağrımız. Edebiyat, sanat, şiir, ve düzyazıda tarih boyunca ışık kaynakları, sembolik biçimde Tanrılardan bir mesaj olarak, ve bir kişiyi Tanrılara ait tepelere yükseltmek adına kullanıldı.

Biyolüminesansların en karanlık yerlerde bile görülebilmesi, bize gösteriyor ki, ışık oluşturulabilir. Aydınlanma yaşanabilir. Şeytan'ın Işığını aradıkça ve aynı zamanda kendi ışığımızı da yarattıkça, bütün karanlıkları ve bütün problemleri atlatabiliriz!

th-1370522737.jpg


-Yüksek Rahibe Lydia

*Atlar, kediler, köpekler, tavuklar vb. evcil hayvanlar, insanlara Tanrılar tarafından hediye edilmişlerdir.



─────────────────────────────────────────────────────────────────────────────────────


Bu yazı, Yüksek Rahibe Lydia'nın forumlardaki vaazından çevrilmiştir.
 
Bright Truth said:
Okyanusların derin mi derinlerinde, binlerce metre aşağısında, güneş ışığının parlama ümidi bile olmadığı yerde. Fakat ışık var! Deniz varlıklarından gelen ışık, biyolüminesanslardan parlayan ışık. Bazıları parıl parıl parlıyor, bazıları ışıldıyor ve titrek parıldıyor, bazıları sarsak ve yumuşak ışıldıyor, bazıları da istikrarlı şekilde parlıyor.

th-1029285771.jpg


Bu süreç, Lusiferaz adlı enzimlerden ve Lüsiferin adlı ışık emen moleküllerden kaynaklı yaşanıyor, her ikisi de Işık-getiren Lucifer'den isimlerini alıyor. Lucifer, Latince'den, "lux" (ışık) ve "ferre" (getirmek ya da taşımak) sözcüklerinden gelmektedir.

Denizin derinliklerindeki biyolüminesanslar: Nasıl ve neden hayvanlar kendi ışıklarını yaratıyorlar?
https://www.youtube.com/watch?v=aPUF40j47-o

Avustralya'daki İnanılmaz Biyolüminesanslar:
https://www.youtube.com/watch?v=iD_6d2yN3g0

Biyolüminesanslar ayrıca toprak üzerinde de bulunmaktadırlar, örneğin ateşböcekleri, kandilböcekleri, bakteriler, ve mantarlar.

Ateşböceği 4K HD | | Ateşböceklerini daha önce hiç olmadığı şekilde deneyimleyin
https://www.youtube.com/watch?v=MIp_EfapOSc


Joy of Satan'da bilindiği üzere mavi, Şeytan'ın rengidir. Mavi enerji; Demonları davet etmek, ruhaniyet, ve okült güç için kullanılabilir. Mavi, okyanusları, Poseidon'un Diyarını en derinden delip geçen renktir:

colorspectrums.png


Lucifer'in Şeytan olduğunu biliyoruz. Roma Panteonunda Neptün olarak bilinmekteydi, ve Antik Yunan'da da Poseidon'du.

poseidonhorses.jpg

Anthony Jean, Le Courroux de Poséidon (Poseidon'un Gazabı)


Tanrı Neptün/Poseidon, okyanusları yönetir. Okyanuslar; ruhu, bilinçdışı zihni, duyguları, hudutsuzluğu, ve kaçışı sembolize etmektedir. Neptün gezegeni, ruhu ve bilinçdışı zihni yönetir, aynı zamanda deliliği, akıl hastalıklarını, kafa karışıklığını, kararsızlığı, şekilsizliği, ve kaçışçılığı da yönetmektedir (aynı zamanda ruhaniyeti, okültü, ilhamı, sanatı, müziği, dansı, ve okyanusla ilgili her şeyi).

Panteonlarında, hem Neptün hem de Poseidon, atlarla da ilişkilendirilmişti. Atlar, kontrol dışı olabilecek ve ehlileştirilmesi gereken şeyleri simgelemektedir. En güçlü insan bile vahşi bir at tarafından öldürülebilir, ve insanların atlar tarafından ölümüne ezildikleri olmuştur. Atlar, Tanrılar tarafından*, kullanabilmemiz için uysallaştırmamız adına insanlara armağan edilmişlerdir, ve karşılığında, atlarımızın ihtiyaçlarıyla ilgilenmeli ve onlara iyi davranmalıyız. Atlar, medeniyetin yayılmasını mümkün kılmış hayvanlardır.

Neptün/Poseidon'un mesajı:

Vahşi atlarınızı kontrol edin (dürtüler, ani istekler). Fırtınanızı uysallaştırın (zihin, duygular). Sularınızı temizleyin (ruh). Vahşi okyanusunuzu durgunlaştırın (bilinçdışınız).

Greek-God-Poseidon.png

Bilinmeyen sanatçı

Gezegenimiz Dünya, Şeytan'a aittir. Evrendeki çok az gezegen, baştan başa hayvanların, memelilerin, floranın, faunanın, ve deniz yaşamının gepgeniş çeşitliliğiyle birlikte bu kadar özel ve benzersizdir. Gezegen, Güneş Sistemindeki yeri ve bol doğasıyla birlikte bizim, Şeytan'ın Çocukları için fiziksel, zihinsel, ve ruhani gelişim açısından mükemmel bir yer hâlini alıyor. Aristoteles, Yaşlı Plinius, ve geçmişin bütün büyük zekâları doğayı incelediler. Paganlar her zaman doğaya saygı duydular. Şeytan'ın Dünya üzerindeki her yerde bize Onu hatırlatması için bıraktığı izler var, zira doğa, bize ruhaniyet hakkındaki pek çok şeyi gösterebilir. Doğa hakkında daha çok öğrendikçe, ruhani gelişim hakkında da daha çok öğreniyorum, bu ikisinin birbirine geçmiş olması daha da netleşiyor.

Işık her zaman ilham ve yaratılışla ilişkilendirilmiştir. Daha da parlayabileceğimizi, bizim yaratılan olduğumuzu ve yaratabileceğimizi hatırlatmak için bir esin kıvılcımı. Gelişim bizim çağrımız. Edebiyat, sanat, şiir, ve düzyazıda tarih boyunca ışık kaynakları, sembolik biçimde Tanrılardan bir mesaj olarak, ve bir kişiyi Tanrılara ait tepelere yükseltmek adına kullanıldı.

Biyolüminesansların en karanlık yerlerde bile görülebilmesi, bize gösteriyor ki, ışık oluşturulabilir. Aydınlanma yaşanabilir. Şeytan'ın Işığını aradıkça ve aynı zamanda kendi ışığımızı da yarattıkça, bütün karanlıkları ve bütün problemleri atlatabiliriz!

th-1370522737.jpg


-Yüksek Rahibe Lydia

*Atlar, kediler, köpekler, tavuklar vb. evcil hayvanlar, insanlara Tanrılar tarafından hediye edilmişlerdir.



─────────────────────────────────────────────────────────────────────────────────────


Bu yazı, Yüksek Rahibe Lydia'nın forumlardaki vaazından çevrilmiştir.

Spirituel Satanizm, Hellenizm'de ilk kozmik varlık olan Gaia inancına nasıl bakıyor? Bu konudaki görüşleri nelerdir?
 
Free Tibet said:
Spirituel Satanizm, Hellenizm'de ilk kozmik varlık olan Gaia inancına nasıl bakıyor? Bu konudaki görüşleri nelerdir?

Genel bir cevap olarak, günümüzdeki öğretilerin ya tamamen sapkın ya da sulandırılmış olduğunu düşünüyoruz.

Sulandırılmış öğretilere (örneğin paganizm) mensup kişiler hâlâ bizimle aynı tarafta olsalar da ve Tanrılardan diğer inançlardaki gibi tamamen kopmuş olmasalar da, bu bizim için Gerçeğin bütününü savundukları ya da yaydıkları anlamına gelmiyor.

Yüksek Rahip Hoodedcobra666, bir örnek olarak, Michael Aquino için "genel olarak tarafımızdan" ifadesini kullanmıştır fakat bu öğretilerinin tamamen doğru olduğu anlamına gelmemektedir. Joy of Satan'a yakın olduğu fakat birkaç konuda eksik kaldığı anlamına gelmektedir.

Aşağı yukarı gerçekliğe yakınlık payı değişmek üzere genel olarak bizim tarafımıza yakın olarak gördüğümüz öğretilere bakışımız bu şekildedir.
 
Bright Truth said:
Free Tibet said:
Spirituel Satanizm, Hellenizm'de ilk kozmik varlık olan Gaia inancına nasıl bakıyor? Bu konudaki görüşleri nelerdir?

Genel bir cevap olarak, günümüzdeki öğretilerin ya tamamen sapkın ya da sulandırılmış olduğunu düşünüyoruz.

Sulandırılmış öğretilere (örneğin paganizm) mensup kişiler hâlâ bizimle aynı tarafta olsalar da ve Tanrılardan diğer inançlardaki gibi tamamen kopmuş olmasalar da, bu bizim için Gerçeğin bütününü savundukları ya da yaydıkları anlamına gelmiyor.

Yüksek Rahip Hoodedcobra666, bir örnek olarak, Michael Aquino için "genel olarak tarafımızdan" ifadesini kullanmıştır fakat bu öğretilerinin tamamen doğru olduğu anlamına gelmemektedir. Joy of Satan'a yakın olduğu fakat birkaç konuda eksik kaldığı anlamına gelmektedir.

Aşağı yukarı gerçekliğe yakınlık payı değişmek üzere genel olarak bizim tarafımıza yakın olarak gördüğümüz öğretilere bakışımız bu şekildedir.

