Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

İntihar mı etmem lazım?

Forlorn

New member
Joined
Nov 9, 2024
Messages
2
Bunları yazıp acılarımı paylaşmam gerekiyor. Kusura bakmayın lütfen. Ortamın kalitesini ve huzurunu bozacağım. Ama yazmam gerek. Tek başıma yapamıyorum. Yardıma ihtiyacım var. Çok karanlık, çok iğrenç bir yazı oldu biliyorum. Ama okumaya bile muhtemelen katlanamayacağınız bu yazı benim hayatım. Daha yazmadığım o kadar o kadar şey var ki. İnanın bana aklınız almaz. Aklınıza gelebilecek her türlü iğrençlik, kötülük ve şanssızlık benim hayatımda mevcut.

Bir akşam yemeği istiyorum. Masada babam olsun, annem olsun. Hiç evin tek çocuğu olmamış olayım. Bir abim ve kardeşim olsun. Dedem ve babaannem olsun. Hep beraber yemek yiyelim. Babam ve dedem anılarını anlatsınlar. Hayranlıkla dinleyeyim onları.

Ağızlarından çıkacak en ufak bir kelimeyi bile sabırsızlıkla bekliyor olayım. Ama babam anısını yarıda bıraksın, gıcıklığına anlatmasın. Sinir olayım ona. Yemek bitsin. Herkes odalarına çekilsin ve uyusun. Ben de dışarıya çıkayım. Uzanayım çimenlere...

Namütenahi ve muhteşem evreni seyredeyim. Elimi uzatayım sanki tutabilecekmiş gibi. Rüzgar hafif hafif essin. Ağaçların hışırtılarını duyayım. Cırcır böcekleri senfonilerini sergilesin. Fezaya bakarken hayaller kurayım. Acaba orada kimler vardır diye sorayım kendi kendime... Tanrılarımız gelsin aklıma.

Bu hayali kurarken babamın sesini duyayım arkamda. Bu saatte ne yapıyorsun burada diye kızsın. Sonra yanıma otursun. Beraber izleyelim yıldızları. Kafamı bacaklarının üzerine koyayım sonra. Yarıda bıraktığı anısına devam etmeye başlasın bir anda. Dinleyeyim onu.

Dinlerken düşüneyim kendi kendime, acaba ben cennette miyim? Gökyüzünün muhteşemliği altında kaybolayım. Babamın anlattıkları ruhuma işlesin. Yavaş yavaş kapansın gözlerim. Babam alsın beni odama götürsün. Bırakıversin yatağıma. Kafamı okşayıp iyi uykular desin sessizce.

Gözlerimi açtığımda kuşlar cıvıldıyor olsun. Aşağıdan hoş kokular geliyor olsun. Küçük kardeşim dalsın bir anda kapıyı açarak. Bağırsın. "ANNEM EN SEVDİĞİMİZ KREPTEN YAPTI" Diye. Gülümseyeyim. Bir anda kapayım yatağıma çekeyim onu. Gıdıklayayım. Yapma diye gülerek bağırsın.

Kalkayım yavaşça yataktan. Dışarıya bakayım. Ağaçlar ve tepeler ne kadar güzel gözüküyor diyeyim. Abimi dışarıda göreyim. Kahvaltı için sebze topluyor olsun. Selam vereyim. Görsün. O da selam versin. Lavaboya gideyim. İşlerimi halledeyim. Yine oturalım masaya.

Tadını çıkarayım her şeyin. Abim bir şeyler anlatsın anneme. Annem reddetsin. Abim haksızlık bu diye atarlansın. Babam öksürünce sussun. Güleyim. Krepin tadına bakayım. Ne kadar da güzel diyeyim. Ne kadar da güzel, gerçek olamayacak kadar güzel...

Kahvaltı bitsin. Abim gel yürüyüşe çıkalım desin. Çıkalım. Çok hızlı olsun, yetişemeyim asla ona. Dalga geçsin. "Hadi ama, elinden gelenin en iyisi bu mu?" desin. Başlayayım hızlı hızlı koşmaya. Ormana girelim. Yetişeyim en sonunda ona. Göle geldiğimizi fark edeyim.

Çantasından havluları çıkarsın. Fırlatsın suratıma. Ne duruyorsun desin gülerek. Atlayıversin bir anda suya. Ben de durur muyum hiç? Ben de katılırım ona. Beraber yüzer eğleniriz. Su savaşı yapar güreşiriz. O yener hep tabii ki. Sonuçta onun küçük kardeşiyim.

Dönelim eve bir süre sonra. Kardeşim dışarıda hayvanlarla oynuyor olsun. Ne kadar tatlı. Omuzlarıma alayım onu. Ağaca yaptığımız salıncakta sallayayım. "Daha hızlı salla abi, daha hızlı!'' Dedem ve babannem verandada oturup bizi izliyor olsun. Sonra dona kalayım bir an. Güneş... Güneş ne kadar da güzel batıyor. Renklere bak.

Ne kadar da güzel. Her günüm ne kadar da güzel geçiyor. Dolu dolu. Gerçek... Saf... Masum... Çirkinlikten ve yozlaşmışlıktan uzak.

Hayalim bu. Gerçek olmayacağını bilmek çok üzücü. Ömrümün sonuna kadar yapayalnız kalacağım. Tek başıma yiyeceğim her bir öğünümü. Tek bir kelime dahi etmeden. Evdeki tek insanın hala kendim olduğu, çığlıklarımı kendimden başkasının duyamayacağı rezil, acınası bir hayat.

Birileri benim cennetimi yaşıyor. Umarım sahip olduğu şeyin ne kadar güzel olduğunu biliyordur. Umarım benim sorduğum gibi cennette miyim diye soruyordur kendine. Teşekkür ediyordur Tanrılara. Şarkılar söylüyordur umarım her gün bağıra bağıra sesi kısılana kadar.

Yağmurda koşuşturuyor, kar yağınca da yuvarlanıyordur umarım. Sorun değil. Gerçekten. Ben bu cehennemi yaşarım, yeter ki sen mutlu ol. Benim için cennetimi yaşa. Her bir saniyesinin tadını çıkar. Ben yanayım kavrulayım. Aç kurtlar gibi kendi etimi kemireyim. Tırnaklarımla derimi sıyırayım. Saçlarımı yolayım parça parça.

Bir küvete gireyim. Kan kusayım. O kanlarla yıkayayım bedenimi. Yıkadıkça tekrar kusayım. Kendi kanımla karışık kusmuğumda boğulayım. Kese yerine zımpara kullanayım. Bütün gücümle zımparalayım vücudumu. Hırslanayım. Çıkmalı vücudumdan bütün kirler. Zımparalayıp derimi açtıkça larvalar ve kurtçuklar çıksın vücudumdan. Cırcır böceklerinin değil karasineklerin sesi gelsin kulağıma. Vızıldasınlar. Vızıldamalar yankılansın o tuvalette. Ağlayayım. Hiç durmadan. Kimse duymasın. Duyanlar kulaklarını, görenler de gözlerini kapasın.

Ben yapamıyorum. Lütfen canımı alsınlar artık. Dayanamıyorum. Kendi kafamın içinde yangınların çıkmasından sıkıldım. Yangını söndürmek için gelenler su yerine ateş fışkırıyorlar.

İnat etmiş zihnim. Kendini yok etmeye programlanmış. Mutlu olmamalıymışım gibi. Mutlu olduğum zaman suç işlemişim gibi. Hiç sevmiyor beni. Beynim tırnaklarını kendine geçirip tırmalıyor, yok etmek istiyor kendini. Böyle yaparak belki kurtulurum diyor.

Sesler ve görüntüler bitmiyor. Her gün daha da kötü oluyor. Özellikle o adam yok mu. Neredeyse her gece yatağımın yanında beliriyor. Gözlerini koca koca açmış bana bakıyor. Gözleri o kadar korkunç ki. Bakmamak için gözlerimi kapıyorum. Yorganın altına giriyorum bazen. Yaklaşıyor bana. Fısıldıyor. Ölene kadar bırakmayacağım seni diyor. İnternette gördüğüm o yazıyı söylüyor. "Sen kurtçukların taptığı, o muhteşem cesetsin." Tek gerçek tanrı oymuş. Kadınmışım gibi davranıyor bana. O kadar pis kokuyor ki. Kapkara bir bedeni var. Midemi bulandırıyor. Kaç kez kustum onun yüzünden hatırlamıyorum bile. Gözlerimi onunkiler gibi yapmak istiyor. Bazen duş alırken beni izliyor. Aptal bir melodisi var. Susması için yalvarıyorum. Küfürler ediyorum. Yalvarırım sus. Ellerini kabine koyuyor. Kafasını dayıyor. Su bir anda onun rengiyle çıkmaya başlıyor. Duş bile alamıyorum bazen onun yüzünden. Uykuya dalacağım sırada beynimin içinde titreyen bir bağırma sesi duyuyorum. Kafamın içinde titreşiyor bağırışı. Yankılanıyor resmen. İkinci katta oturuyorum. Buna rağmen pencereden dışarı bakınca ağaca asılmış bir figür görüyorum. Deli gibi sağa sola sallanıyor. Buzdolabını açınca kurtçuklar görüyorum. Devasa kapkara sülükler oluyor. Her şeyin üstüne mukuslarını bırakmışlar. Yemek yerken bir anda yemeğin içinden çıktıklarını görüyorum. Çorbamın içinden kafasını çıkarıp bana baktı geçen. Perdeler iğrenç uzun saçlara dönüşüyor. Kafamın içinde tek bir tane bile ses benim iyiliğimi düşünmüyor. Başka şizofrenlerin en azından kafasının içinde bir tane iyilik timsali oluyor. Bahsetmişlerdi bana. Ama benim gerçek hayatta aşağılanmam yetmediği gibi, kafamın içinde de her daim aşağılanıyorum. "İğrençsin. Yak kendini. Zavallısın. Acınasısın. Şu arabayı görüyor musun? önüne at kendini. Kafana sık. Parmaklarını gözüne sok. Bileklerini kes. Çirkinsin. Ucubesin. Yaratıksın." Bu derdin çözümü de yok. Her şey iyi gibi gözüküyor başta. Sonunda kurtuldum diyorsun. Her şey eskisinden de kötü oluyor sonra bir anda. Tekrar yatağımda beliriyor o adam. Hiç beklemediğim bir anda karşıma çıkıyor. Bunları yaşadıkça anlıyorsun. Bu döngüden bir kurtuluş yok. Bu bir ceza. Ne yaptım ben kim bilir? Neyin cezasını çekiyorum?

Hayatta kalmaya çalışıyorum. Kendime zarar vermeden. İşten de atılacağım bu gidişle. Ne yapacağım bilmiyorum. Tanrıların beni sevmediğini düşünüyorum. Neden bu durumu yaşıyorum ki yoksa? Onlardan başka kimsem yok. Çığlıklarımı ancak onlar duyabilir. Duymuyorlar ama. Demek ki hak ediyorum. Acı çekerek ölmem gerekiyor anlaşılan. Dünyadaki tüm güzelliklerin farkındayım. Mutlu insanlar var. Ne yazık ki bu güzelliklerin hiçbirine dokunamadan öleceğim. Senin cezan bu denmiş sonuçta bana. Ne güzelliği? Güzellik denen kavram yasak bana. Birisi bana seni seviyorum dese yeterdi biliyor musunuz? Bana içten bir kez sarılsa yeterdi. Keşke bir ailem olsaydı. Keşke her şeyin üstesinden tek başıma gelmek zorunda olmasaydım. Keşke birilerinin sevgisinden güç bulabilseydim. Keşke evde beni bekleyen birileri olsaydı. Keşke beni merak eden, halimi hatrımı soran birileri olsaydı. Çok yoruldum. Dört beş saat ancak uyuyabiliyorum. Ama bıraksalar aylarca uyurum biliyor musunuz? Ama yok. Uyutmuyorlar. Huzur bile çok görüldü çünkü bana.

Küçükken hayal ettiğim gelecek bu değildi. O zamanlar bu yaşlarımı hayal edip, o yaşlarımda her şey çok güzel olacak diyordum. Hani nerede o güzel günler sevgili küçüğüm? Hayalini kurduğun, kendini avuttuğun o güzel günler hani, nerede? Görsen korkar mıydın acaba benden? Reddeder miydin? Bu benim geleceğim olamaz diye bağırarak kaçar mıydın benden? Kaçma. Ben de istemezdim böyle olmasını. Özür dilerim. Her şeyi mahvettim. Hem bizi, hem de hayallerimizi öldürdüm. Özür dilerim.

Kimse istemedi. Kimse benim gibi sevmeye çalışmadı. Kimse ben ağlarken beni güldürmeye çalışmadı. Hep ben yaptım. Hiçbir karşılık beklemedim. Neden benim dışımda herkes karşılık bekliyor? Neden, neden? Neden kimse sevgi nedir bilmiyor? Neden ellerimle yüzümü parçalayasım geliyor? Neden tiksiniyorum her şeyden? Çünkü ayak uyduramadım. Nesli tükenen tüm canlılar gibi, günün şartlarına ayak uyduramadım. Bu zamanlara ait değilim ben. Eskiden doğmam gerekirdi. Geç kalmışım. Tren bütün yolcularını almış, gidiyor. Elimde bavul benden uzaklaşmasını seyrediyorum. Dursana, beni unuttun! Ben de gelmek istiyordum! O yolcuların arasına ben de sığardım. Neden. Neden beni almak istemedin?

