Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

Welcome to Our New Forums

  • Our forums have been upgraded! You can read about this HERE

Yaşadıklarım ne

satou

Active member
Joined
Mar 24, 2022
Messages
374
Her şey aslında yıllar önce başladı, ani bir farkındalık ile yaşadığım her şeyin sorumluluğunu almaya başladım, bir parazite bel bağlayıp suçlamak veya dua etmek yerine dediğim gibi tüm her şeyin sorumluluğunun bende olduğunun farkına vardım. Belki basit geliyordur ama benim içim dönüm noktası gibi bir şeydi. O zamanlar m*slumandım ama ruhaniyetin farkındaydım, ateist gibi bir şey oldum daha sonra da Satanist. Bu aslında Kundalini sürecimin de başlangıcıydı. Çünkü bundan sonra hiçbir şey aynı olmadı. Bu benim için, hayatı sevme ve ciddiye alma, toparlanma kıvılcımı gibi bir şeydi. Boş boş yaşamak yerine gelişmeyi seçmekti. Bir işe başlamak gibi düşünebilirsiniz. O iş zaten magnum opus oluyor. O günden sonra her gün bana "bilgi indirildi" sanki.

Kendimi gerçekleri anlama konusuna fazla kaptırdım. Gün içinde bile zihnim hep çok farklı alakasız konularla meşgul oldu. Yine de en sonunda cevap bulamadığım, anlayamadığım, gizemli kalan çoğu şeye cevap bulabildim. Kendimi tam da bu yüzden suçlu hissediyorum, hissetmemem gerektiği halde. Normal şekilde yaşamak varken ben niye böyleydim?

Çocukluğumdan beri ruhaniyetin o kadar farkındaydım ki. Zaten farklı olduğumu biliyordum. Yine de, bu farklılığın kendimi geliştirmemle giderek daha da artacağını, ilerde hayatımı yaşanmaz hale getireceğini kim bilebilirdi? İşte şu anda tam da bunu yaşıyorum. Artık eski halimden eser kalmayışı, hayata bakış açımın tamamen değişmesi..

Ben insanların öleceklerini bile bile nasıl yaşadığına anlam veremiyorum. Gerçekten bir gün öleceksin, sonrasında ne olduğu da belirsiz, ateistsin ya da bir parazite inanıyorsun. Boş bir şekilde bir şeylerle kendini oyalamak nasıl mümkün bilmiyorum. Artık ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum her şey boş geliyor.. Yaşamak için bir amacım yok, eğlenemiyorum. Bir çözüm de bulamıyorum. Kim daha kötü durumda? Ben mi yoksa diğer insanlar mı? Belki ruhaniyetle hiç alakam olmasaydı böyle olmazdı.

Neredeyse her ay aynı bunalıma giriyorum. Sonrasında yataktan kalkasım bile gelmiyor. Boğulduğumu hissediyorum. Bu sadece depresyon değil, ne bilmiyorum. Bunun olmasından birkaç gün öncesinde de sebepsiz yere halsizleşiyorum. Sonra rüyalarım aşırı yoğun olmaya başlıyor bir anda. Sonrasında da kendimi bunalıma girmiş halde buluyorum. Nefes almak zorlaşıyor, sanki her şey üstüme geliyormuş gibi. Elimden ise hiçbir şey gelmiyor. Vücudum yanmaya başlıyor, stres oluyorum. Sadece panik atak gibi bir şey olmadığından eminim. Tüm bunların sonu ne zaman gelecek bilmiyorum. Zaten bir anda olan şeyler de değil. Normalde de hayattan neredeyse hiç zevk almıyorum. Bu şeyler nihayet bitince her şeyin düzeldiğini sansam da bir süre sonra yine aynı şeyleri yaşıyorum.

Kendimi öldürmek bir çözüm değil biliyorum ama bu düşüncelerden kurtulamıyorum. Zaten kendini geliştirmek isteyen birisi neden böyle bir şey istesin? Belki Tanrılarla iletişim kurmak bir şeyleri düzeltebilir, zaten aklımda bundan başka bir çözüm fikri yok. İntihar etmekle Tanrılarla konuşmak arasında gidip geliyorum sadece. Yine de duyularımı hala geliştirmedim, bu halde normalde de zar zor yaptığım yoga ve nefes egzersizlerini de yapamıyorum.