Peki, Paganizm inancını nasıl öğreniyorsunuz o zaman? Helenistik kaynakları reddediyorsanız antik yunan dini hakkında bir varsayımı nasıl yapıyorsunuz? Ha, reddedemiyorsanız açık açık Daimon kavramına tanrı diyemezsiniz çünkü bir çok helenistik kaynak da açıkça Daimon kavramı tanrıların hizmetkarları olarak sunuluyor bizlere.
 
Free Tibet said:
Peki, Paganizm inancını nasıl öğreniyorsunuz o zaman? Helenistik kaynakları reddediyorsanız antik yunan dini hakkında bir varsayımı nasıl yapıyorsunuz? Ha, reddedemiyorsanız açık açık Daimon kavramına tanrı diyemezsiniz çünkü bir çok helenistik kaynak da açıkça Daimon kavramı tanrıların hizmetkarları olarak sunuluyor bizlere.

Kaynakları ya da mitolojiyi reddettiğimizi söylemedik. Neo-paganizmi reddettiğimizi söylüyoruz.

Mitolojiler, aydınlanmış insanların ya da aydınlanma yolunda olan insanların bakıp ders alabilmeleri, ruhani şifreleri görebilmeleri için varlar.

Örneğin eskiden kimse "ruhumu yok edeyim" demiyordu. Bu, düşman öğretisi olan Budizm'e ait. Antik zamanlardaki Hinduizmde böyle saçma bir inanış yoktu. Düşmanın bozmasından ibaret.

O dönemlerde mitolojiler gerçek anlamlarında algılanmaz ve halk da gerçek anlamlarını bilmese de, alegori olduklarını bilirdi.
 
Bright Truth said:
Free Tibet said:
Peki, Paganizm inancını nasıl öğreniyorsunuz o zaman? Helenistik kaynakları reddediyorsanız antik yunan dini hakkında bir varsayımı nasıl yapıyorsunuz? Ha, reddedemiyorsanız açık açık Daimon kavramına tanrı diyemezsiniz çünkü bir çok helenistik kaynak da açıkça Daimon kavramı tanrıların hizmetkarları olarak sunuluyor bizlere.

Kaynakları ya da mitolojiyi reddettiğimizi söylemedik. Neo-paganizmi reddettiğimizi söylüyoruz.

Mitolojiler, aydınlanmış insanların ya da aydınlanma yolunda olan insanların bakıp ders alabilmeleri, ruhani şifreleri görebilmeleri için varlar.

Örneğin eskiden kimse "ruhumu yok edeyim" demiyordu. Bu, düşman öğretisi olan Budizm'e ait. Antik zamanlardaki Hinduizmde böyle saçma bir inanış yoktu. Düşmanın bozmasından ibaret.

O dönemlerde mitolojiler gerçek anlamlarında algılanmaz ve halk da gerçek anlamlarını bilmese de, alegori olduklarını bilirdi.

Kullandığınız ruhani calismalarin bile çoğu uzak doğu ruhani metinlerine dayanırken Budizm'e düşman öğretisi demek ne kadar doğru?
 
Free Tibet said:
Kullandığınız ruhani calismalarin bile çoğu uzak doğu ruhani metinlerine dayanırken Budizm'e düşman öğretisi demek ne kadar doğru?

Budizmden bir şeyler aldığımızı nereden çıkardınız? Yahudiler ve onların programları sadece bizim öğretilerimizin saptırılmasından ibarettir.

Joy of Satan, Uzak Doğu metinlerini incelerken bunu Budizm ekseninde yürütmüyor. Budizm zaten en başından beri bize ait bir öğreti değildi. Hinduizm, Taoizm ve Bön dini gibi Centillerden çıkma sayısız mitoloji ve öğreti bulunuyor.

Buddha ismi bile Hinduizmdeki Merkür gezeninden ve bunun kişiselleştirilmesinden çalıntıdır. Dahası, Roma ve Yunanistan'da olduğu gibi, sadece gezegensel bir ilişkilendirmeden ziyade, Lord Thoth'un mitolojideki karşılığı bile olabilir.

Bu durumda kimin kimden bir şeyler aldığı açık ve nettir. "İbrahimi" derken bile Abraham ismi aslen Brahma'dan çalıntıdır. Tıpkı "Kristos" gibi.

Yahudi programlarının kendilerine özgün olan tek şey, getirdikleri yıkımdır.
 
Bright Truth said:
Free Tibet said:
Kullandığınız ruhani calismalarin bile çoğu uzak doğu ruhani metinlerine dayanırken Budizm'e düşman öğretisi demek ne kadar doğru?

Budizmden bir şeyler aldığımızı nereden çıkardınız? Yahudiler ve onların programları sadece bizim öğretilerimizin saptırılmasından ibarettir.

Joy of Satan, Uzak Doğu metinlerini incelerken bunu Budizm ekseninde yürütmüyor. Budizm zaten en başından beri bize ait bir öğreti değildi. Hinduizm, Taoizm ve Bön dini gibi Centillerden çıkma sayısız mitoloji ve öğreti bulunuyor.

Buddha ismi bile Hinduizmdeki Merkür gezeninden ve bunun kişiselleştirilmesinden çalıntıdır. Dahası, Roma ve Yunanistan'da olduğu gibi, sadece gezegensel bir ilişkilendirmeden ziyade, Lord Thoth'un mitolojideki karşılığı bile olabilir.

Bu durumda kimin kimden bir şeyler aldığı açık ve nettir. "İbrahimi" derken bile Abraham ismi aslen Brahma'dan çalıntıdır. Tıpkı "Kristos" gibi.

Yahudi programlarının kendilerine özgün olan tek şey, getirdikleri yıkımdır.

Genel bağlamda tarihsel olarak da baktığımız zaman Okültizm ve Ezoterizm açıkça en yaygın uzak doğu metinlerinde görülüyor. Bu bütün uzak doğu gelenekleri için geçerlidir. Teozofi inancında bile uzak doğu Ezoterizm'ini batılaştırma terimi mevcuttur.

Ezoterizm'in bu kadar hakim olduğu bir öğretiye çalıntı ve bozulmuş demek bence apaçık bir saçmalık. Meditasyon ile Nirvanaya ulaşmak bile Budistlerin bugün kabul ettiği bir şeydir. Bu da bireyi kendi kendinin tanrısı yapma düşüncesinden dolayı yine sol elci bir yaklaşım doğuruyor. Sol elci bir gelenek olan Budizm, sizce nasıl Yahudi bozulması içeriyor?
 
Free Tibet said:
Genel bağlamda tarihsel olarak da baktığımız zaman Okültizm ve Ezoterizm açıkça en yaygın uzak doğu metinlerinde görülüyor. Bu bütün uzak doğu gelenekleri için geçerlidir. Teozofi inancında bile uzak doğu Ezoterizm'ini batılaştırma terimi mevcuttur.

Ezoterizm'in bu kadar hakim olduğu bir öğretiye çalıntı ve bozulmuş demek bence apaçık bir saçmalık. Meditasyon ile Nirvanaya ulaşmak bile Budistlerin bugün kabul ettiği bir şeydir. Bu da bireyi kendi kendinin tanrısı yapma düşüncesinden dolayı yine sol elci bir yaklaşım doğuruyor. Sol elci bir gelenek olan Budizm, sizce nasıl Yahudi bozulması içeriyor?

Size 50 adet ruhunuzu yok etmek, arzularınızı söndürmek, egonuzu öldürmek ve evrene karışıp gitmenizi sağlayacak yöntem söyleyebilirim.

Aynı şekilde Yahudilerin şişirdiği kendi mistisizmleriyle ilgili de 200 adet goyim'i lanetleme çalışması atabilirim. Günün sonunda size zarar verse bile takdir edecek misiniz?

Batı'daki metinlerin kalmayışının nedeni, Hristiyanlığın bunları Vatikan'da gizlemesi ve bilgiyi sistematik olarak yok etmesi. Yine de hiçbir bilgi kalmadı gibi bir durum söz konusu değil. Çoğu bilgi şifreli bir şekilde duruyor ve rünler gibi bazı doğrudan açık bilgiler de bulunuyor.

Budizm hakkındaysa, evet, dağa çıkıp pasif teröristler olarak ruhumuzu bir yandan yok ederken Taoistleri gördüğümüz yerde boğazlamak gibi işlerle ilgilenmiyoruz. Hristiyanlık ne kadar aydınlık, doğrucul bir dinse, Budizm de ancak o kadar doğruculdur.

Bütün egonuzu öldürürseniz elbette ki derdiniz tasanız kalmaz, sanırım sol elcilikten kastınız bu. Ya da inziva gibi işler yüzünden bu fikirdesiniz. Fakat hayır, Spiritüel Satanizm bununla ilgilenmiyor.

Aksiyonun, maddi ve ruhani mükemmelliyetin peşindeyiz ve Budizm gibi bir Yahudi inanışından çıkardığımız tek bir materyal dahi yok. Yüksek Rahip ve Rahibelerimiz, Hindistan ve Çin'deki paganizme dayanan materyalleri incelediler fakat bunların Budizm ile bir alakası yoktu.

Son olarak, Nirvana dediğimiz zırva yüksek ihtimalle evrensel bilinçle doğrudan ilişkili 7. Çakraya ilişkin bir gönderme. Doğal olarak bütün Centiller cennet, huzur, aydınlanma, kundalini yılanını tepeye taşıma gibi ruhani uğraşlara doğrudan çekiliyorlar, çünkü doğamızda bu var.

Hristiyanlık/İslam bunu maddi yoldan yaparken, Hinduizm'in geldiği durumsa kendi silahlarını onlara karşı yöneltmek. Hâlâ bilinç seviyesini yükseltebilenler, bu dindeki doğru ve asıl yolu görebiliyorlar.