Babam neden öldü? Annem niye beni siktir etti? Niye ayrılmışlardı ki zaten? Ne olurdu evde olsalardı beraber? Neden eşek gibi çalışmak zorundayım durmadan? Neden köpek muamelesi görüyorum insanlardan? Bu mudur hayat denen şey? Küçük de değilim artık. Kimsenin umursamadığı ve önemsemediği gereksiz bir varlığım sadece. Bir zombiyim. Geleceğinin iyi olmasının imkansız olduğu bir ruh hastasıyım. Hayatta kalmaya çalışıyorum sadece. Ne uğruna? Daha fazla acı çekmek için mi? Bunları hak edecek ne yaptım? Kimin kalbini kırdım da bunları yaşıyorum? Dışarıdaki mutlu aileleri görmek ne kadar acı verici benim için biliyor musunuz? Rica ediyorum. Lütfen, yalvarıyorum size hayatınızın tadını çıkarın. Dünyada bir yerlerde benim gibi sadece acı çekmek için reenkarne edilmiş insanlar var. Onlardan birisi olmadığınız için dua edin Şeytan Baba'ya. Daha fazla katlanmak istemiyorum bu duruma. O sikik hastaneye gitmeyeceğim geri. Yatakta yatarken doktorların bana bakarak bu da intihar etmeye çalışmış diyerek rapor vermesini istemiyorum. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. O kadar çaresiz ve kötü durumdayım ki.

Bu yazıyı buraya kadar okuyan kişiler lütfen benimle alay etmesin. İlgi gerçekten aramıyorum. Zaten yanıt vermenizi de beklemiyorum. Sadece acılarımı paylaşmak istedim. Kötü bir niyetim yok yemin ederim. Dalga geçmeyin rica ediyorum. Sizin de taş kalpli olmanızı kaldıramam.

Umarım iyi olursunuz hayatınız boyunca. Sevgiyi en derinlerine kadar kalbinizde hissedip, güneşin batışını seyredersiniz umarım. Gülümseyin. Yakışıyordur eminim size. Çok güçlü olduğunuza da eminim. Benim gibi değilsinizdir siz. Ben yapamadım, siz yaparsınız. Neyse, çok uzattım. Sizleri seviyorum, mutlulukla ve sevgiyle kalın.
 
Bende tam böyle bir konu açıcaktım, ama detay falan vermek istemiyorum, intihar edersek neler yaşayabiliriz ölünce ? veya ölürken.
 
Dostum şiir mi yazdın derdini mi anlattın anlamadım ki ama şunu söyliyim bende mutsuz depressif biriyim ilaçta kullandım doktora da gittim hiçbir işe yaramadı seni sadece sen anlıyabilirsin çok güzel bir söz vardır “Aslan koyunların görüşleriyle kendini meşgul etmez. ” kim senin hakkında ne düşünüyor hiçbir önemi yok önemli olan sen kendi hakkında ne düşünüyorsun sevgilim olduğu zamanlar mutlu hissediyordum çünkü sabah bana günaydın yazan biri var beni sevdiğini söylüyen sarılabildiğim biri var diye fakat insanlar en sonunda hayatından gidiyor sanki hiçbir şey yaşamamışsınız gibi aile sıkıntısı çekiyorsan birçok insan çekiyordur bu durumu eninde sonunda kendi aileni kurucaksın kendi aileni yarat yalnız değilsin biz varız burda bu forum niye var birbirimize destek olmak için sorularımızı sormak için bana bir söz ver kendine temiz bir sayfa aç yarından itibaren anlaştık mı ? kendine zarar vermek falan yok gelir gıdıklarım seni sabaha kadar
 
Bunları yazıp acılarımı paylaşmam gerekiyor. Kusura bakmayın lütfen. Ortamın kalitesini ve huzurunu bozacağım. Ama yazmam gerek. Tek başıma yapamıyorum. Yardıma ihtiyacım var. Çok karanlık, çok iğrenç bir yazı oldu biliyorum. Ama okumaya bile muhtemelen katlanamayacağınız bu yazı benim hayatım. Daha yazmadığım o kadar o kadar şey var ki. İnanın bana aklınız almaz. Aklınıza gelebilecek her türlü iğrençlik, kötülük ve şanssızlık benim hayatımda mevcut.

Bir akşam yemeği istiyorum. Masada babam olsun, annem olsun. Hiç evin tek çocuğu olmamış olayım. Bir abim ve kardeşim olsun. Dedem ve babaannem olsun. Hep beraber yemek yiyelim. Babam ve dedem anılarını anlatsınlar. Hayranlıkla dinleyeyim onları.

Ağızlarından çıkacak en ufak bir kelimeyi bile sabırsızlıkla bekliyor olayım. Ama babam anısını yarıda bıraksın, gıcıklığına anlatmasın. Sinir olayım ona. Yemek bitsin. Herkes odalarına çekilsin ve uyusun. Ben de dışarıya çıkayım. Uzanayım çimenlere...

Namütenahi ve muhteşem evreni seyredeyim. Elimi uzatayım sanki tutabilecekmiş gibi. Rüzgar hafif hafif essin. Ağaçların hışırtılarını duyayım. Cırcır böcekleri senfonilerini sergilesin. Fezaya bakarken hayaller kurayım. Acaba orada kimler vardır diye sorayım kendi kendime... Tanrılarımız gelsin aklıma.

Bu hayali kurarken babamın sesini duyayım arkamda. Bu saatte ne yapıyorsun burada diye kızsın. Sonra yanıma otursun. Beraber izleyelim yıldızları. Kafamı bacaklarının üzerine koyayım sonra. Yarıda bıraktığı anısına devam etmeye başlasın bir anda. Dinleyeyim onu.

Dinlerken düşüneyim kendi kendime, acaba ben cennette miyim? Gökyüzünün muhteşemliği altında kaybolayım. Babamın anlattıkları ruhuma işlesin. Yavaş yavaş kapansın gözlerim. Babam alsın beni odama götürsün. Bırakıversin yatağıma. Kafamı okşayıp iyi uykular desin sessizce.

Gözlerimi açtığımda kuşlar cıvıldıyor olsun. Aşağıdan hoş kokular geliyor olsun. Küçük kardeşim dalsın bir anda kapıyı açarak. Bağırsın. "ANNEM EN SEVDİĞİMİZ KREPTEN YAPTI" Diye. Gülümseyeyim. Bir anda kapayım yatağıma çekeyim onu. Gıdıklayayım. Yapma diye gülerek bağırsın.

Kalkayım yavaşça yataktan. Dışarıya bakayım. Ağaçlar ve tepeler ne kadar güzel gözüküyor diyeyim. Abimi dışarıda göreyim. Kahvaltı için sebze topluyor olsun. Selam vereyim. Görsün. O da selam versin. Lavaboya gideyim. İşlerimi halledeyim. Yine oturalım masaya.

Tadını çıkarayım her şeyin. Abim bir şeyler anlatsın anneme. Annem reddetsin. Abim haksızlık bu diye atarlansın. Babam öksürünce sussun. Güleyim. Krepin tadına bakayım. Ne kadar da güzel diyeyim. Ne kadar da güzel, gerçek olamayacak kadar güzel...

Kahvaltı bitsin. Abim gel yürüyüşe çıkalım desin. Çıkalım. Çok hızlı olsun, yetişemeyim asla ona. Dalga geçsin. "Hadi ama, elinden gelenin en iyisi bu mu?" desin. Başlayayım hızlı hızlı koşmaya. Ormana girelim. Yetişeyim en sonunda ona. Göle geldiğimizi fark edeyim.

Çantasından havluları çıkarsın. Fırlatsın suratıma. Ne duruyorsun desin gülerek. Atlayıversin bir anda suya. Ben de durur muyum hiç? Ben de katılırım ona. Beraber yüzer eğleniriz. Su savaşı yapar güreşiriz. O yener hep tabii ki. Sonuçta onun küçük kardeşiyim.

Dönelim eve bir süre sonra. Kardeşim dışarıda hayvanlarla oynuyor olsun. Ne kadar tatlı. Omuzlarıma alayım onu. Ağaca yaptığımız salıncakta sallayayım. "Daha hızlı salla abi, daha hızlı!'' Dedem ve babannem verandada oturup bizi izliyor olsun. Sonra dona kalayım bir an. Güneş... Güneş ne kadar da güzel batıyor. Renklere bak.

Ne kadar da güzel. Her günüm ne kadar da güzel geçiyor. Dolu dolu. Gerçek... Saf... Masum... Çirkinlikten ve yozlaşmışlıktan uzak.

Hayalim bu. Gerçek olmayacağını bilmek çok üzücü. Ömrümün sonuna kadar yapayalnız kalacağım. Tek başıma yiyeceğim her bir öğünümü. Tek bir kelime dahi etmeden. Evdeki tek insanın hala kendim olduğu, çığlıklarımı kendimden başkasının duyamayacağı rezil, acınası bir hayat.

Birileri benim cennetimi yaşıyor. Umarım sahip olduğu şeyin ne kadar güzel olduğunu biliyordur. Umarım benim sorduğum gibi cennette miyim diye soruyordur kendine. Teşekkür ediyordur Tanrılara. Şarkılar söylüyordur umarım her gün bağıra bağıra sesi kısılana kadar.

Yağmurda koşuşturuyor, kar yağınca da yuvarlanıyordur umarım. Sorun değil. Gerçekten. Ben bu cehennemi yaşarım, yeter ki sen mutlu ol. Benim için cennetimi yaşa. Her bir saniyesinin tadını çıkar. Ben yanayım kavrulayım. Aç kurtlar gibi kendi etimi kemireyim. Tırnaklarımla derimi sıyırayım. Saçlarımı yolayım parça parça.

Bir küvete gireyim. Kan kusayım. O kanlarla yıkayayım bedenimi. Yıkadıkça tekrar kusayım. Kendi kanımla karışık kusmuğumda boğulayım. Kese yerine zımpara kullanayım. Bütün gücümle zımparalayım vücudumu. Hırslanayım. Çıkmalı vücudumdan bütün kirler. Zımparalayıp derimi açtıkça larvalar ve kurtçuklar çıksın vücudumdan. Cırcır böceklerinin değil karasineklerin sesi gelsin kulağıma. Vızıldasınlar. Vızıldamalar yankılansın o tuvalette. Ağlayayım. Hiç durmadan. Kimse duymasın. Duyanlar kulaklarını, görenler de gözlerini kapasın.

Ben yapamıyorum. Lütfen canımı alsınlar artık. Dayanamıyorum. Kendi kafamın içinde yangınların çıkmasından sıkıldım. Yangını söndürmek için gelenler su yerine ateş fışkırıyorlar.

İnat etmiş zihnim. Kendini yok etmeye programlanmış. Mutlu olmamalıymışım gibi. Mutlu olduğum zaman suç işlemişim gibi. Hiç sevmiyor beni. Beynim tırnaklarını kendine geçirip tırmalıyor, yok etmek istiyor kendini. Böyle yaparak belki kurtulurum diyor.

Sesler ve görüntüler bitmiyor. Her gün daha da kötü oluyor. Özellikle o adam yok mu. Neredeyse her gece yatağımın yanında beliriyor. Gözlerini koca koca açmış bana bakıyor. Gözleri o kadar korkunç ki. Bakmamak için gözlerimi kapıyorum. Yorganın altına giriyorum bazen. Yaklaşıyor bana. Fısıldıyor. Ölene kadar bırakmayacağım seni diyor. İnternette gördüğüm o yazıyı söylüyor. "Sen kurtçukların taptığı, o muhteşem cesetsin." Tek gerçek tanrı oymuş. Kadınmışım gibi davranıyor bana. O kadar pis kokuyor ki. Kapkara bir bedeni var. Midemi bulandırıyor. Kaç kez kustum onun yüzünden hatırlamıyorum bile. Gözlerimi onunkiler gibi yapmak istiyor. Bazen duş alırken beni izliyor. Aptal bir melodisi var. Susması için yalvarıyorum. Küfürler ediyorum. Yalvarırım sus. Ellerini kabine koyuyor. Kafasını dayıyor. Su bir anda onun rengiyle çıkmaya başlıyor. Duş bile alamıyorum bazen onun yüzünden. Uykuya dalacağım sırada beynimin içinde titreyen bir bağırma sesi duyuyorum. Kafamın içinde titreşiyor bağırışı. Yankılanıyor resmen. İkinci katta oturuyorum. Buna rağmen pencereden dışarı bakınca ağaca asılmış bir figür görüyorum. Deli gibi sağa sola sallanıyor. Buzdolabını açınca kurtçuklar görüyorum. Devasa kapkara sülükler oluyor. Her şeyin üstüne mukuslarını bırakmışlar. Yemek yerken bir anda yemeğin içinden çıktıklarını görüyorum. Çorbamın içinden kafasını çıkarıp bana baktı geçen. Perdeler iğrenç uzun saçlara dönüşüyor. Kafamın içinde tek bir tane bile ses benim iyiliğimi düşünmüyor. Başka şizofrenlerin en azından kafasının içinde bir tane iyilik timsali oluyor. Bahsetmişlerdi bana. Ama benim gerçek hayatta aşağılanmam yetmediği gibi, kafamın içinde de her daim aşağılanıyorum. "İğrençsin. Yak kendini. Zavallısın. Acınasısın. Şu arabayı görüyor musun? önüne at kendini. Kafana sık. Parmaklarını gözüne sok. Bileklerini kes. Çirkinsin. Ucubesin. Yaratıksın." Bu derdin çözümü de yok. Her şey iyi gibi gözüküyor başta. Sonunda kurtuldum diyorsun. Her şey eskisinden de kötü oluyor sonra bir anda. Tekrar yatağımda beliriyor o adam. Hiç beklemediğim bir anda karşıma çıkıyor. Bunları yaşadıkça anlıyorsun. Bu döngüden bir kurtuluş yok. Bu bir ceza. Ne yaptım ben kim bilir? Neyin cezasını çekiyorum?

Hayatta kalmaya çalışıyorum. Kendime zarar vermeden. İşten de atılacağım bu gidişle. Ne yapacağım bilmiyorum. Tanrıların beni sevmediğini düşünüyorum. Neden bu durumu yaşıyorum ki yoksa? Onlardan başka kimsem yok. Çığlıklarımı ancak onlar duyabilir. Duymuyorlar ama. Demek ki hak ediyorum. Acı çekerek ölmem gerekiyor anlaşılan. Dünyadaki tüm güzelliklerin farkındayım. Mutlu insanlar var. Ne yazık ki bu güzelliklerin hiçbirine dokunamadan öleceğim. Senin cezan bu denmiş sonuçta bana. Ne güzelliği? Güzellik denen kavram yasak bana. Birisi bana seni seviyorum dese yeterdi biliyor musunuz? Bana içten bir kez sarılsa yeterdi. Keşke bir ailem olsaydı. Keşke her şeyin üstesinden tek başıma gelmek zorunda olmasaydım. Keşke birilerinin sevgisinden güç bulabilseydim. Keşke evde beni bekleyen birileri olsaydı. Keşke beni merak eden, halimi hatrımı soran birileri olsaydı. Çok yoruldum. Dört beş saat ancak uyuyabiliyorum. Ama bıraksalar aylarca uyurum biliyor musunuz? Ama yok. Uyutmuyorlar. Huzur bile çok görüldü çünkü bana.