Normal şartlarda intihar bir çözüm değil ama ben gerçekten acı çekmek istemiyorum daha fazla. Belki normal bir insan olsa bir şekilde hayata tekrar bağlanır, her şeyi yoluna koyardı ama ben bunu yapamam. Dediğim gibi yaşamak için bir sebep bulmakta zorlanıyorum. Bu döngü hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor. Ailemi üzmek de istemiyorum, zaten bunu yapmaya şimdilik cesaretim de yok ama bir gün gerçekten artık dayanamadığım bir noktaya gelmekten korkuyorum. Tanrılarla iletişim kurmaya bile isteğim yok diyebilirim o derece boşluktayım. Lütfen, tavsiyelerinize ve analizlerinize ihtiyacım var.
 

Sınav zamanındasın bununolması gayet normal. Stres seni aşırı zorluyor ve gelecek kaygısı da pastanın üzerindeki çilek oluyor. Ben daha o zamanda değilim bu yüzden empati yapamıyorum. Ama şunu iyi biliyorum; ben yaşamayı çok seviyorum ama yaşamıma karışan beni sınırlayan ve kısıtlayan her kim olursa olsun ondan nefret ediyorum ve bu yüzden de onun sonunu izlemek için yaşıyorum ama tabi bu benim kendimi gaza getirme şekilim. Nefret, intikam, kin, özgürlüğe düşkünlük ve yaşamı sevmek bence beni ayakta tuttuyor. Sizde böyle yapabilirsiniz. Çünkü sizde bir bakıma benim gibisiniz.

Tanrıların rituelleri 7 güne sıralayarak yapabilirsiniz bu baya yardımı olur ve yanınada sıkı meditasyon programı da iyi olucaktır.

Her insan inandığı değerler ve bağlı oldukları ilkeler ve prensipler üzerine yaşar ve hayatlarını idame ettirler. Bir SS olarak yaşamın kutsal olduğunu biliyoruz bu yüzden lütfen kendinizi öldürmeyin. Siz bir SSsınız bir savaşçısınız ve bir savaşçı kaçmaz sadece stratejik bir şekilde geri çekilir ama yinede savaşır sonuç ne olursa olsun.

Bence mutlak bir narsit olup benim gibi sadece kendiniz ve ilkeleriniz üzerine yaşamalısınız. Çünkü diğer herkes bir engeldir ve onların yaptıkları ve düşünceleride. Ama asla intihar etmemelisiniz.

Pek tavsiye veremedim ama yinede umarım yardımcı olmuşumdur.
 
Esenlikler,

Kendinizi insanlardan soyutlayarak ve yaşadığınız acıyı dramatize ederek kendinizi daha da kötü bir duruma sürüklediğinizi düşünüyorum. Sizin iç dünyanızı bilemem, buradaki hiç kimse de bilemez ancak şunu öğrendim ki yaşadığımız acıları dramatize ederek kendi gözümüzde büyütmek, bu sorunları çözmemekle kalmadığı gibi her şeyi daha da kötü bir noktaya sürüklüyor.

Her insanın gelişim sürecinde geçtiği yollar farklıdır ve kendi yolunda karşılaşacağı sorunları ancak ve ancak kendisi çözebilir.

İçinde bulunduğunuz durumu yorumlama şeklinizi değiştirmeniz gerekiyor olabilir. Çok sık yaptığım bir hataydı. Kendinize bu olumsuz telkinleri sürekli verdiğiniz sürece bu durum düzelmeyecek. İlk olarak zihninizde düşündüğünüz ve kurduğunuz cümlelerde bu olumsuz afirmasyonları durdurun. Yapıcı ve olumlu cümleler kurmaya başlayın. Kendinize sürekli mutsuz olduğunuzu söylerseniz, bunu zihninizde mühürlersiniz.

"Düşündüklerinize dikkat edin, sözlere dönüşürler.
Sözlerinize dikkat edin, eylemlere dönüşürler.
Eylemlerinize dikkat edin, alışkanlıklara dönüşürler.
Alışkanlıklarınıza dikkat edin, karakterinize dönüşürler.
Karakterinize dikkat edin, kaderinize dönüşür."
-Lao Tzu


Büyük bir değişimin içine girdiğinizi söylemişsiniz ki evet, birçok SS bu duyguları deneyimliyor. İnsan, doğası gereği geçmişe özlem duyar. Özellikle bazı insanlar geçmişte takılı kalmaya daha meyilli olabiliyor. Geçmişte yanlış bir kişi olsa ve absürt zamanlar geçirmiş olsa bile sırf nostaljik duyguların etkisiyle bunlardan kopamayabiliyor. Geçmişe takılı kalırsanız üzgün olacaksınız. Geleceğe takılı kalırsanız da büyük ihtimalle panik hâlinde ve endişeli. Şimdiye, yaşadığınız ana odaklanabilirseniz o zaman dingin bir zihin elde edeceksiniz.