Herr Himmler, Tesla ve Yüksek Rahibe Maxine Dietrich de bu metinleri okudu, fakat hiçbiri günün sonunda ruhumuzu yok etmemiz gerektiği kanısına varmadı. Hindistan'dan, Brahman kastından üyelerimiz var, kendilerinin muhtemelen bu metinlere erişimi biz dışarıdakilerden daha fazla, fakat hiçbiri ruhlarını yok etmeye çalışmıyorlar.

Yani buradaki korrelasyonu yanlış kuruyorsunuz. Biz zaten okunması gerektiği gibi, özüne dönerek, bir nevi restore ederek yaklaşıyoruz.

Ek olarak, Budizm tarihsel açıdan sonradan yetişme bir Yahudi inancıdır. Hinduizm ve Taoizm kadar eski değildir. Dediğim gibi, ismin kendisi bile Hinduizm'deki bir tanrıdan geliyor.
 
Bright Truth said:
Son olarak, Nirvana dediğimiz zırva yüksek ihtimalle evrensel bilinçle doğrudan ilişkili 7. Çakraya ilişkin bir gönderme. Doğal olarak bütün Centiller cennet, huzur, aydınlanma, kundalini yılanını tepeye taşıma gibi ruhani uğraşlara doğrudan çekiliyorlar, çünkü doğamızda bu var.

Taç çakrası hakkında bu şekilde daha fazla bilgi verebilir misiniz? Çünkü sitede ya da forumda hakkında pek fazla bilgi yok. Evrensel bilinç tam olarak nedir?
 
satou said:
Taç çakrası hakkında bu şekilde daha fazla bilgi verebilir misiniz? Çünkü sitede ya da forumda hakkında pek fazla bilgi yok. Evrensel bilinç tam olarak nedir?

Kullandığım ifadeyi fazla açmadan konuşmuşum, yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermemek adına bu soruyu sorduğunuz için teşekkür ederim.

Taç Çakrası, en tepede yer alması nedeniyle son sınırdır. Bu nedenle de iç evrenin, yani ruhun bir nevi en yüksek kulesidir. Bilinç, düşük seviyelerde yer aldıkça bakış açımız elbette ki daralır ve bilinç yönünden eksikliklerle karşılaşırız. Yılanı yükseltip buraya taşıdıktan sonrasındaysa, hayattaki eylemlerimizi sadece üst çakralarda tutmamalıyız. 7 çakranın yedisini de en yüksek seviyede yaşamalıyız.

Alt çakraların öcü olmadığını anlatmaya çalışıyorum. Hepsinin kendilerince prensipleri var. Evet, üst çakralar kişinin kendisinden de başka bağlantılarla (örneğin iletişim, empati, kavrayış), huzurla, "cennet" alegorisiyle ve aydınlanmayla ilgilidir fakat her bir çakranın insan ruhunda yer alan gerekli bir yeri bulunuyor. Örneğin, egoyu yöneten Güneş Çakrası olmasaydı direkt var olmayabilirdik. Diğer çakralar olmasa belki çeşitli sıkıntılarla karşılaşırdık fakat bu çakra doğrudan ruhun enerji merkezi. Doğrudan yaşam ışığının en yüksek tezahürü Güneş ile ilişkili.

Üst çakraların, alt çakralara dengesizliği hayal aleminde yaşama, aşırı diğerkamlık, egonun ve yaratıcılığın yok sayılması, aksiyonun yokluğu, bedeni önemsememe gibi sorunlara yol açabilir. Ki bu da günün sonunda aydınlanmayla ilgili her şeye zıttır ve kişiyi sadece bir yalana hapsedecektir.

Neptün gezegeninin "hudutsuzluk" ile ilgili ters çalışan yanı, ve "birliğin" yanlış yorumlanması gibi sorunlar nedeniyle böyle bir sıkıntı baş gösterebilir, kastettiğim aslen buydu. Nasıl ki alt çakralar kişiyi aşırı bencil ve diğerleriyle uyumsuz yapabiliyorsa, ileri taşınmış bir ilişkilendirme ve yanlış yorumlanmış dışsal kavrayış da kişiyi yok oluşa sürükleyebilir.

Konuyla ilgili muhtemelen son tekrarlarını gerçekleştirmediğim versiyonundaki bir çeviri:


Birleşik Bilinç ya da "Tanrı"


HP HC tarafından Girizgah: Kendileri hakkında Gerçeği öğrenmeyi ve evreni ve dünyayı anlamayı amaçlayan ve bunun için can atan tüm Spiritüel Satanistler, İbrahimî dinlerden kalma bütün "Tanrı" konseptlerini unutmalıdırlar. Düşmanın kendileri hakkında gerçek olan hiçbir şeyleri bulunmadığı için, kişi de onlara herhangi bir gerçek odak göstermemelidir.

Kişi neredeyse bütün zamanını ve enerjisini düşmanı önlemeye harcayınca, ve her zaman onların bitmek bilmez yalanlarının yanlışlığını kanıtlamaya çalışınca, bu yaklaşımın pozitiflikten uzak olduğunu anlayacaktır: Kişi, kendisini Gerçeğin üzerine kurmak yerine onların yalanlarıyla savaşarak zamanını harcamaktadır.

Tanrılarımız veya Kadim dinlerimiz hiçbir zaman "Evrensel zihnin", "Evrenin Mimarının", ya da "tek Tanrının" gücünü veya varlığını reddetmemiştir. Antik Yunan dininde, buradaki simgelerin ve şifrelerin ardında, Tanrılarımız ve "kaynak" arasındaki bağıntıyı anlayabimek için odaklanmamız gereken iki önemli figür vardır.

Aristoteles, Orfiklerden alıntı yapıyor, “Περί Κόσμου” [Evren Üzerine] kitabında yazmış, 7. [TÇN: sayfada?], 401a [Benim çevirim]:


"Özetlemek gerekirse, o [Zeus], Göksel ve Dünyevi olarak isimlendirilmiştir, her biçimde ve her doğal olayda yer alır, çünkü her şeyin nedeni odur. Bu yüzden Orfiklerin metinlerinde doğru şekliyle şöyle anılmıştır:

"Zeus, ilk doğan, Zeus, sonuncu olan, ışıldayan gök gürültülerinden biri olan,
Zeus Baştır,
Zeus Ortadır,
Her şey Zeus sayesinde yaşanır,
Zeus yeryüzünün ve yıldızlı göklerin temelidir,
Zeus eril doğmuştur, buna karşın Zeus ölümsüz bir nemftir,
Zeus her şeyin yaşam nefesidir. Zeus ilerletici ve durdurulamaz ateştir, Zeus engin okyanusların yatağıdır,
Zeus Ay'dır ve Güneş'tir, Zeus Kraldır, Zeus parlayan gök gürültüsüyle birlikte her şeyin Kralıdır, çünkü her şeyi kendi içinde saklamıştır, yine de yüce gönlünden ötürü her şeyi, en büyük işlerini gerçekleştirerek ulvi ışığıyla birlikte geri kazandırmıştır."

[Türkçe Çevirmen Notu: "İlerletici" diye çevrilen kelimenin bir diğer anlamı da "-bir duruma sokma, sevk etmedir-".]

HPHC tarafından verilen çevirinin sonu


HPHC tarafından Yorumlama: Düşmanın konu üzerine olan iddiaları, Spiritüel Satanistlerde dahi ardı kesilmez biçimde yanlış bir ateistik algı ortaya çıkardı, aynısı yüksek öneme sahip felsefi ve ruhani konseptlerin derinlikten uzak materyalleştirilmesi adına da söylenebilir.

Bu zihniyet faciaya götürür, çünkü zihni hem evrenin enginliğine karşı olan düşünmeden alıkoyar, hem de üstüne insan zihninin "sonsuzluk" olarak adlandırdığımız şeye doğru gelişimine mani olur. Bu zihniyetin Antik dinle tutarsız oluşu bir yana, bu bakış açısı ve yaklaşım ruhaniyetten oldukça uzaktır da.

Yaratılışın bilinçli "kaynağının" bilgisi, Antik dünyada herkesçe malum ve geniş çapta istişarede bulunulan bir konuydu.

Düşman, sonralardan "monoteizm" olarak damgalanacak şeyi getirmedi, Antik halklar için "monoteizm" böyle bir şey değildi; sonsuz tekil varlık noktasının üzerine düşünülen bir soruydu. Bu, ruhani olarak önem taşır, zira bunun üzerine yapılacak tefekkür ayrıca sonsuzluk üzerine yapılan tefekkürle veya ona ulaşma çabasıyla bağlantılıdır, ve bir meditasyon egzersizi olarak yer alır.

Yukarıdaki metinde, Zeus "Her Şeyde" yer bulur; özünde varoluştaki her şeyde bulunmasından ötürü yüceltilirken, ve her şeyin ilk ve birincil nedeni olurken, aynı zamanda her şeyin bitişidir de.

İnisiyenin, bu "olayların" ve "durumların" ne olabileceğine dair bir anlayış geliştirebilmesi için bu konseptler üzerine düşünmesi önem arz eder.

Bir yandan Taç üzerine ruhani çalışma yaparken, diğer yandan da bu kavrayışa yardımcı olması amacıyla kullanabilecek bir mudra da Lotus Mudra'sıdır. Orada, iki duyunun sınırının ötesinde, "tek Tanrı" oturur, bu da 7. çakra için bir şifrelemedir. Ancak bu aşamaya ulaşabilmek için bir inisiyenin ve pratisyenin ciddi bir ilerleme yakalamış olması gerekmektedir. Bu, bu birliğin alınışındaki yanılsamalardan kaçınmak adına gereklidir. Birliğin yanlış alınımı, bitmek bilmeyen yalanların üretiminde ana vesile olmuştur, bunlara Yeni Çağ "mistikleri" tarafından sürekli iletişime geçilmiş ve sürekli "biz hepimiz biriz" lafını robot gibi ağzına dolamış pek çokları da dahildir.