Küçükken hayal ettiğim gelecek bu değildi. O zamanlar bu yaşlarımı hayal edip, o yaşlarımda her şey çok güzel olacak diyordum. Hani nerede o güzel günler sevgili küçüğüm? Hayalini kurduğun, kendini avuttuğun o güzel günler hani, nerede? Görsen korkar mıydın acaba benden? Reddeder miydin? Bu benim geleceğim olamaz diye bağırarak kaçar mıydın benden? Kaçma. Ben de istemezdim böyle olmasını. Özür dilerim. Her şeyi mahvettim. Hem bizi, hem de hayallerimizi öldürdüm. Özür dilerim.

Kimse istemedi. Kimse benim gibi sevmeye çalışmadı. Kimse ben ağlarken beni güldürmeye çalışmadı. Hep ben yaptım. Hiçbir karşılık beklemedim. Neden benim dışımda herkes karşılık bekliyor? Neden, neden? Neden kimse sevgi nedir bilmiyor? Neden ellerimle yüzümü parçalayasım geliyor? Neden tiksiniyorum her şeyden? Çünkü ayak uyduramadım. Nesli tükenen tüm canlılar gibi, günün şartlarına ayak uyduramadım. Bu zamanlara ait değilim ben. Eskiden doğmam gerekirdi. Geç kalmışım. Tren bütün yolcularını almış, gidiyor. Elimde bavul benden uzaklaşmasını seyrediyorum. Dursana, beni unuttun! Ben de gelmek istiyordum! O yolcuların arasına ben de sığardım. Neden. Neden beni almak istemedin?

Babam neden öldü? Annem niye beni siktir etti? Niye ayrılmışlardı ki zaten? Ne olurdu evde olsalardı beraber? Neden eşek gibi çalışmak zorundayım durmadan? Neden köpek muamelesi görüyorum insanlardan? Bu mudur hayat denen şey? Küçük de değilim artık. Kimsenin umursamadığı ve önemsemediği gereksiz bir varlığım sadece. Bir zombiyim. Geleceğinin iyi olmasının imkansız olduğu bir ruh hastasıyım. Hayatta kalmaya çalışıyorum sadece. Ne uğruna? Daha fazla acı çekmek için mi? Bunları hak edecek ne yaptım? Kimin kalbini kırdım da bunları yaşıyorum? Dışarıdaki mutlu aileleri görmek ne kadar acı verici benim için biliyor musunuz? Rica ediyorum. Lütfen, yalvarıyorum size hayatınızın tadını çıkarın. Dünyada bir yerlerde benim gibi sadece acı çekmek için reenkarne edilmiş insanlar var. Onlardan birisi olmadığınız için dua edin Şeytan Baba'ya. Daha fazla katlanmak istemiyorum bu duruma. O sikik hastaneye gitmeyeceğim geri. Yatakta yatarken doktorların bana bakarak bu da intihar etmeye çalışmış diyerek rapor vermesini istemiyorum. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. O kadar çaresiz ve kötü durumdayım ki.

Bu yazıyı buraya kadar okuyan kişiler lütfen benimle alay etmesin. İlgi gerçekten aramıyorum. Zaten yanıt vermenizi de beklemiyorum. Sadece acılarımı paylaşmak istedim. Kötü bir niyetim yok yemin ederim. Dalga geçmeyin rica ediyorum. Sizin de taş kalpli olmanızı kaldıramam.

Umarım iyi olursunuz hayatınız boyunca. Sevgiyi en derinlerine kadar kalbinizde hissedip, güneşin batışını seyredersiniz umarım. Gülümseyin. Yakışıyordur eminim size. Çok güçlü olduğunuza da eminim. Benim gibi değilsinizdir siz. Ben yapamadım, siz yaparsınız. Neyse, çok uzattım. Sizleri seviyorum, mutlulukla ve sevgiyle kalın.
İyi akşamlar,

İçinizi döktüğünüz ve duygularınızı bizimle paylaştığınız bu yazıyla dalga geçmeyeceğim. Hiç kimsenin de geçmeye hakkı yok öncelikle bunu belirtmek istiyorum.

Bu yazdığınız yazı gerçekten içinde bulunduğunuz durumu, hayallerinizi, kırgınlığınızı ve umutsuzluğunuzu doğrudan paylaştığınız son derece özel bir yazı. Buradaki kimsenin bu kadar öznel duygulara ve dışa vurumlara laf etme gibi bir hakkı bulunmuyor. Zira bu hisleriniz tamamen size özel ve başka bir insanın yorumuna açık değildir.

Burada yorum yapılabilecek tek nokta tanrılar ile alakalı görüşleriniz. Bu konuda sizi gerçek olana yönlendirmeye çalışmadan önce, hislerinizi anlayabildiğimi belirtmek istiyorum. Muhtemelen bu sözüm üstüne sinirlenebilirsiniz, ''Sen kimsin de beni anlıyorsun? ben neler neler yaşadım'' şekilde düşünebilirsiniz. Yazınızdan okuduğum kadarı ile sizinle benzer talihsizliklere sürüklenmişiz. Ben de yakın sayılabilecek bir süre önce Babamı kaybettim. Aynı sizin gibi ''vadedilmiş çocukluğumu'' yaşayamadım. Hayallerimin bölümünü kazanıp ilk senede bırakmak zorunda kaldım. Daha 3 gün önce 3 tane kedimi kaybettim ve duygu mastürbasyonu yapmak istesem sayabileceğim daha nice sayısız musibetler musibetler...

Bu sadece benim için gerçeği değil. Hepimizin bir Satürn'ü var, hepimiz büyük acılar çektik ve çekiyoruz. Muhtemelen tanrıların yolunda yürümeyi bırakırsak da çekmeye devam edeceğiz. Acı çekmek, üzülmek ve yas tutmak doğal ve olması gereken şeylerdir. Biz İnsanlar bazen ağlamadan gülmenin değerini, yalnızlık çekmeden dostların değerini veya kaybetmeden sevmenin değerini anlamayabiliriz. Bu da içinde bulunduğumuz durum içinde doğal ve normaldir.

Bu konuda size hatırlatabileceğim 2 şey bulunuyor. 1. si yalnız olmadığınızı bilin. Bu forumların amacı zaten Şeytan'ın kızlarını ve oğullarını bir araya getirmek. Tanrıların çocukları için güvenli olarak bilgi öğrenebilecekleri ve kendileri olabilecekleri bir alan açmak. Siz de bu alana dahilsiniz, bu aileye dahilsiniz. Dışarıdaki hayatınızda beraber takılabilecek kimseniz olmayabilir, ancak biz yine de sizi anlamak ve size yardım etmeye çalışmak için buradayız.

Size hatırlatmak istediğim en önemli ve 2. konu ise şu: Hayat acımasız olabilir ancak tanrılar nazik ve yardımseverler. Bu konuda lütfen kendinize gelin. Tanrılar ''kendinden vazgeçmemiş'' kimseden vazgeçmezler. Ne olursa olsun her zaman yanınızdalar ve sizi duyuyorlar. Sizin yaşadığınız acıları biliyorlar ve bu acıları anlıyorlar.

Sizden okumanızı rica edeceğim iki yazı bulunuyor. Aşağıda vereceğim linklere tıklayarak lütfen okuyunuz.

Tanrılar Sizden Asla Vazgeçmeyecek: Hayatta İnişler ve Çıkışlar

Spiritüel Satanizm: İntihar Hakkında

 
Umarım iyi olursunuz hayatınız boyunca. Sevgiyi en derinlerine kadar kalbinizde hissedip, güneşin batışını seyredersiniz umarım. Gülümseyin. Yakışıyordur eminim size. Çok güçlü olduğunuza da eminim. Benim gibi değilsinizdir siz. Ben yapamadım, siz yaparsınız. Neyse, çok uzattım. Sizleri seviyorum, mutlulukla ve sevgiyle kalın.
Sizde iyi olacaksınız, lütfen umutsuzluğa düşmeyin. Bazı şeyler kolay atlatılamaz ama intihar kesinlikle bir çözüm değil. Her ne olursa olsun yaşamanız lazım.
 
Bunları yazıp acılarımı paylaşmam gerekiyor. Kusura bakmayın lütfen. Ortamın kalitesini ve huzurunu bozacağım. Ama yazmam gerek. Tek başıma yapamıyorum. Yardıma ihtiyacım var. Çok karanlık, çok iğrenç bir yazı oldu biliyorum. Ama okumaya bile muhtemelen katlanamayacağınız bu yazı benim hayatım. Daha yazmadığım o kadar o kadar şey var ki. İnanın bana aklınız almaz. Aklınıza gelebilecek her türlü iğrençlik, kötülük ve şanssızlık benim hayatımda mevcut.

Bir akşam yemeği istiyorum. Masada babam olsun, annem olsun. Hiç evin tek çocuğu olmamış olayım. Bir abim ve kardeşim olsun. Dedem ve babaannem olsun. Hep beraber yemek yiyelim. Babam ve dedem anılarını anlatsınlar. Hayranlıkla dinleyeyim onları.

Ağızlarından çıkacak en ufak bir kelimeyi bile sabırsızlıkla bekliyor olayım. Ama babam anısını yarıda bıraksın, gıcıklığına anlatmasın. Sinir olayım ona. Yemek bitsin. Herkes odalarına çekilsin ve uyusun. Ben de dışarıya çıkayım. Uzanayım çimenlere...

Namütenahi ve muhteşem evreni seyredeyim. Elimi uzatayım sanki tutabilecekmiş gibi. Rüzgar hafif hafif essin. Ağaçların hışırtılarını duyayım. Cırcır böcekleri senfonilerini sergilesin. Fezaya bakarken hayaller kurayım. Acaba orada kimler vardır diye sorayım kendi kendime... Tanrılarımız gelsin aklıma.

Bu hayali kurarken babamın sesini duyayım arkamda. Bu saatte ne yapıyorsun burada diye kızsın. Sonra yanıma otursun. Beraber izleyelim yıldızları. Kafamı bacaklarının üzerine koyayım sonra. Yarıda bıraktığı anısına devam etmeye başlasın bir anda. Dinleyeyim onu.

Dinlerken düşüneyim kendi kendime, acaba ben cennette miyim? Gökyüzünün muhteşemliği altında kaybolayım. Babamın anlattıkları ruhuma işlesin. Yavaş yavaş kapansın gözlerim. Babam alsın beni odama götürsün. Bırakıversin yatağıma. Kafamı okşayıp iyi uykular desin sessizce.

Gözlerimi açtığımda kuşlar cıvıldıyor olsun. Aşağıdan hoş kokular geliyor olsun. Küçük kardeşim dalsın bir anda kapıyı açarak. Bağırsın. "ANNEM EN SEVDİĞİMİZ KREPTEN YAPTI" Diye. Gülümseyeyim. Bir anda kapayım yatağıma çekeyim onu. Gıdıklayayım. Yapma diye gülerek bağırsın.

Kalkayım yavaşça yataktan. Dışarıya bakayım. Ağaçlar ve tepeler ne kadar güzel gözüküyor diyeyim. Abimi dışarıda göreyim. Kahvaltı için sebze topluyor olsun. Selam vereyim. Görsün. O da selam versin. Lavaboya gideyim. İşlerimi halledeyim. Yine oturalım masaya.

Tadını çıkarayım her şeyin. Abim bir şeyler anlatsın anneme. Annem reddetsin. Abim haksızlık bu diye atarlansın. Babam öksürünce sussun. Güleyim. Krepin tadına bakayım. Ne kadar da güzel diyeyim. Ne kadar da güzel, gerçek olamayacak kadar güzel...

Kahvaltı bitsin. Abim gel yürüyüşe çıkalım desin. Çıkalım. Çok hızlı olsun, yetişemeyim asla ona. Dalga geçsin. "Hadi ama, elinden gelenin en iyisi bu mu?" desin. Başlayayım hızlı hızlı koşmaya. Ormana girelim. Yetişeyim en sonunda ona. Göle geldiğimizi fark edeyim.

Çantasından havluları çıkarsın. Fırlatsın suratıma. Ne duruyorsun desin gülerek. Atlayıversin bir anda suya. Ben de durur muyum hiç? Ben de katılırım ona. Beraber yüzer eğleniriz. Su savaşı yapar güreşiriz. O yener hep tabii ki. Sonuçta onun küçük kardeşiyim.

Dönelim eve bir süre sonra. Kardeşim dışarıda hayvanlarla oynuyor olsun. Ne kadar tatlı. Omuzlarıma alayım onu. Ağaca yaptığımız salıncakta sallayayım. "Daha hızlı salla abi, daha hızlı!'' Dedem ve babannem verandada oturup bizi izliyor olsun. Sonra dona kalayım bir an. Güneş... Güneş ne kadar da güzel batıyor. Renklere bak.

Ne kadar da güzel. Her günüm ne kadar da güzel geçiyor. Dolu dolu. Gerçek... Saf... Masum... Çirkinlikten ve yozlaşmışlıktan uzak.

Hayalim bu. Gerçek olmayacağını bilmek çok üzücü. Ömrümün sonuna kadar yapayalnız kalacağım. Tek başıma yiyeceğim her bir öğünümü. Tek bir kelime dahi etmeden. Evdeki tek insanın hala kendim olduğu, çığlıklarımı kendimden başkasının duyamayacağı rezil, acınası bir hayat.

Birileri benim cennetimi yaşıyor. Umarım sahip olduğu şeyin ne kadar güzel olduğunu biliyordur. Umarım benim sorduğum gibi cennette miyim diye soruyordur kendine. Teşekkür ediyordur Tanrılara. Şarkılar söylüyordur umarım her gün bağıra bağıra sesi kısılana kadar.