Uzun bir yol katettiğinizi tahmin edebiliyorum. Birçok fikir ve düşünce değişikliğine uğradınız. Karakterinizde de çok büyük değişimler geçirmiş olabilirsiniz. Bunlar gelişmek için çaba gösteren her insanın yaşadığı deneyimler, farklı ama aynı. Değişim süreci acılı olacak olsa bile gerekliyse girilmeli. Buraya kadar geldikten sonra kendinizi yeni değişimlere kapamadığınızdan emin olun. Gelişirken değişim kaçınılmaz, bunu reddetmek ise zorluk yaratır. Yaşadıklarınız ve iç dünyanız size özel olsa da aynı konseptteki bu duyguları hepimiz deneyimliyoruz, kendinizi bu konuda ayrıştırıp yalnızlaştırmayın.

"Pahalıya mâl olur ölümsüzlük; karşılığı olarak birçok kez ölür daha yaşarken insan..."
-Friedrich Nietzsche (Ecce Homo)

Amaçsız kaldığınızdan bahsetmiştiniz ve duyularınızın zayıf olduğunu, sanırım amaç olarak belirleyebileceğiniz bir şey bulduk. Örneğin çakralarınızı henüz hissedemiyorsanız bunu da ilk amacınız olarak belirleyebilirsiniz. Hangi seviyedeyseniz her zaman bir adım daha ileriye gidebilmeyi hedeflemelisiniz. Diğer insanlar ot gibi yaşayıp saman olarak ölecekler. Ancak hayatının içinde ruhaniyet ve gerçekler olan birisi, kendisine amaç edinme konusunda pek de zorlanmaz diye düşünüyorum.

İyi günler.
 
satou said:
Her şey aslında yıllar önce başladı, ani bir farkındalık ile yaşadığım her şeyin sorumluluğunu almaya başladım, bir parazite bel bağlayıp suçlamak veya dua etmek yerine dediğim gibi tüm her şeyin sorumluluğunun bende olduğunun farkına vardım. Belki basit geliyordur ama benim içim dönüm noktası gibi bir şeydi. O zamanlar m*slumandım ama ruhaniyetin farkındaydım, ateist gibi bir şey oldum daha sonra da Satanist. Bu aslında Kundalini sürecimin de başlangıcıydı. Çünkü bundan sonra hiçbir şey aynı olmadı. Bu benim için, hayatı sevme ve ciddiye alma, toparlanma kıvılcımı gibi bir şeydi. Boş boş yaşamak yerine gelişmeyi seçmekti. Bir işe başlamak gibi düşünebilirsiniz. O iş zaten magnum opus oluyor. O günden sonra her gün bana "bilgi indirildi" sanki.

Kendimi gerçekleri anlama konusuna fazla kaptırdım. Gün içinde bile zihnim hep çok farklı alakasız konularla meşgul oldu. Yine de en sonunda cevap bulamadığım, anlayamadığım, gizemli kalan çoğu şeye cevap bulabildim. Kendimi tam da bu yüzden suçlu hissediyorum, hissetmemem gerektiği halde. Normal şekilde yaşamak varken ben niye böyleydim?

Çocukluğumdan beri ruhaniyetin o kadar farkındaydım ki. Zaten farklı olduğumu biliyordum. Yine de, bu farklılığın kendimi geliştirmemle giderek daha da artacağını, ilerde hayatımı yaşanmaz hale getireceğini kim bilebilirdi? İşte şu anda tam da bunu yaşıyorum. Artık eski halimden eser kalmayışı, hayata bakış açımın tamamen değişmesi..

Ben insanların öleceklerini bile bile nasıl yaşadığına anlam veremiyorum. Gerçekten bir gün öleceksin, sonrasında ne olduğu da belirsiz, ateistsin ya da bir parazite inanıyorsun. Boş bir şekilde bir şeylerle kendini oyalamak nasıl mümkün bilmiyorum. Artık ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum her şey boş geliyor.. Yaşamak için bir amacım yok, eğlenemiyorum. Bir çözüm de bulamıyorum. Kim daha kötü durumda? Ben mi yoksa diğer insanlar mı? Belki ruhaniyetle hiç alakam olmasaydı böyle olmazdı.