Asanalar içinse, Ters Asana [BİR SÜRÜ TERS ASANA BULUNUR - EĞER AŞAĞIDAKİNİ YAPAMIYORSANIZ, ONUN YERİNE DAHA GÜVENLİ BİR TANESİNİ BULUN!" bu pratik ve kavramaya yönelik bütün görevleri görme açısından yardımcı olabilir. Rünler içindense; Fehu, Odthal ve Dagaz rünlerinin hepsi bu aşamayla ilişkilidir.



Ortak bir kaynağın tanınması, kendi içinde baştan sona bütün seviyelerde bir birliği beraberinde getirmez.

Varlık, kendi içinde birleşik kalmak yerine, evrensel yaratılış sürecinin bir parçası olarak bölünmüş vaziyettedir.


Ayrıca, yanlış hatırlamıyorsam, bu "tek tanrı" alegorisinin, bütün çakraların altın-beyaz renkte ışıldamasıyla da ilgisi vardı. Ki bu da dönüşün hızıyla ve titreşimin yüksek seviyelerde yaşanmasıyla alakalıydı diye hatırlıyorum.

Yani kısacası, kişinin iç kozmos ya da dış kozmostaki bağlantıları görebilmesi, yokluğa geri dönmesi anlamına gelmemektedir. Bu, Neptün'ün aldatıcı bir yanıdır.

Düşman programlarının ise ortak paydası budur. Önce Centilleri gözlemlerler, sonra çalarlar, ve en son da en ucuz ve zararlı formunda satarlar.

Budizme gelecek olursak; aydınlanma, özgürlük gibi konseptleri çalmış ve bunu en zararlı şekilde pazarlamıştır. Yaşam karşıtı bir düşüncedir.

Eğer ortada bir acı, sorun ve problem varsa, Spiritüel Satanizm ve kadim dinlerimiz bunun üstesinden gelmemizi söyler. Hiçbir kahraman, zorlu görevleri başarmadan kahraman olamamıştır.

Kişinin kolunda, alt düzey bilincin bir prangası varsa, bunu kırmak gerekir. Kişi zaten güçlendiğinde, hayatı anlamına uygun yaşadığında bu pranga da kırılmaya başlar. Kişinin, pranganın sıktığı kolunu ve kendini yok etmesi, silmesi gerekmez. Sorun prangadır, kendisi değil.
 

Bu konuya fazla ilgiliyim. Zaten bildiğim şeyler vardı ve şimdi onlara ekleme yapmış oldum. Peki, Taç Çakrasının zamanı aşmayla olan ilgisi hakkında neler söyleyebilirsiniz? Sanırım o da tekliğe ve kapsayılıcığa dayanıyor.

Zaman hakkında düşündüklerim;

Sınırlılık ve sonsuzluk arasında keskin bir çizgi olduğunu düşünüyorum. Sonsuz tane atom olsa ve zaman temelde buna dayansa da, tüm bu atomlar tek bir şeyin içinde var sonuçta. Geçmiş ve gelecek de evrenin farklı durumlarından ibaret. Sonuç olarak, bu aynı tekliğin birçok hali. Değişimler zamanı oluşturuyor ve mantıken ortaya sonsuz olasılıklara sahip sonsuz tane evren çıkabiliyor ve bu değişimi mümkün kılan yapıya da bütünsel olarak evren diyoruz, bu da sabit. Zaman değişimlerden oluşsa da, değişimin kendisi değişmeyen tek şey ve bu da zamanın ötesinde, evrenin özüyle ve tekliğiyle alakalı. Zamanda seyahat etmek yerine zamanı yaratıyoruz. Umarım doğru anlıyorumdur. Bunlara ekleme yapabilirsiniz.
 
Bright Truth said:
Free Tibet said:
Genel bağlamda tarihsel olarak da baktığımız zaman Okültizm ve Ezoterizm açıkça en yaygın uzak doğu metinlerinde görülüyor. Bu bütün uzak doğu gelenekleri için geçerlidir. Teozofi inancında bile uzak doğu Ezoterizm'ini batılaştırma terimi mevcuttur.

Ezoterizm'in bu kadar hakim olduğu bir öğretiye çalıntı ve bozulmuş demek bence apaçık bir saçmalık. Meditasyon ile Nirvanaya ulaşmak bile Budistlerin bugün kabul ettiği bir şeydir. Bu da bireyi kendi kendinin tanrısı yapma düşüncesinden dolayı yine sol elci bir yaklaşım doğuruyor. Sol elci bir gelenek olan Budizm, sizce nasıl Yahudi bozulması içeriyor?

Size 50 adet ruhunuzu yok etmek, arzularınızı söndürmek, egonuzu öldürmek ve evrene karışıp gitmenizi sağlayacak yöntem söyleyebilirim.

Aynı şekilde Yahudilerin şişirdiği kendi mistisizmleriyle ilgili de 200 adet goyim'i lanetleme çalışması atabilirim. Günün sonunda size zarar verse bile takdir edecek misiniz?

Batı'daki metinlerin kalmayışının nedeni, Hristiyanlığın bunları Vatikan'da gizlemesi ve bilgiyi sistematik olarak yok etmesi. Yine de hiçbir bilgi kalmadı gibi bir durum söz konusu değil. Çoğu bilgi şifreli bir şekilde duruyor ve rünler gibi bazı doğrudan açık bilgiler de bulunuyor.

Budizm hakkındaysa, evet, dağa çıkıp pasif teröristler olarak ruhumuzu bir yandan yok ederken Taoistleri gördüğümüz yerde boğazlamak gibi işlerle ilgilenmiyoruz. Hristiyanlık ne kadar aydınlık, doğrucul bir dinse, Budizm de ancak o kadar doğruculdur.

Bütün egonuzu öldürürseniz elbette ki derdiniz tasanız kalmaz, sanırım sol elcilikten kastınız bu. Ya da inziva gibi işler yüzünden bu fikirdesiniz. Fakat hayır, Spiritüel Satanizm bununla ilgilenmiyor.

Aksiyonun, maddi ve ruhani mükemmelliyetin peşindeyiz ve Budizm gibi bir Yahudi inanışından çıkardığımız tek bir materyal dahi yok. Yüksek Rahip ve Rahibelerimiz, Hindistan ve Çin'deki paganizme dayanan materyalleri incelediler fakat bunların Budizm ile bir alakası yoktu.

Son olarak, Nirvana dediğimiz zırva yüksek ihtimalle evrensel bilinçle doğrudan ilişkili 7. Çakraya ilişkin bir gönderme. Doğal olarak bütün Centiller cennet, huzur, aydınlanma, kundalini yılanını tepeye taşıma gibi ruhani uğraşlara doğrudan çekiliyorlar, çünkü doğamızda bu var.

Hristiyanlık/İslam bunu maddi yoldan yaparken, Hinduizm'in geldiği durumsa kendi silahlarını onlara karşı yöneltmek. Hâlâ bilinç seviyesini yükseltebilenler, bu dindeki doğru ve asıl yolu görebiliyorlar.

Herr Himmler, Tesla ve Yüksek Rahibe Maxine Dietrich de bu metinleri okudu, fakat hiçbiri günün sonunda ruhumuzu yok etmemiz gerektiği kanısına varmadı. Hindistan'dan, Brahman kastından üyelerimiz var, kendilerinin muhtemelen bu metinlere erişimi biz dışarıdakilerden daha fazla, fakat hiçbiri ruhlarını yok etmeye çalışmıyorlar.

Yani buradaki korrelasyonu yanlış kuruyorsunuz. Biz zaten okunması gerektiği gibi, özüne dönerek, bir nevi restore ederek yaklaşıyoruz.

Ek olarak, Budizm tarihsel açıdan sonradan yetişme bir Yahudi inancıdır. Hinduizm ve Taoizm kadar eski değildir. Dediğim gibi, ismin kendisi bile Hinduizm'deki bir tanrıdan geliyor.

Ruhaniyet ile ilgilenen bir bireyin ruhaniyetine neyin iyi gelip neyin gelmediğine kendi karar verebilir. Nirvana inancının zırva olarak nitelendirilmesini doğru bulmuyorum. Bu yine kendi kendinin tanrısı yapma kafasından dolayı yine sol elcilik içeriyor. Ben hala Sol elci kafasında bulunan bir inancın nasıl Yahudilik ile karıştırıldığını anlamıyorum. Keza Okültizm yolu uzak doğuda geleneksel olarak hep aynı ve yine benzer pratikler içeriyor. Bazı budizm kaynaklarında yine bireyi tanrisallastirma üzerine bir çok tavsiye mevcut.

Bize anlatıldığı üzere, Paganizm ve Heathenizm'in (Çok tanrıcılık), Hristiyanlık tarafından yok edilmesinden beri, 19. yüzyıl ve modern bilimin parlak ışığının, karanlık cehalet çağları üzerinde parlamasından bu yana da iki buçuk yüzyıl geçti. Antik çağ filozofları, kendi dönemlerinin nesilleri yeterince iyi olabilirdi ama modern bilim adamları ile kıyaslandığında, hepsi birer kara cahil sayılırdı.

Az çok ne kadar anlaşılır biçimde ifade edilmiş olursa olsun, önce Brahmanlar, Budistler sonra da Pisagorcular tarafından öğretildiği gibi,
ezoterik anlamda, ruhun bir bedenden diğerine geçiş doktrinini sürdürmüş, kötü üne sahip bir filozof yoktur. Origen, Clemens Alexandrinus, Synesius ve Chalcidius, hepsi bu doktrine inandılar ve hiç tereddütsüz, tarih tarafından en bilgili, en aydınlanmış insanlar topluluğu olarak beyan edilen Gnostiklerin hepsi de ruh geçişmesine inanmışlardı. Bu gelenek bilgisine rağmen Yahudilik kavramı ile Budizmin nasıl bir araya geldiğini anlamıyorum. Eğer düşünceniz Doğu Kabalasindan dolayı ise Otantik Kabala ve Doğu Kabalasi arasında dağlar kadar fark var.
 