Yağmurda koşuşturuyor, kar yağınca da yuvarlanıyordur umarım. Sorun değil. Gerçekten. Ben bu cehennemi yaşarım, yeter ki sen mutlu ol. Benim için cennetimi yaşa. Her bir saniyesinin tadını çıkar. Ben yanayım kavrulayım. Aç kurtlar gibi kendi etimi kemireyim. Tırnaklarımla derimi sıyırayım. Saçlarımı yolayım parça parça.

Bir küvete gireyim. Kan kusayım. O kanlarla yıkayayım bedenimi. Yıkadıkça tekrar kusayım. Kendi kanımla karışık kusmuğumda boğulayım. Kese yerine zımpara kullanayım. Bütün gücümle zımparalayım vücudumu. Hırslanayım. Çıkmalı vücudumdan bütün kirler. Zımparalayıp derimi açtıkça larvalar ve kurtçuklar çıksın vücudumdan. Cırcır böceklerinin değil karasineklerin sesi gelsin kulağıma. Vızıldasınlar. Vızıldamalar yankılansın o tuvalette. Ağlayayım. Hiç durmadan. Kimse duymasın. Duyanlar kulaklarını, görenler de gözlerini kapasın.

Ben yapamıyorum. Lütfen canımı alsınlar artık. Dayanamıyorum. Kendi kafamın içinde yangınların çıkmasından sıkıldım. Yangını söndürmek için gelenler su yerine ateş fışkırıyorlar.

İnat etmiş zihnim. Kendini yok etmeye programlanmış. Mutlu olmamalıymışım gibi. Mutlu olduğum zaman suç işlemişim gibi. Hiç sevmiyor beni. Beynim tırnaklarını kendine geçirip tırmalıyor, yok etmek istiyor kendini. Böyle yaparak belki kurtulurum diyor.

Sesler ve görüntüler bitmiyor. Her gün daha da kötü oluyor. Özellikle o adam yok mu. Neredeyse her gece yatağımın yanında beliriyor. Gözlerini koca koca açmış bana bakıyor. Gözleri o kadar korkunç ki. Bakmamak için gözlerimi kapıyorum. Yorganın altına giriyorum bazen. Yaklaşıyor bana. Fısıldıyor. Ölene kadar bırakmayacağım seni diyor. İnternette gördüğüm o yazıyı söylüyor. "Sen kurtçukların taptığı, o muhteşem cesetsin." Tek gerçek tanrı oymuş. Kadınmışım gibi davranıyor bana. O kadar pis kokuyor ki. Kapkara bir bedeni var. Midemi bulandırıyor. Kaç kez kustum onun yüzünden hatırlamıyorum bile. Gözlerimi onunkiler gibi yapmak istiyor. Bazen duş alırken beni izliyor. Aptal bir melodisi var. Susması için yalvarıyorum. Küfürler ediyorum. Yalvarırım sus. Ellerini kabine koyuyor. Kafasını dayıyor. Su bir anda onun rengiyle çıkmaya başlıyor. Duş bile alamıyorum bazen onun yüzünden. Uykuya dalacağım sırada beynimin içinde titreyen bir bağırma sesi duyuyorum. Kafamın içinde titreşiyor bağırışı. Yankılanıyor resmen. İkinci katta oturuyorum. Buna rağmen pencereden dışarı bakınca ağaca asılmış bir figür görüyorum. Deli gibi sağa sola sallanıyor. Buzdolabını açınca kurtçuklar görüyorum. Devasa kapkara sülükler oluyor. Her şeyin üstüne mukuslarını bırakmışlar. Yemek yerken bir anda yemeğin içinden çıktıklarını görüyorum. Çorbamın içinden kafasını çıkarıp bana baktı geçen. Perdeler iğrenç uzun saçlara dönüşüyor. Kafamın içinde tek bir tane bile ses benim iyiliğimi düşünmüyor. Başka şizofrenlerin en azından kafasının içinde bir tane iyilik timsali oluyor. Bahsetmişlerdi bana. Ama benim gerçek hayatta aşağılanmam yetmediği gibi, kafamın içinde de her daim aşağılanıyorum. "İğrençsin. Yak kendini. Zavallısın. Acınasısın. Şu arabayı görüyor musun? önüne at kendini. Kafana sık. Parmaklarını gözüne sok. Bileklerini kes. Çirkinsin. Ucubesin. Yaratıksın." Bu derdin çözümü de yok. Her şey iyi gibi gözüküyor başta. Sonunda kurtuldum diyorsun. Her şey eskisinden de kötü oluyor sonra bir anda. Tekrar yatağımda beliriyor o adam. Hiç beklemediğim bir anda karşıma çıkıyor. Bunları yaşadıkça anlıyorsun. Bu döngüden bir kurtuluş yok. Bu bir ceza. Ne yaptım ben kim bilir? Neyin cezasını çekiyorum?

Hayatta kalmaya çalışıyorum. Kendime zarar vermeden. İşten de atılacağım bu gidişle. Ne yapacağım bilmiyorum. Tanrıların beni sevmediğini düşünüyorum. Neden bu durumu yaşıyorum ki yoksa? Onlardan başka kimsem yok. Çığlıklarımı ancak onlar duyabilir. Duymuyorlar ama. Demek ki hak ediyorum. Acı çekerek ölmem gerekiyor anlaşılan. Dünyadaki tüm güzelliklerin farkındayım. Mutlu insanlar var. Ne yazık ki bu güzelliklerin hiçbirine dokunamadan öleceğim. Senin cezan bu denmiş sonuçta bana. Ne güzelliği? Güzellik denen kavram yasak bana. Birisi bana seni seviyorum dese yeterdi biliyor musunuz? Bana içten bir kez sarılsa yeterdi. Keşke bir ailem olsaydı. Keşke her şeyin üstesinden tek başıma gelmek zorunda olmasaydım. Keşke birilerinin sevgisinden güç bulabilseydim. Keşke evde beni bekleyen birileri olsaydı. Keşke beni merak eden, halimi hatrımı soran birileri olsaydı. Çok yoruldum. Dört beş saat ancak uyuyabiliyorum. Ama bıraksalar aylarca uyurum biliyor musunuz? Ama yok. Uyutmuyorlar. Huzur bile çok görüldü çünkü bana.

Küçükken hayal ettiğim gelecek bu değildi. O zamanlar bu yaşlarımı hayal edip, o yaşlarımda her şey çok güzel olacak diyordum. Hani nerede o güzel günler sevgili küçüğüm? Hayalini kurduğun, kendini avuttuğun o güzel günler hani, nerede? Görsen korkar mıydın acaba benden? Reddeder miydin? Bu benim geleceğim olamaz diye bağırarak kaçar mıydın benden? Kaçma. Ben de istemezdim böyle olmasını. Özür dilerim. Her şeyi mahvettim. Hem bizi, hem de hayallerimizi öldürdüm. Özür dilerim.

Kimse istemedi. Kimse benim gibi sevmeye çalışmadı. Kimse ben ağlarken beni güldürmeye çalışmadı. Hep ben yaptım. Hiçbir karşılık beklemedim. Neden benim dışımda herkes karşılık bekliyor? Neden, neden? Neden kimse sevgi nedir bilmiyor? Neden ellerimle yüzümü parçalayasım geliyor? Neden tiksiniyorum her şeyden? Çünkü ayak uyduramadım. Nesli tükenen tüm canlılar gibi, günün şartlarına ayak uyduramadım. Bu zamanlara ait değilim ben. Eskiden doğmam gerekirdi. Geç kalmışım. Tren bütün yolcularını almış, gidiyor. Elimde bavul benden uzaklaşmasını seyrediyorum. Dursana, beni unuttun! Ben de gelmek istiyordum! O yolcuların arasına ben de sığardım. Neden. Neden beni almak istemedin?

Babam neden öldü? Annem niye beni siktir etti? Niye ayrılmışlardı ki zaten? Ne olurdu evde olsalardı beraber? Neden eşek gibi çalışmak zorundayım durmadan? Neden köpek muamelesi görüyorum insanlardan? Bu mudur hayat denen şey? Küçük de değilim artık. Kimsenin umursamadığı ve önemsemediği gereksiz bir varlığım sadece. Bir zombiyim. Geleceğinin iyi olmasının imkansız olduğu bir ruh hastasıyım. Hayatta kalmaya çalışıyorum sadece. Ne uğruna? Daha fazla acı çekmek için mi? Bunları hak edecek ne yaptım? Kimin kalbini kırdım da bunları yaşıyorum? Dışarıdaki mutlu aileleri görmek ne kadar acı verici benim için biliyor musunuz? Rica ediyorum. Lütfen, yalvarıyorum size hayatınızın tadını çıkarın. Dünyada bir yerlerde benim gibi sadece acı çekmek için reenkarne edilmiş insanlar var. Onlardan birisi olmadığınız için dua edin Şeytan Baba'ya. Daha fazla katlanmak istemiyorum bu duruma. O sikik hastaneye gitmeyeceğim geri. Yatakta yatarken doktorların bana bakarak bu da intihar etmeye çalışmış diyerek rapor vermesini istemiyorum. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. O kadar çaresiz ve kötü durumdayım ki.

Bu yazıyı buraya kadar okuyan kişiler lütfen benimle alay etmesin. İlgi gerçekten aramıyorum. Zaten yanıt vermenizi de beklemiyorum. Sadece acılarımı paylaşmak istedim. Kötü bir niyetim yok yemin ederim. Dalga geçmeyin rica ediyorum. Sizin de taş kalpli olmanızı kaldıramam.

Umarım iyi olursunuz hayatınız boyunca. Sevgiyi en derinlerine kadar kalbinizde hissedip, güneşin batışını seyredersiniz umarım. Gülümseyin. Yakışıyordur eminim size. Çok güçlü olduğunuza da eminim. Benim gibi değilsinizdir siz. Ben yapamadım, siz yaparsınız. Neyse, çok uzattım. Sizleri seviyorum, mutlulukla ve sevgiyle kalın.
Varoluşu değiştiren asıl güç yaşamdır, ölüm değil. Ölüm bir sayfanın bittiği ve yeni sayfanın başladığı zaman aralığını temsil eder.

Hayata her insan aynı talih ile gelmiyor. Varoluşa ilk geldiğimiz anda gezegenler ve ruhumuz arasında bir ilişki meydana geliyor. Bazı insanlar daha talihli, bazı insanlar daha talihsiz ancak her insan hem negatif, hem pozitif gezegen etkileri içinde hayata gözlerini açıyor. Peki bunu ne değiştirebilir? Boyun eğmek ve beklemek mi; yoksa doğru bir yöntem ile harekete geçmek mi...

Hayatlarımız için bir çok şeyi suçlayabiliriz. Başka insanlar, dünyanın durumu, çevremiz, düşman, gezegenler ve hatta kendimizi... Bunlar gerçekten etkilidir. Ancak bu neyi değiştirir? Hasta bir insanı iyileştiren suçlu aramak mıdır veya yanlış bir tedavi mi? Yoksa doğru bir yol ve çaba mı...

İnsanlar hayatlarını değiştirme gücüne sahiptir ama çoğu insan bunu bilmez. Hayata bir pencereden bakarlar. Parasızlık bir çok zorluğu getirir. Yalnızlık insana acı getirir. Hastalık insanın yaşam sevincini götürür... Yüzlerce acı sayabiliriz. Her birimiz farklı farklı acılar ile yüzleşiyoruz...

Lâkin hayat ve varoluş hakkında ki yetersiz anlayış, eksik güç ve olmayan bir çaba varolmaya devam eden ve varolacak her sorunun asıl sebebidir. Bizim asıl düşmanımız cehalettir. Varoluşu ve yaşamı bilmemek. Bir şeylerin neden olduğunu bilmemek. Varoluşumuza nasıl etki edeceğimizi bilmemek.

Yaşadıklarımız layık olduğumuz şeyler değil. Kötü bir insan olduğumuz içinde değil. Evet, kötü insanlar er geç acı sonuçları ile karşılaşır. Kalp kötülükten arınmazsa nasıl bir ruh yükselebilir. Nasıl gelişebilir. Nasıl Tanrılara yaklaşabilir...

Acı bir neden ve sonuç ilişkisi olarak var. Bu neden ilk başta hayata gözlerimizi açtığımız zaman ile birlikte gezegenlerin etkisi. Sonrası ise bizim bilinçli ya da bilinçsiz, istekli ya da isteksiz yaptığımız seçimlerin bir sonucu. Bir şeyin zararlı ya da kötü olduğunu bilmeden yapmak sonucu değiştirmiyor. Sağlık için zararlı tercihler yaparsam bunun sonuçlarını yaşarım, bilmesem bile...

Bu varoluşa ilk geldiğimiz anda cehalet ile birlikte hayatlarımıza gezegenlerin etkisi altında şekil veriyoruz. Bu konuda bir tercih şansımız çok olmayabilir, çünkü cehalet ile insan yanlışa rahatlıkla adım atabilir.

Gerçekleri öğrendiğimizde ancak bu gelişim fırsatını elde edebiliriz. Şu anda, Gerçekleri bilen her bir insan; doğruluk ile yürümek, kendini iyileştirmek ve geliştirmek, yükselmek, huzur ve dengeye ulaşma fırsatına sahip. Bu fırsatı değerlendirmek ve değerlendirmemek ise yine bizim tercihimiz.

Ölüm, hayatlar arasında bir bekleyiş zamanıdır. Ne gelişim, ne iyileşme, ne yükseliş için potansiyel vardır. Ancak yaşam ile birlikte değişim ve yükseliş şansına sahip oluruz.

Sizin, benim ya da diğer insanların yaşadıkları acıları değiştirmenin tek yolu bu. Yaşamak, Tanrıları anlamak, Yolu görmek ve ilerlemek.

Kalbiniz Gerçekler ile olsun. Ruhunuz Tanrılar ile olsun. Yolunuz ise Tanrısal olana yaklaşmak olsun.