Neredeyse her ay aynı bunalıma giriyorum. Sonrasında yataktan kalkasım bile gelmiyor. Boğulduğumu hissediyorum. Bu sadece depresyon değil, ne bilmiyorum. Bunun olmasından birkaç gün öncesinde de sebepsiz yere halsizleşiyorum. Sonra rüyalarım aşırı yoğun olmaya başlıyor bir anda. Sonrasında da kendimi bunalıma girmiş halde buluyorum. Nefes almak zorlaşıyor, sanki her şey üstüme geliyormuş gibi. Elimden ise hiçbir şey gelmiyor. Vücudum yanmaya başlıyor, stres oluyorum. Sadece panik atak gibi bir şey olmadığından eminim. Tüm bunların sonu ne zaman gelecek bilmiyorum. Zaten bir anda olan şeyler de değil. Normalde de hayattan neredeyse hiç zevk almıyorum. Bu şeyler nihayet bitince her şeyin düzeldiğini sansam da bir süre sonra yine aynı şeyleri yaşıyorum.

Kendimi öldürmek bir çözüm değil biliyorum ama bu düşüncelerden kurtulamıyorum. Zaten kendini geliştirmek isteyen birisi neden böyle bir şey istesin? Belki Tanrılarla iletişim kurmak bir şeyleri düzeltebilir, zaten aklımda bundan başka bir çözüm fikri yok. İntihar etmekle Tanrılarla konuşmak arasında gidip geliyorum sadece. Yine de duyularımı hala geliştirmedim, bu halde normalde de zar zor yaptığım yoga ve nefes egzersizlerini de yapamıyorum.

Normal şartlarda intihar bir çözüm değil ama ben gerçekten acı çekmek istemiyorum daha fazla. Belki normal bir insan olsa bir şekilde hayata tekrar bağlanır, her şeyi yoluna koyardı ama ben bunu yapamam. Dediğim gibi yaşamak için bir sebep bulmakta zorlanıyorum. Bu döngü hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor. Ailemi üzmek de istemiyorum, zaten bunu yapmaya şimdilik cesaretim de yok ama bir gün gerçekten artık dayanamadığım bir noktaya gelmekten korkuyorum. Tanrılarla iletişim kurmaya bile isteğim yok diyebilirim o derece boşluktayım. Lütfen, tavsiyelerinize ve analizlerinize ihtiyacım var.

Esenlikler, yazdığım her şeyi lütfen derin bir samimiyet içerdiğini bilerek okumanı istiyorum.

Seni muhtemelen kimse %100 anlayamaz şu durumda, bu durumda başkası olsa onu da kimse anlayamazdı. Tam anlamıyla film gibi hayatlar yaşıyoruz ve dünyayı kurtarıyoruz. Neyse, içindeki her şeyden arınman gerektiği düşüncesindeyim. Ve ardından işe koyulman gerekiyor. Şikayet ettiğimiz her şeyi düzeltebiliriz. Diğer insanların bir yerlerini yırtarak hayalini kurduğu her şeyi bizler yapabiliyoruz.

Günümüz dünyasında standart normal yaşam modeli genelde NPC tarzı insanlara hitap ettiği düşüncesindeyim. Bu standarda boyun eğmeye gerek yok.

Hayattan genel olarak ben de pek zevk almam. Ama hayatı boş boş geçirmek de saçma. Bizi Nihilistlerden ayıran ince değil bayağı kalın bir çizgi var. Bunu gözardı etmemeliyiz.

Nihayetinde kendini her şeyden arındırıp istediğinin ne olduğunu keşfetmen gerekiyor bence. Ve sıkıntılarını sorgula. "Niye bu haldeyim?", "Niye hiçbir şeyden zevk almıyorum?", "Niye yaşamak istemiyorum?", "Hayalini kurup isteyebileceğim şeyler neler?" gibi. Büyü yaptıktan sonra bile kusursuz bir şekilde inanıp olacağını düşünüyoruz bilirsin. Ve genel olarak baktığında inanç çok büyük bir şey. İlk önce kendine inan ve her şeyi değiştirip başarabileceğini bil. Sadece düzeltmen gereken şeyler ve cevabını bulman gereken sorular var. Ardından istediğin şeylere inan. Olacağını bil. Onlar için hareket et. Tamamen olmasa da bazı noktalarda hemen hemen aynıyız. Mail adresi verirsen eğer belki çözüm bulabiliriz (kendimi burada açmak pek istemiyorum). Burada uzayıp gitmesi sanırım pek iyi olmaz. Bilmiyorum.
 