Free Tibet said:
Bright Truth said:
Free Tibet said:
Genel bağlamda tarihsel olarak da baktığımız zaman Okültizm ve Ezoterizm açıkça en yaygın uzak doğu metinlerinde görülüyor. Bu bütün uzak doğu gelenekleri için geçerlidir. Teozofi inancında bile uzak doğu Ezoterizm'ini batılaştırma terimi mevcuttur.

Ezoterizm'in bu kadar hakim olduğu bir öğretiye çalıntı ve bozulmuş demek bence apaçık bir saçmalık. Meditasyon ile Nirvanaya ulaşmak bile Budistlerin bugün kabul ettiği bir şeydir. Bu da bireyi kendi kendinin tanrısı yapma düşüncesinden dolayı yine sol elci bir yaklaşım doğuruyor. Sol elci bir gelenek olan Budizm, sizce nasıl Yahudi bozulması içeriyor?

Size 50 adet ruhunuzu yok etmek, arzularınızı söndürmek, egonuzu öldürmek ve evrene karışıp gitmenizi sağlayacak yöntem söyleyebilirim.

Aynı şekilde Yahudilerin şişirdiği kendi mistisizmleriyle ilgili de 200 adet goyim'i lanetleme çalışması atabilirim. Günün sonunda size zarar verse bile takdir edecek misiniz?

Batı'daki metinlerin kalmayışının nedeni, Hristiyanlığın bunları Vatikan'da gizlemesi ve bilgiyi sistematik olarak yok etmesi. Yine de hiçbir bilgi kalmadı gibi bir durum söz konusu değil. Çoğu bilgi şifreli bir şekilde duruyor ve rünler gibi bazı doğrudan açık bilgiler de bulunuyor.

Budizm hakkındaysa, evet, dağa çıkıp pasif teröristler olarak ruhumuzu bir yandan yok ederken Taoistleri gördüğümüz yerde boğazlamak gibi işlerle ilgilenmiyoruz. Hristiyanlık ne kadar aydınlık, doğrucul bir dinse, Budizm de ancak o kadar doğruculdur.

Bütün egonuzu öldürürseniz elbette ki derdiniz tasanız kalmaz, sanırım sol elcilikten kastınız bu. Ya da inziva gibi işler yüzünden bu fikirdesiniz. Fakat hayır, Spiritüel Satanizm bununla ilgilenmiyor.

Aksiyonun, maddi ve ruhani mükemmelliyetin peşindeyiz ve Budizm gibi bir Yahudi inanışından çıkardığımız tek bir materyal dahi yok. Yüksek Rahip ve Rahibelerimiz, Hindistan ve Çin'deki paganizme dayanan materyalleri incelediler fakat bunların Budizm ile bir alakası yoktu.

Son olarak, Nirvana dediğimiz zırva yüksek ihtimalle evrensel bilinçle doğrudan ilişkili 7. Çakraya ilişkin bir gönderme. Doğal olarak bütün Centiller cennet, huzur, aydınlanma, kundalini yılanını tepeye taşıma gibi ruhani uğraşlara doğrudan çekiliyorlar, çünkü doğamızda bu var.

Hristiyanlık/İslam bunu maddi yoldan yaparken, Hinduizm'in geldiği durumsa kendi silahlarını onlara karşı yöneltmek. Hâlâ bilinç seviyesini yükseltebilenler, bu dindeki doğru ve asıl yolu görebiliyorlar.

Herr Himmler, Tesla ve Yüksek Rahibe Maxine Dietrich de bu metinleri okudu, fakat hiçbiri günün sonunda ruhumuzu yok etmemiz gerektiği kanısına varmadı. Hindistan'dan, Brahman kastından üyelerimiz var, kendilerinin muhtemelen bu metinlere erişimi biz dışarıdakilerden daha fazla, fakat hiçbiri ruhlarını yok etmeye çalışmıyorlar.

Yani buradaki korrelasyonu yanlış kuruyorsunuz. Biz zaten okunması gerektiği gibi, özüne dönerek, bir nevi restore ederek yaklaşıyoruz.

Ek olarak, Budizm tarihsel açıdan sonradan yetişme bir Yahudi inancıdır. Hinduizm ve Taoizm kadar eski değildir. Dediğim gibi, ismin kendisi bile Hinduizm'deki bir tanrıdan geliyor.


Bize anlatıldığı üzere, Paganizm ve Heathenizm'in (Çok tanrıcılık), Hristiyanlık tarafından yok edilmesinden beri, 19. yüzyıl ve modern bilimin parlak ışığının, karanlık cehalet çağları üzerinde parlamasından bu yana da iki buçuk yüzyıl geçti. Antik çağ filozofları, kendi dönemlerinin nesilleri yeterince iyi olabilirdi ama modern bilim adamları ile kıyaslandığında, hepsi birer kara cahil sayılırdı.

Peçesiz İsis iyi bir niyetle yazıldığını iddia etse de bu cümleyi hiç bir şekilde doğru bulmuyorum alıntı yaparken keşke dikkat etseydin
 
Free Tibet said:
Ruhaniyet ile ilgilenen bir bireyin ruhaniyetine neyin iyi gelip neyin gelmediğine kendi karar verebilir. Nirvana inancının zırva olarak nitelendirilmesini doğru bulmuyorum. Bu yine kendi kendinin tanrısı yapma kafasından dolayı yine sol elcilik içeriyor. Ben hala Sol elci kafasında bulunan bir inancın nasıl Yahudilik ile karıştırıldığını anlamıyorum. Keza Okültizm yolu uzak doğuda geleneksel olarak hep aynı ve yine benzer pratikler içeriyor. Bazı budizm kaynaklarında yine bireyi tanrisallastirma üzerine bir çok tavsiye mevcut.

Bize anlatıldığı üzere, Paganizm ve Heathenizm'in (Çok tanrıcılık), Hristiyanlık tarafından yok edilmesinden beri, 19. yüzyıl ve modern bilimin parlak ışığının, karanlık cehalet çağları üzerinde parlamasından bu yana da iki buçuk yüzyıl geçti. Antik çağ filozofları, kendi dönemlerinin nesilleri yeterince iyi olabilirdi ama modern bilim adamları ile kıyaslandığında, hepsi birer kara cahil sayılırdı.

Az çok ne kadar anlaşılır biçimde ifade edilmiş olursa olsun, önce Brahmanlar, Budistler sonra da Pisagorcular tarafından öğretildiği gibi,
ezoterik anlamda, ruhun bir bedenden diğerine geçiş doktrinini sürdürmüş, kötü üne sahip bir filozof yoktur. Origen, Clemens Alexandrinus, Synesius ve Chalcidius, hepsi bu doktrine inandılar ve hiç tereddütsüz, tarih tarafından en bilgili, en aydınlanmış insanlar topluluğu olarak beyan edilen Gnostiklerin hepsi de ruh geçişmesine inanmışlardı. Bu gelenek bilgisine rağmen Yahudilik kavramı ile Budizmin nasıl bir araya geldiğini anlamıyorum. Eğer düşünceniz Doğu Kabalasindan dolayı ise Otantik Kabala ve Doğu Kabalasi arasında dağlar kadar fark var.


Esenlikler,

Altını işaretlediğim kısım üzerine bir şeyler söylemek istiyorum. Orijinal Budizm'in böyle bir misyonu olduğunu nereden çıkardınız? Bu Buddha'dan kalma hangi metinde geçiyor? Böyle bir şey varsa görmek isteriz, benim okuduğum Nirvananın bu dediğiniz düşünceyle hiç bir alakası yok. Budizm içinde sol el yoluna yorulabilecek bazı unsurların bulunduğu inkar edilemez ancak gerçek şu ki bu unsur ve yorumların çoğu Budizm'e sonradan dahil olmuştur. Budizm gittiği hemen hemen her yerde o bölgenin yerel inançlarıyla sentezlenmiştir. Örneğin Çin'de veya Japonya'da bugün kendini Taocu veya Şintoist olarak tanımlayan biri aynı zamanda Budistte olabilir. Bu olgu sebebiyle Budizm'in içinde SS'e ve sol el yoluna uyan öğretiler bulabilirsiniz. Buradaki önemli soru, bu unsurların kaynağı nedir? Bu sorunun sorulmasından sonra dikkatlice baktığınızda bu öğretilerin Budizm'in kendi unsurları olmadığını göreceksiniz.

Budizm'in sol el yolu olarak tanımlanmasına engel olan bazı unsurlara örnek vermek gerekirse: Vejeteryanliği (ki et yemek vamacharada önemlidir), benliğin reddini (sol el yolu benliğin yüceltilmesini içerir), alkolden vazgeçilmesini ve nirvana yolu ile ruhu söndürmeyi (nirvananın kelime anlamı direkt olarak sönmek demek ki bu da yok olmak anlamına geliyor) örnek verebiliriz. Nirvana üzerinden devam etmek gerekirse Dört Yüce Gerçekten ikincisine ve üçüncüsüne dair olan sayfayı buraya bırakıyorum. Özellikle üçüncü "Yüce Gerçeği" iyi okuyun ve tekrardan bir düşünün. Arzulardan vazgeçilmesinin sol el yoluna uygun olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bunun kendini tanrılaştırma olduğunu mu düşünüyorsunuz? Açıkçası böyle düşünüyorsanız oldukça ilginç bir bakış açınız olduğunu söyleyebilirim.