Sorunlarınızı çözmek ve acıdan özgürleşmek için yeter ki irade edin, bizler bilgimiz yettiği kadar, Tanrılar ise her zaman size yardım edebilir. Yeter ki siz kendinize yardım edin, bu sayede herkes size yardım edecektir.

Tüm iyi dileklerim ile birlikte, yaşamınız Tanrılar'ın Işığı ile kutsansın.
 
Bu kisinin durust duygular ile bu yaziyi yazdigini dusunmuyorum. Sadece ilgi ve insanlarin canini sikmak icin yazdigini dusunuyorum. Psikolojik olarak rahatsiz bir insanin boyle akici ve guzel yazabiliyor olmasi bana mantikli gelmiyor. Yaziyi yazan kisi bence gayet kendinde ve dedigi cogu sey yalan.

Destek mesaji yazan kisiler lutfen iyi niyetinizin kullanilmasina izin vermeyin. Vaktinizi de harcamayin. Gercekten bosa cunku.
 
Psikolojik olarak rahatsiz bir insanin boyle akici ve guzel yazabiliyor olmasi bana mantikli gelmiyor.
Bu düşüncenin mantıklı olduğunu düşünmüyorum, durumu psikolojik rahatsızlık tanımlamanın uygun olduğunu da sanmıyorum. Bir insan hem mantıklı hem de bir miktar delirmiş olabilir, dünyadaki mantıksızlıklar yüzünden acı içinde olabilir. Psikolojisi hasarlı insanların konuşmakta zorlanacağını varsaymak çok düz bir bakış açısından çıkabilecek bir tutumdur.
 
Bu kisinin durust duygular ile bu yaziyi yazdigini dusunmuyorum. Sadece ilgi ve insanlarin canini sikmak icin yazdigini dusunuyorum. Psikolojik olarak rahatsiz bir insanin boyle akici ve guzel yazabiliyor olmasi bana mantikli gelmiyor. Yaziyi yazan kisi bence gayet kendinde ve dedigi cogu sey yalan.

Destek mesaji yazan kisiler lutfen iyi niyetinizin kullanilmasina izin vermeyin. Vaktinizi de harcamayin. Gercekten bosa cunku.
Nasil yani durust degil, psikolojik olarak iyi olnayan birinin konusmasinda bir problem mi olmasi gerek? ve ya yazi yazmasinda? Bende ruhsal olarak kotu durumlar yasadim hatta yazmaya bile korkuyordum o derece ama cesaret edip tanimadigin insanlara icimi dökmuslugum var (baska sitelerde). Bunu yapmamda ki neden birilerinin dikkatini uzerime cekmek degil di asla. Sadece birilerine anlatmam gerekti icimde aci cekiyordum cunki boyle hissediyordum yoksa birilerinden yardim dilenmiyordum zaten kimse bana yardim edemezdi. Bu dusunceleriniz cok yanlis bence.
 
Bunları yazıp acılarımı paylaşmam gerekiyor. Kusura bakmayın lütfen. Ortamın kalitesini ve huzurunu bozacağım. Ama yazmam gerek. Tek başıma yapamıyorum. Yardıma ihtiyacım var. Çok karanlık, çok iğrenç bir yazı oldu biliyorum. Ama okumaya bile muhtemelen katlanamayacağınız bu yazı benim hayatım. Daha yazmadığım o kadar o kadar şey var ki. İnanın bana aklınız almaz. Aklınıza gelebilecek her türlü iğrençlik, kötülük ve şanssızlık benim hayatımda mevcut.

Bir akşam yemeği istiyorum. Masada babam olsun, annem olsun. Hiç evin tek çocuğu olmamış olayım. Bir abim ve kardeşim olsun. Dedem ve babaannem olsun. Hep beraber yemek yiyelim. Babam ve dedem anılarını anlatsınlar. Hayranlıkla dinleyeyim onları.

Ağızlarından çıkacak en ufak bir kelimeyi bile sabırsızlıkla bekliyor olayım. Ama babam anısını yarıda bıraksın, gıcıklığına anlatmasın. Sinir olayım ona. Yemek bitsin. Herkes odalarına çekilsin ve uyusun. Ben de dışarıya çıkayım. Uzanayım çimenlere...

Namütenahi ve muhteşem evreni seyredeyim. Elimi uzatayım sanki tutabilecekmiş gibi. Rüzgar hafif hafif essin. Ağaçların hışırtılarını duyayım. Cırcır böcekleri senfonilerini sergilesin. Fezaya bakarken hayaller kurayım. Acaba orada kimler vardır diye sorayım kendi kendime... Tanrılarımız gelsin aklıma.

Bu hayali kurarken babamın sesini duyayım arkamda. Bu saatte ne yapıyorsun burada diye kızsın. Sonra yanıma otursun. Beraber izleyelim yıldızları. Kafamı bacaklarının üzerine koyayım sonra. Yarıda bıraktığı anısına devam etmeye başlasın bir anda. Dinleyeyim onu.

Dinlerken düşüneyim kendi kendime, acaba ben cennette miyim? Gökyüzünün muhteşemliği altında kaybolayım. Babamın anlattıkları ruhuma işlesin. Yavaş yavaş kapansın gözlerim. Babam alsın beni odama götürsün. Bırakıversin yatağıma. Kafamı okşayıp iyi uykular desin sessizce.

Gözlerimi açtığımda kuşlar cıvıldıyor olsun. Aşağıdan hoş kokular geliyor olsun. Küçük kardeşim dalsın bir anda kapıyı açarak. Bağırsın. "ANNEM EN SEVDİĞİMİZ KREPTEN YAPTI" Diye. Gülümseyeyim. Bir anda kapayım yatağıma çekeyim onu. Gıdıklayayım. Yapma diye gülerek bağırsın.

Kalkayım yavaşça yataktan. Dışarıya bakayım. Ağaçlar ve tepeler ne kadar güzel gözüküyor diyeyim. Abimi dışarıda göreyim. Kahvaltı için sebze topluyor olsun. Selam vereyim. Görsün. O da selam versin. Lavaboya gideyim. İşlerimi halledeyim. Yine oturalım masaya.

Tadını çıkarayım her şeyin. Abim bir şeyler anlatsın anneme. Annem reddetsin. Abim haksızlık bu diye atarlansın. Babam öksürünce sussun. Güleyim. Krepin tadına bakayım. Ne kadar da güzel diyeyim. Ne kadar da güzel, gerçek olamayacak kadar güzel...

Kahvaltı bitsin. Abim gel yürüyüşe çıkalım desin. Çıkalım. Çok hızlı olsun, yetişemeyim asla ona. Dalga geçsin. "Hadi ama, elinden gelenin en iyisi bu mu?" desin. Başlayayım hızlı hızlı koşmaya. Ormana girelim. Yetişeyim en sonunda ona. Göle geldiğimizi fark edeyim.

Çantasından havluları çıkarsın. Fırlatsın suratıma. Ne duruyorsun desin gülerek. Atlayıversin bir anda suya. Ben de durur muyum hiç? Ben de katılırım ona. Beraber yüzer eğleniriz. Su savaşı yapar güreşiriz. O yener hep tabii ki. Sonuçta onun küçük kardeşiyim.

Dönelim eve bir süre sonra. Kardeşim dışarıda hayvanlarla oynuyor olsun. Ne kadar tatlı. Omuzlarıma alayım onu. Ağaca yaptığımız salıncakta sallayayım. "Daha hızlı salla abi, daha hızlı!'' Dedem ve babannem verandada oturup bizi izliyor olsun. Sonra dona kalayım bir an. Güneş... Güneş ne kadar da güzel batıyor. Renklere bak.

Ne kadar da güzel. Her günüm ne kadar da güzel geçiyor. Dolu dolu. Gerçek... Saf... Masum... Çirkinlikten ve yozlaşmışlıktan uzak.

Hayalim bu. Gerçek olmayacağını bilmek çok üzücü. Ömrümün sonuna kadar yapayalnız kalacağım. Tek başıma yiyeceğim her bir öğünümü. Tek bir kelime dahi etmeden. Evdeki tek insanın hala kendim olduğu, çığlıklarımı kendimden başkasının duyamayacağı rezil, acınası bir hayat.

Birileri benim cennetimi yaşıyor. Umarım sahip olduğu şeyin ne kadar güzel olduğunu biliyordur. Umarım benim sorduğum gibi cennette miyim diye soruyordur kendine. Teşekkür ediyordur Tanrılara. Şarkılar söylüyordur umarım her gün bağıra bağıra sesi kısılana kadar.

Yağmurda koşuşturuyor, kar yağınca da yuvarlanıyordur umarım. Sorun değil. Gerçekten. Ben bu cehennemi yaşarım, yeter ki sen mutlu ol. Benim için cennetimi yaşa. Her bir saniyesinin tadını çıkar. Ben yanayım kavrulayım. Aç kurtlar gibi kendi etimi kemireyim. Tırnaklarımla derimi sıyırayım. Saçlarımı yolayım parça parça.

Bir küvete gireyim. Kan kusayım. O kanlarla yıkayayım bedenimi. Yıkadıkça tekrar kusayım. Kendi kanımla karışık kusmuğumda boğulayım. Kese yerine zımpara kullanayım. Bütün gücümle zımparalayım vücudumu. Hırslanayım. Çıkmalı vücudumdan bütün kirler. Zımparalayıp derimi açtıkça larvalar ve kurtçuklar çıksın vücudumdan. Cırcır böceklerinin değil karasineklerin sesi gelsin kulağıma. Vızıldasınlar. Vızıldamalar yankılansın o tuvalette. Ağlayayım. Hiç durmadan. Kimse duymasın. Duyanlar kulaklarını, görenler de gözlerini kapasın.

Ben yapamıyorum. Lütfen canımı alsınlar artık. Dayanamıyorum. Kendi kafamın içinde yangınların çıkmasından sıkıldım. Yangını söndürmek için gelenler su yerine ateş fışkırıyorlar.

İnat etmiş zihnim. Kendini yok etmeye programlanmış. Mutlu olmamalıymışım gibi. Mutlu olduğum zaman suç işlemişim gibi. Hiç sevmiyor beni. Beynim tırnaklarını kendine geçirip tırmalıyor, yok etmek istiyor kendini. Böyle yaparak belki kurtulurum diyor.

Sesler ve görüntüler bitmiyor. Her gün daha da kötü oluyor. Özellikle o adam yok mu. Neredeyse her gece yatağımın yanında beliriyor. Gözlerini koca koca açmış bana bakıyor. Gözleri o kadar korkunç ki. Bakmamak için gözlerimi kapıyorum. Yorganın altına giriyorum bazen. Yaklaşıyor bana. Fısıldıyor. Ölene kadar bırakmayacağım seni diyor. İnternette gördüğüm o yazıyı söylüyor. "Sen kurtçukların taptığı, o muhteşem cesetsin." Tek gerçek tanrı oymuş. Kadınmışım gibi davranıyor bana. O kadar pis kokuyor ki. Kapkara bir bedeni var. Midemi bulandırıyor. Kaç kez kustum onun yüzünden hatırlamıyorum bile. Gözlerimi onunkiler gibi yapmak istiyor. Bazen duş alırken beni izliyor. Aptal bir melodisi var. Susması için yalvarıyorum. Küfürler ediyorum. Yalvarırım sus. Ellerini kabine koyuyor. Kafasını dayıyor. Su bir anda onun rengiyle çıkmaya başlıyor. Duş bile alamıyorum bazen onun yüzünden. Uykuya dalacağım sırada beynimin içinde titreyen bir bağırma sesi duyuyorum. Kafamın içinde titreşiyor bağırışı. Yankılanıyor resmen. İkinci katta oturuyorum. Buna rağmen pencereden dışarı bakınca ağaca asılmış bir figür görüyorum. Deli gibi sağa sola sallanıyor. Buzdolabını açınca kurtçuklar görüyorum. Devasa kapkara sülükler oluyor. Her şeyin üstüne mukuslarını bırakmışlar. Yemek yerken bir anda yemeğin içinden çıktıklarını görüyorum. Çorbamın içinden kafasını çıkarıp bana baktı geçen. Perdeler iğrenç uzun saçlara dönüşüyor. Kafamın içinde tek bir tane bile ses benim iyiliğimi düşünmüyor. Başka şizofrenlerin en azından kafasının içinde bir tane iyilik timsali oluyor. Bahsetmişlerdi bana. Ama benim gerçek hayatta aşağılanmam yetmediği gibi, kafamın içinde de her daim aşağılanıyorum. "İğrençsin. Yak kendini. Zavallısın. Acınasısın. Şu arabayı görüyor musun? önüne at kendini. Kafana sık. Parmaklarını gözüne sok. Bileklerini kes. Çirkinsin. Ucubesin. Yaratıksın." Bu derdin çözümü de yok. Her şey iyi gibi gözüküyor başta. Sonunda kurtuldum diyorsun. Her şey eskisinden de kötü oluyor sonra bir anda. Tekrar yatağımda beliriyor o adam. Hiç beklemediğim bir anda karşıma çıkıyor. Bunları yaşadıkça anlıyorsun. Bu döngüden bir kurtuluş yok. Bu bir ceza. Ne yaptım ben kim bilir? Neyin cezasını çekiyorum?

Hayatta kalmaya çalışıyorum. Kendime zarar vermeden. İşten de atılacağım bu gidişle. Ne yapacağım bilmiyorum. Tanrıların beni sevmediğini düşünüyorum. Neden bu durumu yaşıyorum ki yoksa? Onlardan başka kimsem yok. Çığlıklarımı ancak onlar duyabilir. Duymuyorlar ama. Demek ki hak ediyorum. Acı çekerek ölmem gerekiyor anlaşılan. Dünyadaki tüm güzelliklerin farkındayım. Mutlu insanlar var. Ne yazık ki bu güzelliklerin hiçbirine dokunamadan öleceğim. Senin cezan bu denmiş sonuçta bana. Ne güzelliği? Güzellik denen kavram yasak bana. Birisi bana seni seviyorum dese yeterdi biliyor musunuz? Bana içten bir kez sarılsa yeterdi. Keşke bir ailem olsaydı. Keşke her şeyin üstesinden tek başıma gelmek zorunda olmasaydım. Keşke birilerinin sevgisinden güç bulabilseydim. Keşke evde beni bekleyen birileri olsaydı. Keşke beni merak eden, halimi hatrımı soran birileri olsaydı. Çok yoruldum. Dört beş saat ancak uyuyabiliyorum. Ama bıraksalar aylarca uyurum biliyor musunuz? Ama yok. Uyutmuyorlar. Huzur bile çok görüldü çünkü bana.