Baroness Blossom said:

Sınav zamanındasın bununolması gayet normal. Stres seni aşırı zorluyor ve gelecek kaygısı da pastanın üzerindeki çilek oluyor. Ben daha o zamanda değilim bu yüzden empati yapamıyorum. Ama şunu iyi biliyorum; ben yaşamayı çok seviyorum ama yaşamıma karışan beni sınırlayan ve kısıtlayan her kim olursa olsun ondan nefret ediyorum ve bu yüzden de onun sonunu izlemek için yaşıyorum ama tabi bu benim kendimi gaza getirme şekilim. Nefret, intikam, kin, özgürlüğe düşkünlük ve yaşamı sevmek bence beni ayakta tuttuyor. Sizde böyle yapabilirsiniz. Çünkü sizde bir bakıma benim gibisiniz.

Tanrıların rituelleri 7 güne sıralayarak yapabilirsiniz bu baya yardımı olur ve yanınada sıkı meditasyon programı da iyi olucaktır.

Her insan inandığı değerler ve bağlı oldukları ilkeler ve prensipler üzerine yaşar ve hayatlarını idame ettirler. Bir SS olarak yaşamın kutsal olduğunu biliyoruz bu yüzden lütfen kendinizi öldürmeyin. Siz bir SSsınız bir savaşçısınız ve bir savaşçı kaçmaz sadece stratejik bir şekilde geri çekilir ama yinede savaşır sonuç ne olursa olsun.

Bence mutlak bir narsit olup benim gibi sadece kendiniz ve ilkeleriniz üzerine yaşamalısınız. Çünkü diğer herkes bir engeldir ve onların yaptıkları ve düşünceleride. Ama asla intihar etmemelisiniz.

Pek tavsiye veremedim ama yinede umarım yardımcı olmuşumdur.

Sınava bu sene de giremiyorum maalesef. Doğru düzgün çalışamadım. Gelecek kaygısından bahsederek iyi bir noktaya değindiniz. Açıkçası kaygılandığım söylenemez, ya da içten içe kaygılanıyorumdur. Bilmiyorum. Sınav bana hiçbir zaman zor gelmedi. Çalışma isteği bulmak zor geldi. Evet, gerçekten deli gibi çalışan insanlar var. Çoğu zorunda olduğu için böyle. Çalışmamaktan başka seçenekleri yok, berbat bir düzen. Eziyet. Bu beni çok üzüyor.

Nefret ve kin... Benlik şeyler olup olmadığı konusunda o kadar kararsızım ki. İlerledikçe, çoğu şey artık boş geliyor. İntikam da öyle. Yine de sizi hayata bağlıyor olması ilginç. Beni hayata bağlayan bir şey bulmakta zorluk çekiyorum. Başka insanlar yaşarken ben soyutlanmış şekilde izliyorum sanki. Bu hayatsızlıkla falan ilgili değil, sadece bir şeyler sorunlu ve eksik geliyor. Bu yüzden de kendimi kaptırıp eğlenemiyorum.

Nasıl eğlenebilirim zaten? Bazı şeyler gerçekten geri alınamıyor. Farkındalık gibi, ya da öğrenilen bir bilgi. Bir kez soyutlanınca tekrar bağlanmak zor geliyor. En azından çocukken kendimi kaptırıp eğlenebiliyordum. Sadece yaşıyordum. Büyünce, özellikle de bu şekilde büyüyünce artık yaşam katlanılmaz geliyor.

Yaşamın kutsal ve ne kadar değerli olduğunu çok iyi anlayabiliyorum. Ben, en azından diğer insanlara göre yaşamıma daha fazla değer verdiğimin de farkındayım. O zaman neden ölmek istiyorum? Belki de acı çekmeyi hak ettiğimi düşünmüyorumdur. Bunu kendime yaptığım bir kötülük olarak görüyorumdur. Gerçekten bunları hak etmiyorum. Öyleyse değiştirmek için çabalamam gerekiyor galiba.

Mutlak bir narsist olmak.. Zaten olması gerektiği gibi bencil ve büyük bir egoya sahip olmama rağmen keşke daha az hassas biri olsaydım. Cidden, narsist ya da bencil olsan bile duygular işi bana kalırsa çoğu zaman bozuyor. Özellikle de benimki gibi şiddetli duygulara sahipsen. Belki insanlar beni anlayamaz, ya da ben onları. Gerçekten güçlü duygulara ve derin, yoğun, karanlık bir bilinçaltına ve zihne sahip olmanın nasıl bir şey olduğu herkesin anlayabileceği türden bir şey değil. Ben ölmek istediğimde aslında ölmek istemiyorum. Sadece içimdeki bir şeyleri öldürmek istiyorum. Bana kalırsa hayat şartları fazla yüzeysel, sadece dümdüz. İster istemez zihnimin karanlığına çekiliyorum. Beni zihnimden çıkarabilecek kadar ilgi çekici bir şey yok dışarıda. Tam olarak böyle.