Yukarıda örneklediğim öğretiler Budizm'in erken tarihlerinden itibaren takip edilebilen, içine sonradan eklenmemiş unsurlar. Yine de yukarıda belirttiğim gibi, bu öze rağmen Budizm'in içinde bugün sol el yoluna dair unsurlar barındıran kollar yol değil. Örneğin Tantrik Budizm olarak bilinen Vajrayana ekolü (Yanlış bilmiyorsam Uygurların kabul ettiği ekol de buydu) içinde doğru ruhani pratikler de bulunduruyor. Ancak bu ekol hakkında ufak bir araştırma yaparsanız şu ve benzeri ifadelerle karşılaşmanız olası:

What Does Tantric Buddhism Mean?
Tantric Buddhism is a tradition that focuses on mystical practices and concepts as a path to enlightenment. Because Tantric Buddhism is typically associated with the Vajrayana sects of Tibetan Buddhism, it is also often called Vajrayana, but it is not limited to the Tibetan tradition.

Tantric Buddhism strays so far from the roots of Buddhism that some do not consider it Buddhism at all. In fact, it has gained little acceptance in southeast Asia. Tantra, in general, has its origins in India and in Shaivism, which is the Hindu faith that worships Shiva, who is believed to be the first yogi. -Burası

Bu sebeplerden dolayı Budizm'in sol el yolu olduğunu düşünmüyoruz. İyi günler.
 
Free Tibet said:
Ruhaniyet ile ilgilenen bir bireyin ruhaniyetine neyin iyi gelip neyin gelmediğine kendi karar verebilir. Nirvana inancının zırva olarak nitelendirilmesini doğru bulmuyorum. Bu yine kendi kendinin tanrısı yapma kafasından dolayı yine sol elcilik içeriyor. Ben hala Sol elci kafasında bulunan bir inancın nasıl Yahudilik ile karıştırıldığını anlamıyorum. Keza Okültizm yolu uzak doğuda geleneksel olarak hep aynı ve yine benzer pratikler içeriyor. Bazı budizm kaynaklarında yine bireyi tanrisallastirma üzerine bir çok tavsiye mevcut.

Bize anlatıldığı üzere, Paganizm ve Heathenizm'in (Çok tanrıcılık), Hristiyanlık tarafından yok edilmesinden beri, 19. yüzyıl ve modern bilimin parlak ışığının, karanlık cehalet çağları üzerinde parlamasından bu yana da iki buçuk yüzyıl geçti. Antik çağ filozofları, kendi dönemlerinin nesilleri yeterince iyi olabilirdi ama modern bilim adamları ile kıyaslandığında, hepsi birer kara cahil sayılırdı.

Az çok ne kadar anlaşılır biçimde ifade edilmiş olursa olsun, önce Brahmanlar, Budistler sonra da Pisagorcular tarafından öğretildiği gibi,
ezoterik anlamda, ruhun bir bedenden diğerine geçiş doktrinini sürdürmüş, kötü üne sahip bir filozof yoktur. Origen, Clemens Alexandrinus, Synesius ve Chalcidius, hepsi bu doktrine inandılar ve hiç tereddütsüz, tarih tarafından en bilgili, en aydınlanmış insanlar topluluğu olarak beyan edilen Gnostiklerin hepsi de ruh geçişmesine inanmışlardı. Bu gelenek bilgisine rağmen Yahudilik kavramı ile Budizmin nasıl bir araya geldiğini anlamıyorum. Eğer düşünceniz Doğu Kabalasindan dolayı ise Otantik Kabala ve Doğu Kabalasi arasında dağlar kadar fark var.

Alterai Bey, gerekli yerlere cevap vermiş, o yüzden kalan argümanlarınıza değineceğim.

Eğer dediğiniz gibi, her ruhaniyet ile uğraşan kişi, faydalı ve zararlı şeyleri görebilseydi, günümüzde bu kadar geniş bir inanç karmaşası oluşmazdı. Fakat her türden insan, bir uçtan diğer uca pratikler gerçekleştiriyor. "Aydınlandım" diyen kanaat önderlerinin hiçbirinin sözü diğeriyle uyuşmuyor.

Bu da bazı şeylerin yanlış yapıldığının bir kanıtı. Eğer meditasyon yapan herkes aydınlansaydı, dediğim gibi, tek bir görüş olurdu.

Fakat her şey öncelikle zihinde başlar. Zihniyetini değiştiremeyen insan, sonuç olarak nereden başladıysa oraya ilerleyecektir. Yol üzerinde zihniyetini geliştirebilen bir insan ise doğru yolu ayırt edebilir.

İşin bir diğer boyutu da pratiklerdir. Çamurlu su ve nükleer atık ile elbette insan sağlığına yararlı bir karışım elde edilemez. Bu, insanı iyice batırır. O yüzden insanın "ruhaniyet" başlığı altında birleştirilmiş her pratikten ziyade, doğru olanlarına odaklanması gerekmektedir.

Son olarak, Budizmin düşman öğretisi olması, benim kendi fikrim değil. Yüksek Rahiplerin açıkça söylediği ve dolayısıyla Tanrıların da onayladığı bir bilgi. Ben sadece Türkiye yetkilisi olarak bu bilgiyi aktarmakla görevliyim. Kendi fikirlerimi çok nadiren ekliyorum ve bunu da kesinkes "böyledir" diyerek savunmuyorum. O yüzden kafanızın karışmaması adına belirtiyorum.
 
Free Tibet said:
Bright Truth said:
Free Tibet said:
Genel bağlamda tarihsel olarak da baktığımız zaman Okültizm ve Ezoterizm açıkça en yaygın uzak doğu metinlerinde görülüyor. Bu bütün uzak doğu gelenekleri için geçerlidir. Teozofi inancında bile uzak doğu Ezoterizm'ini batılaştırma terimi mevcuttur.

Ezoterizm'in bu kadar hakim olduğu bir öğretiye çalıntı ve bozulmuş demek bence apaçık bir saçmalık. Meditasyon ile Nirvanaya ulaşmak bile Budistlerin bugün kabul ettiği bir şeydir. Bu da bireyi kendi kendinin tanrısı yapma düşüncesinden dolayı yine sol elci bir yaklaşım doğuruyor. Sol elci bir gelenek olan Budizm, sizce nasıl Yahudi bozulması içeriyor?

Size 50 adet ruhunuzu yok etmek, arzularınızı söndürmek, egonuzu öldürmek ve evrene karışıp gitmenizi sağlayacak yöntem söyleyebilirim.

Aynı şekilde Yahudilerin şişirdiği kendi mistisizmleriyle ilgili de 200 adet goyim'i lanetleme çalışması atabilirim. Günün sonunda size zarar verse bile takdir edecek misiniz?

Batı'daki metinlerin kalmayışının nedeni, Hristiyanlığın bunları Vatikan'da gizlemesi ve bilgiyi sistematik olarak yok etmesi. Yine de hiçbir bilgi kalmadı gibi bir durum söz konusu değil. Çoğu bilgi şifreli bir şekilde duruyor ve rünler gibi bazı doğrudan açık bilgiler de bulunuyor.

Budizm hakkındaysa, evet, dağa çıkıp pasif teröristler olarak ruhumuzu bir yandan yok ederken Taoistleri gördüğümüz yerde boğazlamak gibi işlerle ilgilenmiyoruz. Hristiyanlık ne kadar aydınlık, doğrucul bir dinse, Budizm de ancak o kadar doğruculdur.

Bütün egonuzu öldürürseniz elbette ki derdiniz tasanız kalmaz, sanırım sol elcilikten kastınız bu. Ya da inziva gibi işler yüzünden bu fikirdesiniz. Fakat hayır, Spiritüel Satanizm bununla ilgilenmiyor.

Aksiyonun, maddi ve ruhani mükemmelliyetin peşindeyiz ve Budizm gibi bir Yahudi inanışından çıkardığımız tek bir materyal dahi yok. Yüksek Rahip ve Rahibelerimiz, Hindistan ve Çin'deki paganizme dayanan materyalleri incelediler fakat bunların Budizm ile bir alakası yoktu.

Son olarak, Nirvana dediğimiz zırva yüksek ihtimalle evrensel bilinçle doğrudan ilişkili 7. Çakraya ilişkin bir gönderme. Doğal olarak bütün Centiller cennet, huzur, aydınlanma, kundalini yılanını tepeye taşıma gibi ruhani uğraşlara doğrudan çekiliyorlar, çünkü doğamızda bu var.

Hristiyanlık/İslam bunu maddi yoldan yaparken, Hinduizm'in geldiği durumsa kendi silahlarını onlara karşı yöneltmek. Hâlâ bilinç seviyesini yükseltebilenler, bu dindeki doğru ve asıl yolu görebiliyorlar.

Herr Himmler, Tesla ve Yüksek Rahibe Maxine Dietrich de bu metinleri okudu, fakat hiçbiri günün sonunda ruhumuzu yok etmemiz gerektiği kanısına varmadı. Hindistan'dan, Brahman kastından üyelerimiz var, kendilerinin muhtemelen bu metinlere erişimi biz dışarıdakilerden daha fazla, fakat hiçbiri ruhlarını yok etmeye çalışmıyorlar.

Yani buradaki korrelasyonu yanlış kuruyorsunuz. Biz zaten okunması gerektiği gibi, özüne dönerek, bir nevi restore ederek yaklaşıyoruz.

Ek olarak, Budizm tarihsel açıdan sonradan yetişme bir Yahudi inancıdır. Hinduizm ve Taoizm kadar eski değildir. Dediğim gibi, ismin kendisi bile Hinduizm'deki bir tanrıdan geliyor.