Küçükken hayal ettiğim gelecek bu değildi. O zamanlar bu yaşlarımı hayal edip, o yaşlarımda her şey çok güzel olacak diyordum. Hani nerede o güzel günler sevgili küçüğüm? Hayalini kurduğun, kendini avuttuğun o güzel günler hani, nerede? Görsen korkar mıydın acaba benden? Reddeder miydin? Bu benim geleceğim olamaz diye bağırarak kaçar mıydın benden? Kaçma. Ben de istemezdim böyle olmasını. Özür dilerim. Her şeyi mahvettim. Hem bizi, hem de hayallerimizi öldürdüm. Özür dilerim.

Kimse istemedi. Kimse benim gibi sevmeye çalışmadı. Kimse ben ağlarken beni güldürmeye çalışmadı. Hep ben yaptım. Hiçbir karşılık beklemedim. Neden benim dışımda herkes karşılık bekliyor? Neden, neden? Neden kimse sevgi nedir bilmiyor? Neden ellerimle yüzümü parçalayasım geliyor? Neden tiksiniyorum her şeyden? Çünkü ayak uyduramadım. Nesli tükenen tüm canlılar gibi, günün şartlarına ayak uyduramadım. Bu zamanlara ait değilim ben. Eskiden doğmam gerekirdi. Geç kalmışım. Tren bütün yolcularını almış, gidiyor. Elimde bavul benden uzaklaşmasını seyrediyorum. Dursana, beni unuttun! Ben de gelmek istiyordum! O yolcuların arasına ben de sığardım. Neden. Neden beni almak istemedin?

Babam neden öldü? Annem niye beni siktir etti? Niye ayrılmışlardı ki zaten? Ne olurdu evde olsalardı beraber? Neden eşek gibi çalışmak zorundayım durmadan? Neden köpek muamelesi görüyorum insanlardan? Bu mudur hayat denen şey? Küçük de değilim artık. Kimsenin umursamadığı ve önemsemediği gereksiz bir varlığım sadece. Bir zombiyim. Geleceğinin iyi olmasının imkansız olduğu bir ruh hastasıyım. Hayatta kalmaya çalışıyorum sadece. Ne uğruna? Daha fazla acı çekmek için mi? Bunları hak edecek ne yaptım? Kimin kalbini kırdım da bunları yaşıyorum? Dışarıdaki mutlu aileleri görmek ne kadar acı verici benim için biliyor musunuz? Rica ediyorum. Lütfen, yalvarıyorum size hayatınızın tadını çıkarın. Dünyada bir yerlerde benim gibi sadece acı çekmek için reenkarne edilmiş insanlar var. Onlardan birisi olmadığınız için dua edin Şeytan Baba'ya. Daha fazla katlanmak istemiyorum bu duruma. O sikik hastaneye gitmeyeceğim geri. Yatakta yatarken doktorların bana bakarak bu da intihar etmeye çalışmış diyerek rapor vermesini istemiyorum. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. O kadar çaresiz ve kötü durumdayım ki.

Bu yazıyı buraya kadar okuyan kişiler lütfen benimle alay etmesin. İlgi gerçekten aramıyorum. Zaten yanıt vermenizi de beklemiyorum. Sadece acılarımı paylaşmak istedim. Kötü bir niyetim yok yemin ederim. Dalga geçmeyin rica ediyorum. Sizin de taş kalpli olmanızı kaldıramam.

Umarım iyi olursunuz hayatınız boyunca. Sevgiyi en derinlerine kadar kalbinizde hissedip, güneşin batışını seyredersiniz umarım. Gülümseyin. Yakışıyordur eminim size. Çok güçlü olduğunuza da eminim. Benim gibi değilsinizdir siz. Ben yapamadım, siz yaparsınız. Neyse, çok uzattım. Sizleri seviyorum, mutlulukla ve sevgiyle kalın.
Intihar çözum degil bence, sana sadece sunu söyleyebilirim, her ailesi olan da toz pembe hayat yasamiyor. Ben dogmadan önce annemin yasadigi korkulari edindim çunki ben hayata gelmeden önce zorlu dönemler yasamis ve görmus, simdi ben kalkip bunun icin kime isyan edeyim? bir ömur boyu böyle bilincaltiyla yasayacagim icin? Böyle olmasi gerekti böyle olmus degistiremeyecegim seyi fazla kafama takmamaliyim. Söyledigim gibi her ailesi olanin güzel bir yasantisi var diye bir sey yok. Geriye degil illeriye bakmak gerek, her seyi oldugu gibi kabul etmek gerek cok zor olsada. Dün bende eski benim canimi yakan anilarimi hatirladim tabi kendimi kotu hissettim ama yapacak bir sey yok olan olmus biten bitmis, en guzeli bu tur seylere odaklanmamak.
 
Ben inanmiyorum sahsen bu arkadasin durustlugune. Bu kadar ileri duzeyde sizofreni yasayan birisi nasil bir is bulabilir? Cocuk yaratik goruyorum kackez kustum falan diyor. disarida nasıl rahat rahat dolanabilir? siz mi cok safsiniz benmi fazla duzgun dusunuyorum? hastanede olup tedavi olmasi gerekiyordu normalde dedikleri dogruysa.

Mantikli dusunun biraz. ben size olacaklari soyleyeyim:

Bir kac gun sonra hesabina proton hesabinin linkini birakicak ve insanlarla sohbet etmeye vs. calisacak. İlgi elde etmek icin her sey yani. Bu dedigim olursa bence hic ilgi vermeyin ve yazmayin. Cok gordum ben bu tarz yalancilari.
 
Fazla duygusal yaklasiyorsunuz. Goz gore gore yalan soyluyor hepinize. birakin ilgi vermeyi.
Forumu çok kasvetli hâle sokuyor bu tür saf yaklaşımlar. Tabii başlıktaki yazıyı bile okumadım, genel çerçevede söylüyorum.
 
Herkese güzel dilekleri ve tavsiyeleri için teşekkür ederim. Keşke Radiancee'nin dediği gibi yalan söylüyor olsaydım.

Rahatsızlık verdiğim için özür dilerim. Bu yazıyı paylaşırken ne düşündüğümü ben de bilmiyorum. Rahatlarım diye düşünmüştüm. Keşke paylaşmasaydım. Her şeyi içimde yaşamak ve dışarıya vurmamak sanırım en doğrusu.
 
Herkese güzel dilekleri ve tavsiyeleri için teşekkür ederim. Keşke Radiancee'nin dediği gibi yalan söylüyor olsaydım.

Rahatsızlık verdiğim için özür dilerim. Bu yazıyı paylaşırken ne düşündüğümü ben de bilmiyorum. Rahatlarım diye düşünmüştüm. Keşke paylaşmasaydım. Her şeyi içimde yaşamak ve dışarıya vurmamak sanırım en doğrusu.
Bence özür dilencek bir şey yok yalnız olduğumuz zaman insan paylaşmak ister kötü gününü de iyi gününü de biz SS yoldaşlar olarak her konuda destek çıkmalıyız birbirimize
Belki bu kadar şiirsel yazdığın için kafa karışıklığı olmuş olabilir ama bir doktora gidebilirsin ilaç almak için ama son seçeneğin olsun
Yarın ne olucağını bilmiyoruz belki harika biriyle tanışacaksın belki işlerin daha iyi bir hale gelicek bu sorunlar seni daha fazla yıkıcak ya da güçlendiricek bence güçlenmelisin yıkılma sakın
Özür dilemek erdemliktir ama böyle boş şeyler için özür dileme yanında olsam kocaman sarılır sırtını sıvazlardım ama bir gün o kişiyi bulucaksın hayal satmıyorum sana
 
Ben inanmiyorum sahsen bu arkadasin durustlugune. Bu kadar ileri duzeyde sizofreni yasayan birisi nasil bir is bulabilir? Cocuk yaratik goruyorum kackez kustum falan diyor. disarida nasıl rahat rahat dolanabilir? siz mi cok safsiniz benmi fazla duzgun dusunuyorum? hastanede olup tedavi olmasi gerekiyordu normalde dedikleri dogruysa.

Mantikli dusunun biraz. ben size olacaklari soyleyeyim:

Bir kac gun sonra hesabina proton hesabinin linkini birakicak ve insanlarla sohbet etmeye vs. calisacak. İlgi elde etmek icin her sey yani. Bu dedigim olursa bence hic ilgi vermeyin ve yazmayin. Cok gordum ben bu tarz yalancilari.
Mantıklı düşünün diyorsunuz fakat birisinin ilgi çekmek için böyle yollara başvurması ihtimalinin, yazının kendisinden de daha uçuk olabileceğini düşünemiyorsunuz.

Mental olarak sağlıklı birisinin istese de o tür şeyler yazamayacağını düşünüyorum. İlgi isteyen birisi süslü cümleler kullanmaya zahmet etmezdi. Bir beklenti ile yazılmadığı bariz, kendi içinde bütün bu iç dökmeyi çektiğiniz yerlere bakın.
 
Herkese güzel dilekleri ve tavsiyeleri için teşekkür ederim. Keşke Radiancee'nin dediği gibi yalan söylüyor olsaydım.

Rahatsızlık verdiğim için özür dilerim. Bu yazıyı paylaşırken ne düşündüğümü ben de bilmiyorum. Rahatlarım diye düşünmüştüm. Keşke paylaşmasaydım. Her şeyi içimde yaşamak ve dışarıya vurmamak sanırım en doğrusu.
Rahatsızlık vermediniz. Siz de tüm insanlar gibi bu forumlarda bulunma ve aramıza katılma hakkına sahipsiniz. Hiç bir şeyi içinizde tutup kendinizi sıkmanıza gerek yok. Sadece yazılar paylaşırken bu yazıların insanlar tarafından tepki alma ihtimalini göz önünde bulundurun. Eğer bu tepki sizi negatif etkileyecekse paylaşmanız şart değil. Eğer tepkiden çekinip susuyorsanız, yine de birilerine anlatmanız gerekiyorsa her zaman bana DM üzerinden ulaşabilirsiniz.

Tanrıların ve bilginin evinde kimse yalnız değildir.
 
Rahatsızlık verdiğim için özür dilerim. Bu yazıyı paylaşırken ne düşündüğümü ben de bilmiyorum. Rahatlarım diye düşünmüştüm. Keşke paylaşmasaydım. Her şeyi içimde yaşamak ve dışarıya vurmamak sanırım en doğrusu.
Böyle düşünmemelisiniz, suçlu hissetmenize gerek olmadığını düşünüyorum.
 
Geçmişte zorlu bir hayat yaşamanız, geleceğin de öyle olmak zorunda olduğunu göstermez. Hayat, engin bir deniz; dalgalarla çevrili bir yolculuktur. Kimi zaman rüzgar sakin, sular durgundur; kimi zaman ise fırtınalar ufkumuzu karartır, dalgalar gemimizi sarsar. Bu tür deneyimlerin insanın büyüme sürecinin doğal bir parçası olduğunu unutmamalı ve yolunuzda elinizden gelenin en iyisini yapmalısınız. Yapmanız gereken, her bir sorununuzu dikkatle belirlemek, her birinin üzerine tek tek düşünerek nasıl üstesinden gelebileceğinizi planlamaktır.

Bu yolculukta yalnız değilsiniz. Tanrılar, tıpkı uzun bir yolculukta yolunuzu aydınlatan yıldızlar gibi yanınızda olacaktır; fakat onların ışığını görebilmek için gerçekten çabalamalı, elinizden gelenin en iyisini ortaya koymalısınız.

Bu süreç içerisinde forumda konu açarak bizlerden de yardım alabilirsiniz.

Zerdüşt’ün Dümeni
Tanrılar Sizden Asla Vazgeçmeyecek: Hayatta İnişler ve Çıkışlar
Gerçek Öz Sevgi: Uyuşturucu ve Bağımlılıklar - Kişinin Kendini Düzeltmesi

İnsanların ne yaşadıklarını bilmeden saf varsayımlar üzerinden hareket ederek küstahça yargılarda bulunmak, yalnızca bir Andrapod'un sahip olacağı özellikler arasında yer alır. Sizler hayat içerisinde pek deneyime sahip olmayan ve bireysel olarak hâlâ hatalar yapan insanlar iken, başka insanları böylesine sert ve emin bir şekilde yargılama cüretini gösteriyorsunuz.

İnsanlar farklıdır ve yaşadıkları, bunlara olan tepkileri ve diğer her şey de farklıdır. Elinizde bu kişinin yalan söylediğine veya sırf ilgi için numara yaptığına dair kendi anlayışınıza uyan birçok farklı şekilde anlaşılabilecek birkaç unsurdan başka bir şey yok, yine de tüm her şeyi görmezden gelerek ve bu kişinin gerçekten de zor bir durumda olabileceği olasılığını umursamayarak düşene bir tekme daha vurma peşindesiniz.

Özellikle de forumda paylaştığı ilk mesajında bunu yapan bir üyenin ne olduğu bellidir.

Türk forumunun böyle kişiliklere ihtiyacı yok, gidip X üzerinde milleti dilediğinizce zorbalayabilir ve kendi aklınızdaki doğruları empoze etmeye çalışabilirsiniz.

Benzer hâl ve hareketleri sergileyecek üyelerin gönderileri onaylanmayacaktır.
 
Herkese güzel dilekleri ve tavsiyeleri için teşekkür ederim. Keşke Radiancee'nin dediği gibi yalan söylüyor olsaydım.