Evet yardımcı oldun. Sana mail atabilirim miyim?
 
satou said:
Sınava bu sene de giremiyorum maalesef. Doğru düzgün çalışamadım. Gelecek kaygısından bahsederek iyi bir noktaya değindiniz. Açıkçası kaygılandığım söylenemez, ya da içten içe kaygılanıyorumdur. Bilmiyorum. Sınav bana hiçbir zaman zor gelmedi. Çalışma isteği bulmak zor geldi. Evet, gerçekten deli gibi çalışan insanlar var. Çoğu zorunda olduğu için böyle. Çalışmamaktan başka seçenekleri yok, berbat bir düzen. Eziyet. Bu beni çok üzüyor.

Nefret ve kin... Benlik şeyler olup olmadığı konusunda o kadar kararsızım ki. İlerledikçe, çoğu şey artık boş geliyor. İntikam da öyle. Yine de sizi hayata bağlıyor olması ilginç. Beni hayata bağlayan bir şey bulmakta zorluk çekiyorum. Başka insanlar yaşarken ben soyutlanmış şekilde izliyorum sanki. Bu hayatsızlıkla falan ilgili değil, sadece bir şeyler sorunlu ve eksik geliyor. Bu yüzden de kendimi kaptırıp eğlenemiyorum.

Nasıl eğlenebilirim zaten? Bazı şeyler gerçekten geri alınamıyor. Farkındalık gibi, ya da öğrenilen bir bilgi. Bir kez soyutlanınca tekrar bağlanmak zor geliyor. En azından çocukken kendimi kaptırıp eğlenebiliyordum. Sadece yaşıyordum. Büyünce, özellikle de bu şekilde büyüyünce artık yaşam katlanılmaz geliyor.

Yaşamın kutsal ve ne kadar değerli olduğunu çok iyi anlayabiliyorum. Ben, en azından diğer insanlara göre yaşamıma daha fazla değer verdiğimin de farkındayım. O zaman neden ölmek istiyorum? Belki de acı çekmeyi hak ettiğimi düşünmüyorumdur. Bunu kendime yaptığım bir kötülük olarak görüyorumdur. Gerçekten bunları hak etmiyorum. Öyleyse değiştirmek için çabalamam gerekiyor galiba.

Mutlak bir narsist olmak.. Zaten olması gerektiği gibi bencil ve büyük bir egoya sahip olmama rağmen keşke daha az hassas biri olsaydım. Cidden, narsist ya da bencil olsan bile duygular işi bana kalırsa çoğu zaman bozuyor. Özellikle de benimki gibi şiddetli duygulara sahipsen. Belki insanlar beni anlayamaz, ya da ben onları. Gerçekten güçlü duygulara ve derin, yoğun, karanlık bir bilinçaltına ve zihne sahip olmanın nasıl bir şey olduğu herkesin anlayabileceği türden bir şey değil. Ben ölmek istediğimde aslında ölmek istemiyorum. Sadece içimdeki bir şeyleri öldürmek istiyorum. Bana kalırsa hayat şartları fazla yüzeysel, sadece dümdüz. İster istemez zihnimin karanlığına çekiliyorum. Beni zihnimden çıkarabilecek kadar ilgi çekici bir şey yok dışarıda. Tam olarak böyle.

Evet yardımcı oldun. Sana mail atabilirim miyim?
Esenlikler,

Buna birşey diyemem ama bu kesinlikle beni de üzüyor.

Eğlenmemenin sebebi acı çekmen. Bende kendimi hem zorla hemde isteyerek soyutlamak zorunda kaldım. Ama ne diyorum biliyor musun ? "Acı çektirenler ve beni kendi istediğim hayattan koparmaya çalışanda elbet bir gün bunun yüzünden çok acı çekicekler ve o gün olduğunda onları daha rahat ve zevkle ezicem." Bunun için yaşıyorum bir bakıma.

Hala eğlenebilirsin. Ben şu durumda bile eğlenmeyi azda olsa başarabiliyorum. Sadece biraz kendini değiştirmen ve odaklanman lazım kendine. Şuan bulunduğun bu durumda sonsuza kadar kalamazsın. Bu yüzden bu bir gün değişecek ve herşey çok farklı olacak.