Ruhaniyet ile ilgilenen bir bireyin ruhaniyetine neyin iyi gelip neyin gelmediğine kendi karar verebilir. Nirvana inancının zırva olarak nitelendirilmesini doğru bulmuyorum. Bu yine kendi kendinin tanrısı yapma kafasından dolayı yine sol elcilik içeriyor. Ben hala Sol elci kafasında bulunan bir inancın nasıl Yahudilik ile karıştırıldığını anlamıyorum. Keza Okültizm yolu uzak doğuda geleneksel olarak hep aynı ve yine benzer pratikler içeriyor. Bazı budizm kaynaklarında yine bireyi tanrisallastirma üzerine bir çok tavsiye mevcut.

Bize anlatıldığı üzere, Paganizm ve Heathenizm'in (Çok tanrıcılık), Hristiyanlık tarafından yok edilmesinden beri, 19. yüzyıl ve modern bilimin parlak ışığının, karanlık cehalet çağları üzerinde parlamasından bu yana da iki buçuk yüzyıl geçti. Antik çağ filozofları, kendi dönemlerinin nesilleri yeterince iyi olabilirdi ama modern bilim adamları ile kıyaslandığında, hepsi birer kara cahil sayılırdı.

Az çok ne kadar anlaşılır biçimde ifade edilmiş olursa olsun, önce Brahmanlar, Budistler sonra da Pisagorcular tarafından öğretildiği gibi,
ezoterik anlamda, ruhun bir bedenden diğerine geçiş doktrinini sürdürmüş, kötü üne sahip bir filozof yoktur. Origen, Clemens Alexandrinus, Synesius ve Chalcidius, hepsi bu doktrine inandılar ve hiç tereddütsüz, tarih tarafından en bilgili, en aydınlanmış insanlar topluluğu olarak beyan edilen Gnostiklerin hepsi de ruh geçişmesine inanmışlardı. Bu gelenek bilgisine rağmen Yahudilik kavramı ile Budizmin nasıl bir araya geldiğini anlamıyorum. Eğer düşünceniz Doğu Kabalasindan dolayı ise Otantik Kabala ve Doğu Kabalasi arasında dağlar kadar fark var.

https://ancient-forums.com/viewtopic.php?p=66919#p66919
 
Apollonius666 said:
Free Tibet said:
Bright Truth said:
Size 50 adet ruhunuzu yok etmek, arzularınızı söndürmek, egonuzu öldürmek ve evrene karışıp gitmenizi sağlayacak yöntem söyleyebilirim.

Aynı şekilde Yahudilerin şişirdiği kendi mistisizmleriyle ilgili de 200 adet goyim'i lanetleme çalışması atabilirim. Günün sonunda size zarar verse bile takdir edecek misiniz?

Batı'daki metinlerin kalmayışının nedeni, Hristiyanlığın bunları Vatikan'da gizlemesi ve bilgiyi sistematik olarak yok etmesi. Yine de hiçbir bilgi kalmadı gibi bir durum söz konusu değil. Çoğu bilgi şifreli bir şekilde duruyor ve rünler gibi bazı doğrudan açık bilgiler de bulunuyor.

Budizm hakkındaysa, evet, dağa çıkıp pasif teröristler olarak ruhumuzu bir yandan yok ederken Taoistleri gördüğümüz yerde boğazlamak gibi işlerle ilgilenmiyoruz. Hristiyanlık ne kadar aydınlık, doğrucul bir dinse, Budizm de ancak o kadar doğruculdur.

Bütün egonuzu öldürürseniz elbette ki derdiniz tasanız kalmaz, sanırım sol elcilikten kastınız bu. Ya da inziva gibi işler yüzünden bu fikirdesiniz. Fakat hayır, Spiritüel Satanizm bununla ilgilenmiyor.

Aksiyonun, maddi ve ruhani mükemmelliyetin peşindeyiz ve Budizm gibi bir Yahudi inanışından çıkardığımız tek bir materyal dahi yok. Yüksek Rahip ve Rahibelerimiz, Hindistan ve Çin'deki paganizme dayanan materyalleri incelediler fakat bunların Budizm ile bir alakası yoktu.

Son olarak, Nirvana dediğimiz zırva yüksek ihtimalle evrensel bilinçle doğrudan ilişkili 7. Çakraya ilişkin bir gönderme. Doğal olarak bütün Centiller cennet, huzur, aydınlanma, kundalini yılanını tepeye taşıma gibi ruhani uğraşlara doğrudan çekiliyorlar, çünkü doğamızda bu var.

Hristiyanlık/İslam bunu maddi yoldan yaparken, Hinduizm'in geldiği durumsa kendi silahlarını onlara karşı yöneltmek. Hâlâ bilinç seviyesini yükseltebilenler, bu dindeki doğru ve asıl yolu görebiliyorlar.

Herr Himmler, Tesla ve Yüksek Rahibe Maxine Dietrich de bu metinleri okudu, fakat hiçbiri günün sonunda ruhumuzu yok etmemiz gerektiği kanısına varmadı. Hindistan'dan, Brahman kastından üyelerimiz var, kendilerinin muhtemelen bu metinlere erişimi biz dışarıdakilerden daha fazla, fakat hiçbiri ruhlarını yok etmeye çalışmıyorlar.

Yani buradaki korrelasyonu yanlış kuruyorsunuz. Biz zaten okunması gerektiği gibi, özüne dönerek, bir nevi restore ederek yaklaşıyoruz.

Ek olarak, Budizm tarihsel açıdan sonradan yetişme bir Yahudi inancıdır. Hinduizm ve Taoizm kadar eski değildir. Dediğim gibi, ismin kendisi bile Hinduizm'deki bir tanrıdan geliyor.


Bize anlatıldığı üzere, Paganizm ve Heathenizm'in (Çok tanrıcılık), Hristiyanlık tarafından yok edilmesinden beri, 19. yüzyıl ve modern bilimin parlak ışığının, karanlık cehalet çağları üzerinde parlamasından bu yana da iki buçuk yüzyıl geçti. Antik çağ filozofları, kendi dönemlerinin nesilleri yeterince iyi olabilirdi ama modern bilim adamları ile kıyaslandığında, hepsi birer kara cahil sayılırdı.

Peçesiz İsis iyi bir niyetle yazıldığını iddia etse de bu cümleyi hiç bir şekilde doğru bulmuyorum alıntı yaparken keşke dikkat etseydin

Bir teozofist olarak bu kaynağı alıntı yapmam bence son derece mantıklı.
 
Alterai said:
Free Tibet said:
Ruhaniyet ile ilgilenen bir bireyin ruhaniyetine neyin iyi gelip neyin gelmediğine kendi karar verebilir. Nirvana inancının zırva olarak nitelendirilmesini doğru bulmuyorum. Bu yine kendi kendinin tanrısı yapma kafasından dolayı yine sol elcilik içeriyor. Ben hala Sol elci kafasında bulunan bir inancın nasıl Yahudilik ile karıştırıldığını anlamıyorum. Keza Okültizm yolu uzak doğuda geleneksel olarak hep aynı ve yine benzer pratikler içeriyor. Bazı budizm kaynaklarında yine bireyi tanrisallastirma üzerine bir çok tavsiye mevcut.

Bize anlatıldığı üzere, Paganizm ve Heathenizm'in (Çok tanrıcılık), Hristiyanlık tarafından yok edilmesinden beri, 19. yüzyıl ve modern bilimin parlak ışığının, karanlık cehalet çağları üzerinde parlamasından bu yana da iki buçuk yüzyıl geçti. Antik çağ filozofları, kendi dönemlerinin nesilleri yeterince iyi olabilirdi ama modern bilim adamları ile kıyaslandığında, hepsi birer kara cahil sayılırdı.

Az çok ne kadar anlaşılır biçimde ifade edilmiş olursa olsun, önce Brahmanlar, Budistler sonra da Pisagorcular tarafından öğretildiği gibi,
ezoterik anlamda, ruhun bir bedenden diğerine geçiş doktrinini sürdürmüş, kötü üne sahip bir filozof yoktur. Origen, Clemens Alexandrinus, Synesius ve Chalcidius, hepsi bu doktrine inandılar ve hiç tereddütsüz, tarih tarafından en bilgili, en aydınlanmış insanlar topluluğu olarak beyan edilen Gnostiklerin hepsi de ruh geçişmesine inanmışlardı. Bu gelenek bilgisine rağmen Yahudilik kavramı ile Budizmin nasıl bir araya geldiğini anlamıyorum. Eğer düşünceniz Doğu Kabalasindan dolayı ise Otantik Kabala ve Doğu Kabalasi arasında dağlar kadar fark var.


Esenlikler,

Altını işaretlediğim kısım üzerine bir şeyler söylemek istiyorum. Orijinal Budizm'in böyle bir misyonu olduğunu nereden çıkardınız? Bu Buddha'dan kalma hangi metinde geçiyor? Böyle bir şey varsa görmek isteriz, benim okuduğum Nirvananın bu dediğiniz düşünceyle hiç bir alakası yok. Budizm içinde sol el yoluna yorulabilecek bazı unsurların bulunduğu inkar edilemez ancak gerçek şu ki bu unsur ve yorumların çoğu Budizm'e sonradan dahil olmuştur. Budizm gittiği hemen hemen her yerde o bölgenin yerel inançlarıyla sentezlenmiştir. Örneğin Çin'de veya Japonya'da bugün kendini Taocu veya Şintoist olarak tanımlayan biri aynı zamanda Budistte olabilir. Bu olgu sebebiyle Budizm'in içinde SS'e ve sol el yoluna uyan öğretiler bulabilirsiniz. Buradaki önemli soru, bu unsurların kaynağı nedir? Bu sorunun sorulmasından sonra dikkatlice baktığınızda bu öğretilerin Budizm'in kendi unsurları olmadığını göreceksiniz.