Rahatsızlık verdiğim için özür dilerim. Bu yazıyı paylaşırken ne düşündüğümü ben de bilmiyorum. Rahatlarım diye düşünmüştüm. Keşke paylaşmasaydım. Her şeyi içimde yaşamak ve dışarıya vurmamak sanırım en doğrusu.
Özür dilemeniz gereken bir durum yok. Yazım tarzınızın farklı olması, zorluklar yaşadığınız veya acı çektiğiniz gerçeğini değiştirmez. Önemli olan dürüstlük ve iyi bir niyet.

Yazım tarzınız ve bahsettikleriniz doğal olarak insanları belirli düşüncelere sevk etmiş. Bu oldukça normal, her insan aynı düşüncelere sahip olmayabilir. Aynı çıkarımlarda bulunmayabilir.

Lâkin iyi bir niyet ile hayatınız konusunda rehberlik istediyseniz, yaşadıklarınızı farklı bir şekilde paylaşmak istediyseniz, bunda utanılacak bir durum yok... Kalbiniz rahat olsun.

Size verilen tavsiyeleri iyi bir şekilde okuyun. Kendinizi iyileştirmek ve geliştirmek konusunda soru sormaya, danışmaya çekinmeyin.

İrade ederseniz ve çabalarsanız her şey mümkün. İyi akşamlar. 🕊🌿
 
Acıları kontrol etmek yapılması zor bir sanattır, lütfen bazı hatalar yaptınız ya da size bazı hatalar yapıldı diye hayattan ümidinizi kesmeyin. Bizler de herkes gibi belirli seviyelerde zor hayatlar yaşıyoruz, hepimizin yarası farklı. Bazı geceler zordur ve insanın ruhuna bile zarar verir, karamsarlık hali bünyeden atılmazsa bu daha da büyür ve bu sefer sizi ele geçirir. Lütfen kendinizi kurban etmeyin.

Hayatta her zaman güzellikler vardır ancak insanlar son zamanlarda fazla nankör olmaya başladı, bu kişilerin arasında ben de varım. Öyle görünmese bile siz de maddi mutluluğu istiyorsunuz. Böyle şeyler sahip oluncaya kadar güzeldir. Bana göre sizin sorununuz kendinizle. Kendini sevmeyen insan, ne hayallerini sever ne gerçeklerini. Fark etmiyorsunuz ama sözleriniz bencillik içeriyor. Böyle bir durumdayken, kendinizi temizleyip iyileştirmedikçe hiçbir yere ait olamayacaksınız ki. Öyle olmadığınız için demiyorum , bu sefer de sorunun ana kaynağı olan kendinize yükleneceksiniz.

İzlediğiniz filmler ya da gördüğünüz hayatlar gerçek değil, anlattığınız hayalleri güzel yapan şey sizin farkındalığınız. Mesela “uyandığımda kuş seslerini duyayım, gülümseyeyim” diyorsunuz sizce bu imkansız mı? Bazı şeylere sahip olamıyor olabilirsiniz ama elinizdeki güzellikleri görmek de sizin elinizde.”Çimenlere yatayım tanrıları düşüneyim” diyorsunuz, bunu yapmaktan sizi alıkoyan nedir? Kimse hayallerine tam olarak kavuşamaz çünkü onlar hayaldir. Gerçeklik her zaman hayallerden farklı olur, dünyanın işleyişi bizim zihnimizden ötedir. Yine de size mutluluğu veren şey farkındalıktır, sevgidir. Etrafınızdaki güzel şeyleri görün, emin olun çirkin dediğiniz şeylerde bile saklı güzellikler var. Görmeye göz lazım.

Bu durumda eğer imkanınız varsa hemen terapi almaya başlamalısınız. Olay ilaçlar değil sizin farkındalığınız, kendiniz de yalnızlığı istemiyorum demişsiniz. Lütfen size yardım edecek birilerini bulun. Henüz hiçbir şey için geç değil.

Erdemli olan, yani doğru olan yaratmaktır. Herkes yıkıp yok edebilir, değerli olan düzeltmektir. Eğer şu anki hayatınızdan memnun değilseniz, kendinize son da olsa bir şans verin. Elinizden geleni yapın ve yeni bir hayat inşa edin. Belki o zaman ellerinizle kurduğunuz hayat size gerçek mutluluğu getirir…

Şeytan babamız kalbinize ferahlık versin.
 
Gönderi limitini karşılamadığınız için şu anda forumlar üzerinden kimseye yazamıyor olmalısınız. Fakat profiline Proton hesabını bırakan kişilerle gönül rahatlığıyla e-posta üzerinden iletişim kurabilirsiniz diye düşünüyorum. Lütfen bu konuda çekinmeyin.

Benimle iletişim kurmak isterseniz, Proton hesabımı aşağıya bırakıyorum. Dilediğiniz zaman, dilediğiniz konuda yazabilirsiniz. “Acaba bunu desem rahatsız olur mu, şundan bahsetsem kafasını ütüler miyim?” diye düşünmeyin; kapım size her daim sonuna kadar açık.

Burayı eviniz gibi görebilirsiniz. Siz de Şeytan Baba’nın bir çocuğusunuz ve burada olmak, diğer herkes gibi sizin de hakkınız.

[email protected]

Sevgilerimle.
 
İntihar ettikten sonra reenkarne olduğumuzda intihar etmemize sebep olan olumsuz hayattan daha olumsuz bir hayat yaşama durumu intihar fikrini geçersiz kılması gerekiyor.

Bunu fark ettiğimden beri, yerimde saymayı, hatta geriye gidişimi durdurdum. Ruhaniyete kendimi daha çok verdim, bir sorun varsa çözdüğümüzde durum düzelmeli. Ve bu kadar manidar dertleri çözmede bir yerden başlamalı. Bunun için birçok hayatımız var. Fakat şahsen ben bu durumdaysam, siz bu durumdaysanız, geçmişteki hayatımda, geçmişteki hayatınızda yanlış yaşanıldığı kesin. Yanlış yaşadığımız kesin. İlk hayatımızda yanlış yaşamışız gibi bu hayatı yaşamalıyız.

Tanrılar hakkında bir süre önce ben de sizin gibi düşünüyordum. Belki durumlarımız tamamen aynı olmayabilir, sadece kendi deneyimlerimi paylaşıyorum. Öğrendiğim şey şu ki, ne zaman onlardan rehberlik istesem bana yardım etmiyorlar diye düşünüyordum. Sonradan anladım ki aslında hep aynı dersin sınavından kaldım. Daha başlardaki şeyleri halletmeden koşmaya ilerlemeye çalışıyordum. Fakat şu an her şey çok daha iyi ve yolunda. Eğer sürekli beni tutan birisi olsaydı, bisiklet binmeyi öğrenemezdim. Öğrenemediğimden de, hep bağımlı olup ilerleyemezdim. Yardım diye düşündüğümüz şey aslında bize ket vuruyor olabilir.

Bu sorunları, problemleri aşmak için çaba sarf etmeli. Güçlü bir auranın verdiği talih ve şans ile, üstüne Tanrıların da yardımıyla korkmadan adım atmak gerekli. Emin adımlar atmak gerekiyor. Kaldı ki, intihar fikrine düşen bir birey bu hayattaki her şeyden vazgeçtiği için her şeyi bitirme seçeneğine yönelmiş bir durumda olduğundan, zaten korkmamalı. Çünkü dediğim gibi zaten her şeyden vazgeçmiş.
 
Bunları yazıp acılarımı paylaşmam gerekiyor. Kusura bakmayın lütfen. Ortamın kalitesini ve huzurunu bozacağım. Ama yazmam gerek. Tek başıma yapamıyorum. Yardıma ihtiyacım var. Çok karanlık, çok iğrenç bir yazı oldu biliyorum. Ama okumaya bile muhtemelen katlanamayacağınız bu yazı benim hayatım. Daha yazmadığım o kadar o kadar şey var ki. İnanın bana aklınız almaz. Aklınıza gelebilecek her türlü iğrençlik, kötülük ve şanssızlık benim hayatımda mevcut.

Bir akşam yemeği istiyorum. Masada babam olsun, annem olsun. Hiç evin tek çocuğu olmamış olayım. Bir abim ve kardeşim olsun. Dedem ve babaannem olsun. Hep beraber yemek yiyelim. Babam ve dedem anılarını anlatsınlar. Hayranlıkla dinleyeyim onları.

Ağızlarından çıkacak en ufak bir kelimeyi bile sabırsızlıkla bekliyor olayım. Ama babam anısını yarıda bıraksın, gıcıklığına anlatmasın. Sinir olayım ona. Yemek bitsin. Herkes odalarına çekilsin ve uyusun. Ben de dışarıya çıkayım. Uzanayım çimenlere...

Namütenahi ve muhteşem evreni seyredeyim. Elimi uzatayım sanki tutabilecekmiş gibi. Rüzgar hafif hafif essin. Ağaçların hışırtılarını duyayım. Cırcır böcekleri senfonilerini sergilesin. Fezaya bakarken hayaller kurayım. Acaba orada kimler vardır diye sorayım kendi kendime... Tanrılarımız gelsin aklıma.

Bu hayali kurarken babamın sesini duyayım arkamda. Bu saatte ne yapıyorsun burada diye kızsın. Sonra yanıma otursun. Beraber izleyelim yıldızları. Kafamı bacaklarının üzerine koyayım sonra. Yarıda bıraktığı anısına devam etmeye başlasın bir anda. Dinleyeyim onu.

Dinlerken düşüneyim kendi kendime, acaba ben cennette miyim? Gökyüzünün muhteşemliği altında kaybolayım. Babamın anlattıkları ruhuma işlesin. Yavaş yavaş kapansın gözlerim. Babam alsın beni odama götürsün. Bırakıversin yatağıma. Kafamı okşayıp iyi uykular desin sessizce.

Gözlerimi açtığımda kuşlar cıvıldıyor olsun. Aşağıdan hoş kokular geliyor olsun. Küçük kardeşim dalsın bir anda kapıyı açarak. Bağırsın. "ANNEM EN SEVDİĞİMİZ KREPTEN YAPTI" Diye. Gülümseyeyim. Bir anda kapayım yatağıma çekeyim onu. Gıdıklayayım. Yapma diye gülerek bağırsın.

Kalkayım yavaşça yataktan. Dışarıya bakayım. Ağaçlar ve tepeler ne kadar güzel gözüküyor diyeyim. Abimi dışarıda göreyim. Kahvaltı için sebze topluyor olsun. Selam vereyim. Görsün. O da selam versin. Lavaboya gideyim. İşlerimi halledeyim. Yine oturalım masaya.

Tadını çıkarayım her şeyin. Abim bir şeyler anlatsın anneme. Annem reddetsin. Abim haksızlık bu diye atarlansın. Babam öksürünce sussun. Güleyim. Krepin tadına bakayım. Ne kadar da güzel diyeyim. Ne kadar da güzel, gerçek olamayacak kadar güzel...

Kahvaltı bitsin. Abim gel yürüyüşe çıkalım desin. Çıkalım. Çok hızlı olsun, yetişemeyim asla ona. Dalga geçsin. "Hadi ama, elinden gelenin en iyisi bu mu?" desin. Başlayayım hızlı hızlı koşmaya. Ormana girelim. Yetişeyim en sonunda ona. Göle geldiğimizi fark edeyim.

Çantasından havluları çıkarsın. Fırlatsın suratıma. Ne duruyorsun desin gülerek. Atlayıversin bir anda suya. Ben de durur muyum hiç? Ben de katılırım ona. Beraber yüzer eğleniriz. Su savaşı yapar güreşiriz. O yener hep tabii ki. Sonuçta onun küçük kardeşiyim.

Dönelim eve bir süre sonra. Kardeşim dışarıda hayvanlarla oynuyor olsun. Ne kadar tatlı. Omuzlarıma alayım onu. Ağaca yaptığımız salıncakta sallayayım. "Daha hızlı salla abi, daha hızlı!'' Dedem ve babannem verandada oturup bizi izliyor olsun. Sonra dona kalayım bir an. Güneş... Güneş ne kadar da güzel batıyor. Renklere bak.

Ne kadar da güzel. Her günüm ne kadar da güzel geçiyor. Dolu dolu. Gerçek... Saf... Masum... Çirkinlikten ve yozlaşmışlıktan uzak.

Hayalim bu. Gerçek olmayacağını bilmek çok üzücü. Ömrümün sonuna kadar yapayalnız kalacağım. Tek başıma yiyeceğim her bir öğünümü. Tek bir kelime dahi etmeden. Evdeki tek insanın hala kendim olduğu, çığlıklarımı kendimden başkasının duyamayacağı rezil, acınası bir hayat.

Birileri benim cennetimi yaşıyor. Umarım sahip olduğu şeyin ne kadar güzel olduğunu biliyordur. Umarım benim sorduğum gibi cennette miyim diye soruyordur kendine. Teşekkür ediyordur Tanrılara. Şarkılar söylüyordur umarım her gün bağıra bağıra sesi kısılana kadar.

Yağmurda koşuşturuyor, kar yağınca da yuvarlanıyordur umarım. Sorun değil. Gerçekten. Ben bu cehennemi yaşarım, yeter ki sen mutlu ol. Benim için cennetimi yaşa. Her bir saniyesinin tadını çıkar. Ben yanayım kavrulayım. Aç kurtlar gibi kendi etimi kemireyim. Tırnaklarımla derimi sıyırayım. Saçlarımı yolayım parça parça.

Bir küvete gireyim. Kan kusayım. O kanlarla yıkayayım bedenimi. Yıkadıkça tekrar kusayım. Kendi kanımla karışık kusmuğumda boğulayım. Kese yerine zımpara kullanayım. Bütün gücümle zımparalayım vücudumu. Hırslanayım. Çıkmalı vücudumdan bütün kirler. Zımparalayıp derimi açtıkça larvalar ve kurtçuklar çıksın vücudumdan. Cırcır böceklerinin değil karasineklerin sesi gelsin kulağıma. Vızıldasınlar. Vızıldamalar yankılansın o tuvalette. Ağlayayım. Hiç durmadan. Kimse duymasın. Duyanlar kulaklarını, görenler de gözlerini kapasın.