Evet kesinlikle hak etmiyorsun bu kadar acı çekmeye ve kötü davranışlara maruz kalmayı kesinlikle hak etmiyorsun. Bu yüzden neden kaçmak yerine bunu değiştirmiyorsun ? Bunu yaptığın zaman daha güçlü olacaksın bence.

İçinizde sizi yapan ve acı çekmenizi sağlayan şeylerse ve insanlar bunları istemiyorsa sizde değil onlarda hata ve yanlışlık vardır.

Yazabilirsin. [email protected]

Şunu söyleyim. Burada ben ya da bir başkası seni ne kadar motive ederse etsin. Eğer sen istemezsen bunların hiçbir faydası olmaz. Bu yüzden güçlü olmalısın. Herkese ve özellikle sana acı çektirenler ve sana varsa zavallı gibi görenlere karşı.

Yardımcı olduğuma sevindim.

İyi günler.
 
Sapahe said:
Esenlikler,

Kendinizi insanlardan soyutlayarak ve yaşadığınız acıyı dramatize ederek kendinizi daha da kötü bir duruma sürüklediğinizi düşünüyorum. Sizin iç dünyanızı bilemem, buradaki hiç kimse de bilemez ancak şunu öğrendim ki yaşadığımız acıları dramatize ederek kendi gözümüzde büyütmek, bu sorunları çözmemekle kalmadığı gibi her şeyi daha da kötü bir noktaya sürüklüyor.

Her insanın gelişim sürecinde geçtiği yollar farklıdır ve kendi yolunda karşılaşacağı sorunları ancak ve ancak kendisi çözebilir.

İçinde bulunduğunuz durumu yorumlama şeklinizi değiştirmeniz gerekiyor olabilir. Çok sık yaptığım bir hataydı. Kendinize bu olumsuz telkinleri sürekli verdiğiniz sürece bu durum düzelmeyecek. İlk olarak zihninizde düşündüğünüz ve kurduğunuz cümlelerde bu olumsuz afirmasyonları durdurun. Yapıcı ve olumlu cümleler kurmaya başlayın. Kendinize sürekli mutsuz olduğunuzu söylerseniz, bunu zihninizde mühürlersiniz.

"Düşündüklerinize dikkat edin, sözlere dönüşürler.
Sözlerinize dikkat edin, eylemlere dönüşürler.
Eylemlerinize dikkat edin, alışkanlıklara dönüşürler.
Alışkanlıklarınıza dikkat edin, karakterinize dönüşürler.
Karakterinize dikkat edin, kaderinize dönüşür."
-Lao Tzu


Büyük bir değişimin içine girdiğinizi söylemişsiniz ki evet, birçok SS bu duyguları deneyimliyor. İnsan, doğası gereği geçmişe özlem duyar. Özellikle bazı insanlar geçmişte takılı kalmaya daha meyilli olabiliyor. Geçmişte yanlış bir kişi olsa ve absürt zamanlar geçirmiş olsa bile sırf nostaljik duyguların etkisiyle bunlardan kopamayabiliyor. Geçmişe takılı kalırsanız üzgün olacaksınız. Geleceğe takılı kalırsanız da büyük ihtimalle panik hâlinde ve endişeli. Şimdiye, yaşadığınız ana odaklanabilirseniz o zaman dingin bir zihin elde edeceksiniz.

Uzun bir yol katettiğinizi tahmin edebiliyorum. Birçok fikir ve düşünce değişikliğine uğradınız. Karakterinizde de çok büyük değişimler geçirmiş olabilirsiniz. Bunlar gelişmek için çaba gösteren her insanın yaşadığı deneyimler, farklı ama aynı. Değişim süreci acılı olacak olsa bile gerekliyse girilmeli. Buraya kadar geldikten sonra kendinizi yeni değişimlere kapamadığınızdan emin olun. Gelişirken değişim kaçınılmaz, bunu reddetmek ise zorluk yaratır. Yaşadıklarınız ve iç dünyanız size özel olsa da aynı konseptteki bu duyguları hepimiz deneyimliyoruz, kendinizi bu konuda ayrıştırıp yalnızlaştırmayın.

"Pahalıya mâl olur ölümsüzlük; karşılığı olarak birçok kez ölür daha yaşarken insan..."
-Friedrich Nietzsche (Ecce Homo)

Amaçsız kaldığınızdan bahsetmiştiniz ve duyularınızın zayıf olduğunu, sanırım amaç olarak belirleyebileceğiniz bir şey bulduk. Örneğin çakralarınızı henüz hissedemiyorsanız bunu da ilk amacınız olarak belirleyebilirsiniz. Hangi seviyedeyseniz her zaman bir adım daha ileriye gidebilmeyi hedeflemelisiniz. Diğer insanlar ot gibi yaşayıp saman olarak ölecekler. Ancak hayatının içinde ruhaniyet ve gerçekler olan birisi, kendisine amaç edinme konusunda pek de zorlanmaz diye düşünüyorum.