Budizm'in sol el yolu olarak tanımlanmasına engel olan bazı unsurlara örnek vermek gerekirse: Vejeteryanliği (ki et yemek vamacharada önemlidir), benliğin reddini (sol el yolu benliğin yüceltilmesini içerir), alkolden vazgeçilmesini ve nirvana yolu ile ruhu söndürmeyi (nirvananın kelime anlamı direkt olarak sönmek demek ki bu da yok olmak anlamına geliyor) örnek verebiliriz. Nirvana üzerinden devam etmek gerekirse Dört Yüce Gerçekten ikincisine ve üçüncüsüne dair olan sayfayı buraya bırakıyorum. Özellikle üçüncü "Yüce Gerçeği" iyi okuyun ve tekrardan bir düşünün. Arzulardan vazgeçilmesinin sol el yoluna uygun olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bunun kendini tanrılaştırma olduğunu mu düşünüyorsunuz? Açıkçası böyle düşünüyorsanız oldukça ilginç bir bakış açınız olduğunu söyleyebilirim.

Yukarıda örneklediğim öğretiler Budizm'in erken tarihlerinden itibaren takip edilebilen, içine sonradan eklenmemiş unsurlar. Yine de yukarıda belirttiğim gibi, bu öze rağmen Budizm'in içinde bugün sol el yoluna dair unsurlar barındıran kollar yol değil. Örneğin Tantrik Budizm olarak bilinen Vajrayana ekolü (Yanlış bilmiyorsam Uygurların kabul ettiği ekol de buydu) içinde doğru ruhani pratikler de bulunduruyor. Ancak bu ekol hakkında ufak bir araştırma yaparsanız şu ve benzeri ifadelerle karşılaşmanız olası:

What Does Tantric Buddhism Mean?
Tantric Buddhism is a tradition that focuses on mystical practices and concepts as a path to enlightenment. Because Tantric Buddhism is typically associated with the Vajrayana sects of Tibetan Buddhism, it is also often called Vajrayana, but it is not limited to the Tibetan tradition.

Tantric Buddhism strays so far from the roots of Buddhism that some do not consider it Buddhism at all. In fact, it has gained little acceptance in southeast Asia. Tantra, in general, has its origins in India and in Shaivism, which is the Hindu faith that worships Shiva, who is believed to be the first yogi. -Burası

Bu sebeplerden dolayı Budizm'in sol el yolu olduğunu düşünmüyoruz. İyi günler.

Sağ el ve sol el yolunu bile ortaya atan Blavatsky tarafından bile Budizm açıkça bu şekilde belli edilirken neden bunu düşünmeyeyim ki? Artı olarak zaten bir çok uzak doğu dini ve geleneği birbirinden etkilenmiştir. Bunun için dediginiz gibi Şinto veya Taoist olabilir. Bakildigi uzere bile Vamacara kavramını sizde ele aldığınızda bu Tantra Hinduizm geleneği olarak ortaya çıktığında ve Budizm'de yine uzak doğu kökenlerinden etkilendiğinde Budizmin sol el yoluna mensup olmaması için yine bir sebep görmüyorum.
 
Free Tibet said:
Alterai said:
Free Tibet said:
Ruhaniyet ile ilgilenen bir bireyin ruhaniyetine neyin iyi gelip neyin gelmediğine kendi karar verebilir. Nirvana inancının zırva olarak nitelendirilmesini doğru bulmuyorum. Bu yine kendi kendinin tanrısı yapma kafasından dolayı yine sol elcilik içeriyor. Ben hala Sol elci kafasında bulunan bir inancın nasıl Yahudilik ile karıştırıldığını anlamıyorum. Keza Okültizm yolu uzak doğuda geleneksel olarak hep aynı ve yine benzer pratikler içeriyor. Bazı budizm kaynaklarında yine bireyi tanrisallastirma üzerine bir çok tavsiye mevcut.

Bize anlatıldığı üzere, Paganizm ve Heathenizm'in (Çok tanrıcılık), Hristiyanlık tarafından yok edilmesinden beri, 19. yüzyıl ve modern bilimin parlak ışığının, karanlık cehalet çağları üzerinde parlamasından bu yana da iki buçuk yüzyıl geçti. Antik çağ filozofları, kendi dönemlerinin nesilleri yeterince iyi olabilirdi ama modern bilim adamları ile kıyaslandığında, hepsi birer kara cahil sayılırdı.

Az çok ne kadar anlaşılır biçimde ifade edilmiş olursa olsun, önce Brahmanlar, Budistler sonra da Pisagorcular tarafından öğretildiği gibi,
ezoterik anlamda, ruhun bir bedenden diğerine geçiş doktrinini sürdürmüş, kötü üne sahip bir filozof yoktur. Origen, Clemens Alexandrinus, Synesius ve Chalcidius, hepsi bu doktrine inandılar ve hiç tereddütsüz, tarih tarafından en bilgili, en aydınlanmış insanlar topluluğu olarak beyan edilen Gnostiklerin hepsi de ruh geçişmesine inanmışlardı. Bu gelenek bilgisine rağmen Yahudilik kavramı ile Budizmin nasıl bir araya geldiğini anlamıyorum. Eğer düşünceniz Doğu Kabalasindan dolayı ise Otantik Kabala ve Doğu Kabalasi arasında dağlar kadar fark var.


Esenlikler,

Altını işaretlediğim kısım üzerine bir şeyler söylemek istiyorum. Orijinal Budizm'in böyle bir misyonu olduğunu nereden çıkardınız? Bu Buddha'dan kalma hangi metinde geçiyor? Böyle bir şey varsa görmek isteriz, benim okuduğum Nirvananın bu dediğiniz düşünceyle hiç bir alakası yok. Budizm içinde sol el yoluna yorulabilecek bazı unsurların bulunduğu inkar edilemez ancak gerçek şu ki bu unsur ve yorumların çoğu Budizm'e sonradan dahil olmuştur. Budizm gittiği hemen hemen her yerde o bölgenin yerel inançlarıyla sentezlenmiştir. Örneğin Çin'de veya Japonya'da bugün kendini Taocu veya Şintoist olarak tanımlayan biri aynı zamanda Budistte olabilir. Bu olgu sebebiyle Budizm'in içinde SS'e ve sol el yoluna uyan öğretiler bulabilirsiniz. Buradaki önemli soru, bu unsurların kaynağı nedir? Bu sorunun sorulmasından sonra dikkatlice baktığınızda bu öğretilerin Budizm'in kendi unsurları olmadığını göreceksiniz.

Budizm'in sol el yolu olarak tanımlanmasına engel olan bazı unsurlara örnek vermek gerekirse: Vejeteryanliği (ki et yemek vamacharada önemlidir), benliğin reddini (sol el yolu benliğin yüceltilmesini içerir), alkolden vazgeçilmesini ve nirvana yolu ile ruhu söndürmeyi (nirvananın kelime anlamı direkt olarak sönmek demek ki bu da yok olmak anlamına geliyor) örnek verebiliriz. Nirvana üzerinden devam etmek gerekirse Dört Yüce Gerçekten ikincisine ve üçüncüsüne dair olan sayfayı buraya bırakıyorum. Özellikle üçüncü "Yüce Gerçeği" iyi okuyun ve tekrardan bir düşünün. Arzulardan vazgeçilmesinin sol el yoluna uygun olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bunun kendini tanrılaştırma olduğunu mu düşünüyorsunuz? Açıkçası böyle düşünüyorsanız oldukça ilginç bir bakış açınız olduğunu söyleyebilirim.

Yukarıda örneklediğim öğretiler Budizm'in erken tarihlerinden itibaren takip edilebilen, içine sonradan eklenmemiş unsurlar. Yine de yukarıda belirttiğim gibi, bu öze rağmen Budizm'in içinde bugün sol el yoluna dair unsurlar barındıran kollar yol değil. Örneğin Tantrik Budizm olarak bilinen Vajrayana ekolü (Yanlış bilmiyorsam Uygurların kabul ettiği ekol de buydu) içinde doğru ruhani pratikler de bulunduruyor. Ancak bu ekol hakkında ufak bir araştırma yaparsanız şu ve benzeri ifadelerle karşılaşmanız olası:

What Does Tantric Buddhism Mean?
Tantric Buddhism is a tradition that focuses on mystical practices and concepts as a path to enlightenment. Because Tantric Buddhism is typically associated with the Vajrayana sects of Tibetan Buddhism, it is also often called Vajrayana, but it is not limited to the Tibetan tradition.

Tantric Buddhism strays so far from the roots of Buddhism that some do not consider it Buddhism at all. In fact, it has gained little acceptance in southeast Asia. Tantra, in general, has its origins in India and in Shaivism, which is the Hindu faith that worships Shiva, who is believed to be the first yogi. -Burası

Bu sebeplerden dolayı Budizm'in sol el yolu olduğunu düşünmüyoruz. İyi günler.

Sağ el ve sol el yolunu bile ortaya atan Blavatsky tarafından bile Budizm açıkça bu şekilde belli edilirken neden bunu düşünmeyeyim ki? Artı olarak zaten bir çok uzak doğu dini ve geleneği birbirinden etkilenmiştir. Bunun için dediginiz gibi Şinto veya Taoist olabilir. Bakildigi uzere bile Vamacara kavramını sizde ele aldığınızda bu Tantra Hinduizm geleneği olarak ortaya çıktığında ve Budizm'de yine uzak doğu kökenlerinden etkilendiğinde Budizmin sol el yoluna mensup olmaması için yine bir sebep görmüyorum.

Israrla tüm kaynakları görmezden gelip kurduğunuz kuram üzerine konuşuyorsunuz.
 

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Satan

Back
Top