Ben yapamıyorum. Lütfen canımı alsınlar artık. Dayanamıyorum. Kendi kafamın içinde yangınların çıkmasından sıkıldım. Yangını söndürmek için gelenler su yerine ateş fışkırıyorlar.

İnat etmiş zihnim. Kendini yok etmeye programlanmış. Mutlu olmamalıymışım gibi. Mutlu olduğum zaman suç işlemişim gibi. Hiç sevmiyor beni. Beynim tırnaklarını kendine geçirip tırmalıyor, yok etmek istiyor kendini. Böyle yaparak belki kurtulurum diyor.

Sesler ve görüntüler bitmiyor. Her gün daha da kötü oluyor. Özellikle o adam yok mu. Neredeyse her gece yatağımın yanında beliriyor. Gözlerini koca koca açmış bana bakıyor. Gözleri o kadar korkunç ki. Bakmamak için gözlerimi kapıyorum. Yorganın altına giriyorum bazen. Yaklaşıyor bana. Fısıldıyor. Ölene kadar bırakmayacağım seni diyor. İnternette gördüğüm o yazıyı söylüyor. "Sen kurtçukların taptığı, o muhteşem cesetsin." Tek gerçek tanrı oymuş. Kadınmışım gibi davranıyor bana. O kadar pis kokuyor ki. Kapkara bir bedeni var. Midemi bulandırıyor. Kaç kez kustum onun yüzünden hatırlamıyorum bile. Gözlerimi onunkiler gibi yapmak istiyor. Bazen duş alırken beni izliyor. Aptal bir melodisi var. Susması için yalvarıyorum. Küfürler ediyorum. Yalvarırım sus. Ellerini kabine koyuyor. Kafasını dayıyor. Su bir anda onun rengiyle çıkmaya başlıyor. Duş bile alamıyorum bazen onun yüzünden. Uykuya dalacağım sırada beynimin içinde titreyen bir bağırma sesi duyuyorum. Kafamın içinde titreşiyor bağırışı. Yankılanıyor resmen. İkinci katta oturuyorum. Buna rağmen pencereden dışarı bakınca ağaca asılmış bir figür görüyorum. Deli gibi sağa sola sallanıyor. Buzdolabını açınca kurtçuklar görüyorum. Devasa kapkara sülükler oluyor. Her şeyin üstüne mukuslarını bırakmışlar. Yemek yerken bir anda yemeğin içinden çıktıklarını görüyorum. Çorbamın içinden kafasını çıkarıp bana baktı geçen. Perdeler iğrenç uzun saçlara dönüşüyor. Kafamın içinde tek bir tane bile ses benim iyiliğimi düşünmüyor. Başka şizofrenlerin en azından kafasının içinde bir tane iyilik timsali oluyor. Bahsetmişlerdi bana. Ama benim gerçek hayatta aşağılanmam yetmediği gibi, kafamın içinde de her daim aşağılanıyorum. "İğrençsin. Yak kendini. Zavallısın. Acınasısın. Şu arabayı görüyor musun? önüne at kendini. Kafana sık. Parmaklarını gözüne sok. Bileklerini kes. Çirkinsin. Ucubesin. Yaratıksın." Bu derdin çözümü de yok. Her şey iyi gibi gözüküyor başta. Sonunda kurtuldum diyorsun. Her şey eskisinden de kötü oluyor sonra bir anda. Tekrar yatağımda beliriyor o adam. Hiç beklemediğim bir anda karşıma çıkıyor. Bunları yaşadıkça anlıyorsun. Bu döngüden bir kurtuluş yok. Bu bir ceza. Ne yaptım ben kim bilir? Neyin cezasını çekiyorum?

Hayatta kalmaya çalışıyorum. Kendime zarar vermeden. İşten de atılacağım bu gidişle. Ne yapacağım bilmiyorum. Tanrıların beni sevmediğini düşünüyorum. Neden bu durumu yaşıyorum ki yoksa? Onlardan başka kimsem yok. Çığlıklarımı ancak onlar duyabilir. Duymuyorlar ama. Demek ki hak ediyorum. Acı çekerek ölmem gerekiyor anlaşılan. Dünyadaki tüm güzelliklerin farkındayım. Mutlu insanlar var. Ne yazık ki bu güzelliklerin hiçbirine dokunamadan öleceğim. Senin cezan bu denmiş sonuçta bana. Ne güzelliği? Güzellik denen kavram yasak bana. Birisi bana seni seviyorum dese yeterdi biliyor musunuz? Bana içten bir kez sarılsa yeterdi. Keşke bir ailem olsaydı. Keşke her şeyin üstesinden tek başıma gelmek zorunda olmasaydım. Keşke birilerinin sevgisinden güç bulabilseydim. Keşke evde beni bekleyen birileri olsaydı. Keşke beni merak eden, halimi hatrımı soran birileri olsaydı. Çok yoruldum. Dört beş saat ancak uyuyabiliyorum. Ama bıraksalar aylarca uyurum biliyor musunuz? Ama yok. Uyutmuyorlar. Huzur bile çok görüldü çünkü bana.

Küçükken hayal ettiğim gelecek bu değildi. O zamanlar bu yaşlarımı hayal edip, o yaşlarımda her şey çok güzel olacak diyordum. Hani nerede o güzel günler sevgili küçüğüm? Hayalini kurduğun, kendini avuttuğun o güzel günler hani, nerede? Görsen korkar mıydın acaba benden? Reddeder miydin? Bu benim geleceğim olamaz diye bağırarak kaçar mıydın benden? Kaçma. Ben de istemezdim böyle olmasını. Özür dilerim. Her şeyi mahvettim. Hem bizi, hem de hayallerimizi öldürdüm. Özür dilerim.

Kimse istemedi. Kimse benim gibi sevmeye çalışmadı. Kimse ben ağlarken beni güldürmeye çalışmadı. Hep ben yaptım. Hiçbir karşılık beklemedim. Neden benim dışımda herkes karşılık bekliyor? Neden, neden? Neden kimse sevgi nedir bilmiyor? Neden ellerimle yüzümü parçalayasım geliyor? Neden tiksiniyorum her şeyden? Çünkü ayak uyduramadım. Nesli tükenen tüm canlılar gibi, günün şartlarına ayak uyduramadım. Bu zamanlara ait değilim ben. Eskiden doğmam gerekirdi. Geç kalmışım. Tren bütün yolcularını almış, gidiyor. Elimde bavul benden uzaklaşmasını seyrediyorum. Dursana, beni unuttun! Ben de gelmek istiyordum! O yolcuların arasına ben de sığardım. Neden. Neden beni almak istemedin?

Babam neden öldü? Annem niye beni siktir etti? Niye ayrılmışlardı ki zaten? Ne olurdu evde olsalardı beraber? Neden eşek gibi çalışmak zorundayım durmadan? Neden köpek muamelesi görüyorum insanlardan? Bu mudur hayat denen şey? Küçük de değilim artık. Kimsenin umursamadığı ve önemsemediği gereksiz bir varlığım sadece. Bir zombiyim. Geleceğinin iyi olmasının imkansız olduğu bir ruh hastasıyım. Hayatta kalmaya çalışıyorum sadece. Ne uğruna? Daha fazla acı çekmek için mi? Bunları hak edecek ne yaptım? Kimin kalbini kırdım da bunları yaşıyorum? Dışarıdaki mutlu aileleri görmek ne kadar acı verici benim için biliyor musunuz? Rica ediyorum. Lütfen, yalvarıyorum size hayatınızın tadını çıkarın. Dünyada bir yerlerde benim gibi sadece acı çekmek için reenkarne edilmiş insanlar var. Onlardan birisi olmadığınız için dua edin Şeytan Baba'ya. Daha fazla katlanmak istemiyorum bu duruma. O sikik hastaneye gitmeyeceğim geri. Yatakta yatarken doktorların bana bakarak bu da intihar etmeye çalışmış diyerek rapor vermesini istemiyorum. Ne yapacağım hiç bilmiyorum. O kadar çaresiz ve kötü durumdayım ki.

Bu yazıyı buraya kadar okuyan kişiler lütfen benimle alay etmesin. İlgi gerçekten aramıyorum. Zaten yanıt vermenizi de beklemiyorum. Sadece acılarımı paylaşmak istedim. Kötü bir niyetim yok yemin ederim. Dalga geçmeyin rica ediyorum. Sizin de taş kalpli olmanızı kaldıramam.

Umarım iyi olursunuz hayatınız boyunca. Sevgiyi en derinlerine kadar kalbinizde hissedip, güneşin batışını seyredersiniz umarım. Gülümseyin. Yakışıyordur eminim size. Çok güçlü olduğunuza da eminim. Benim gibi değilsinizdir siz. Ben yapamadım, siz yaparsınız. Neyse, çok uzattım. Sizleri seviyorum, mutlulukla ve sevgiyle kalın.
🌹🌸 Öncelikle diğer insanlardan yardım istemeniz çok yüce ve asil bir davranış. Yardım istemekten asla çekinmeyin ve diğer insanlardan asla yardım istediğiniz için ve diğer sebeplerden ötürü hata yapmaksızın özür dilemeyin. Çünkü öyle insanlar var ki inanın sırf siz özür dilediniz diye kendilerini üstün görebilirler. Onlara asla bu üstünlük hissini yaşatmayın.

Siz de umarım iyi olursunuz. Güçsüz olduğunuzu nereden çıkarttınız? Bence tamamen güçlüsünüz. Bu kadar yükü kaldırabilen siz elbette ki güçlüsünüz. Türkiye'nin genel durumuna da bakarsak maalesef ki duygusuz, bilgisiz ve cahil bir üçüncü dünya ülkesi olma yolunda hızla ilerliyor. Neyse ki yüce satanist topluluğu kapılarını Türkiye'ye de açmış ki şuanda biz iyi insanlar birbirimize anadilimizde destek olabiliyoruz. İnsanların size kötü davranışlar sergilemesi ise sizi asla etkilemesin, çünkü davranış ve söz sahibine aittir size değil. Yaptığınız her bir iyi davranış ve yardım sizi daha da yüceltir. Ancak iyileşene kadar tüm yardımı ve iyiliği sadece kendinize yöneltmelisiniz. Bencillik bazen iyidir, özellikle de çevrenizdeki insanlar iyiliği hak etmiyorsa.

Bahsettiğiniz siyah bedenli kişi büyük ihtimalle hissettiğiniz güçsüzlük duygusu neticesinde ortaya çıkmış gibi görünüyor. Öncelikle kimsenin size zarar veremeyeceğini ve hiçbir şey yapamayacağını aklınızda bulundurun. O kişiyi gördüğünüz anda derin bir nefes alın ve onunla savaşmaktan asla çekinmeyin ve o kişinin tamamen beynin bir oyunu olduğunu aklınızda bulundurun. Durumu sakin kılmak için bu pozitif cümleyi söyleyebilirsiniz: "Şu anda güvendeyim, evimdeyim, kimse beni gözetleyemez, kimse bana zarar veremez, kimse bana hiçbir şey yapamaz, gördüğüm o kişi asla gerçek değil, bu koku bir hayal ürünü."

Sizinle kimse de asla dalga geçme hakkına sahip değildir. Sizinle dalga geçen insanlar olduğunda onları polise ya da savcılığa bildirme hakkınız olduğu lütfen aklınızda bulunsun. Sizinle dalga geçen insanlar olduğunda onlara asla bakmayın, hiçbir şey söylemeyin ve herhangi bir duygu hissetmeyin (örneğin; nefret, öfke, utanç). Bu, sizi onlara karşı daha üstün ve umursamaz gösterecektir. Kişiler sizin umursamaz olduğunuzu bildiklerinde size karşı dalga geçme cürretinde bulunamayacaklardır. Çünkü bileceklerdir ki aptal konumuna düşüyorlar, muhattapları yok.

İntihar konusunda ise şunları söyleyebilirim ki her şeyi daha kötü hale getirir. İntihar ile kendinizi öldürdüğünüzde ruhunuz spiritüel aleme gidecek ve reenkarnasyon sırası için bekleyecektir. Fakat sorun şudur ki ruhunuz tamamen negatiftir. Negatif ise negatifi kendine çeker. -1-1=-2 gibi düşünebilirsiniz. Peki sizce negatif bir ruh bir beden ile iyi bir yaşama sahip olabilir mi? Doğru cevap "Hayır" olacaktır. Ruhunuz negatif enerjisiyle girdiği yeni bedende daha büyük sorunlar yaşayacaktır. Bu sorunları düşünmek bile korkutucudur. Asla intihar etmeyin.

Aile her zaman kan bağı olan kişiler değildir, bir evcil hayvan bile aileniz olabilir. Gerçek aile bağı sevgidir. Düşünsenize, kan bağı olan bir aile ancak sevgi eksik. O aile huzurlu ya da mutlu olur mu ya da tam anlamıyla aile diyebilir miyiz? Hayır diyemeyiz. Hayatınızda annenizden ve babanızdan daha değerli ve sizi önemseyebilecek belki yüzlerce, belki de binlerce kişi vardır. Ve Tanrılar sizi bu kişilerle elbette buluşturacaktır. Belki bir arkadaş, belki bir kedi, belki bir köpek ya da sizi çok seven çok iyi komşular.

Size iyi gelebilecek bir şeyi biliyorum, bence bir evcil hayvan edinmelisiniz. Hayvanlar çok tatlıdır ve sizi gerçekten de çok iyi hissettirirler. Sokakta sizleri bekleyen yüzlerce patili dostunuz var, hepsi size bir yoldaş ve en iyi arkadaş. Kendinizi asla yalnız ve mutsuz hissetmeyin. Bence bir tane evcil hayvan edinin.

Sizi terk etmiş o kadına da anne demeyi bırakın. Kadın olmak kolay olabilir ama anne olmak sadece çocuk doğurmak değildir. Sizi gerçek anlamda önemseyen ve size değer veren insanlar elbette ki yolunuzda karşınıza çıkacaklardır.

Her şeyin iyi olacağına dair umudunuzu asla kaybetmeyin. Umut, hayatın formülüdür.

Sevgiyle kalın, sağlıcakla kalın, yardım istemekten asla çekinmeyin. 🕊️🕊️
 

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Satan

Back
Top