İyi günler.

Çok güzel konuştunuz. Ama artık ne desem bilmiyorum. Uyuyamıyorum bile içimdeki bir şey beni yakıyor ve sakinleşemiyorum. Nasıl bir psikolojik sorunum var bilmiyorum. Öyle bir bataklığın içine düştüm ki. İyi olmadığımı biliyorum. Hayatı kendime zindan ettim sadece. İntiharı yeniden başlamak olarak görüyorum.

Engel olamadığım mantıksız korkularım ve düşüncelerim var. Neptün etkisinden çıkamıyorum. Kısaca beni deliliğe sürükledi. Bu cümleyi üzülerek söylüyorum ki galiba intihar edeceğim çünkü zaten yaşamıyorum. Yaşamayı beceremiyorum, beceremedim. Nasıl bir kader bu bilmiyorum. Lanetliyimdir belki de. Kelimelerle tarif edebileceğim bir sey değil. Bıktım bu acı döngüsünden. Ne için çekiyorum bu acıyı? Boş yere. Sadece normal bir hayat istedim, mutlu olmak. Nolur bir şeyler olsun artık. Daha fazla dayanamayıp bir yerden atlamaktan korkuyorum. Ruhuma işkence ediyormuşum gibi geliyor. Belki diyebilirsiniz "sana bu kadar acı veren ne?" diye. Zihnimden kaçamıyorum. Gerçeği ayırt edemiyorum geçmişte inanılmaz saçma şeyler yaptım ve sonradan gün içinde aklıma gelerek canımı yakmaya devam etti. Nasıl açıklasam artık ben de bilmiyorum. Bunlar belki de son sözlerim. Mükemmel olmaktan çok uzağım sadece. Tanrılar gibi mükemmel acısız bir hayat sürmek, sağlıklı bir zihne sahip olmak. Kendimi böyle garip bir simülasyona sıkıştırmışım gibi geliyor. Artık ne gerçek ne değil bilmiyorum. Bundan nasıl kurtulurum onu da bilmiyorum. Ağlamak değil, çığlık atmak değil, ölmek istiyorum. O derece birikti ve bunaldım. Ben de istemiyorum ailemi üzmek ve bırakmak. Ama umutsuz vakayım. Dayanamıyorum. Anlıyor musunuz, yoruldum. Kaçmak savaşmaktan cazip geliyor. Stres beni öldürecek artık. Beynim acıyor gerçekten.

Belki psikologa git veya meditasyon yap diyebilirsiniz. Gerçekten bilmiyorum gerçekten bir umudum yok tarif edemem halimi. Mutlu olmayı bilerek istemiyor gibi de görünebilirim. Aslında o kadar istedim ki. Bunu yazarken bile ruhum bedenimden çıkacakmış gibi hissediyorum. Bunu yazmak yerine gidip bir yerden atlamak geliyor içimden.

Evet bir sürü insan var intihara meyilli olan, herkesin bir derdi var ama benimki o kadar ağır ki. Kelimenin tam anlamıyla delirmiş, düşündükçe beni de üzen daha umutsuz kişiler var onun da farkındayım. Ben böyle acı verici bir dünyada yaşamaya katlanamıyorum.

Ya dünyada gerçekten milyarlarca insan var. Her biri ayrı bir ruh. Centilse zaten Tanrı olma potansiyeli var. O kadar kişiden sadece birkaç kişiyiz. Şeytan Baba'nın varlığından haberdar olmayan o kadar kişi var ki. Yine de hala derinlerde ağır geliyor. Ben geçmişi özlüyorum. Mutlu olduğum zamanları özlüyorum. Böylesine bir eziyet çekmediğim zamanları özlüyorum. Bu genç yaşımda neden bulaştım bunlara? Niye sadece birkaç yıl içinde kendimi bile tanıyamaz oldum? Şeytan Baba'dan başka hiçbir şey bilmeyen kendimi onun yoluna ve gerçeklere adamış biri olmama rağmen neden ruhum bedenimi terk edercesine acı çekiyorum? Niye kendimi öldürmekten başka bir şey düşünemez oldum?
 
Pegasus666 said:
Bence ailenle konuşup psikiyatriye gitmelisin. Ülkemizde psikiyatri genelde çıtkırıldım insanların aktivitesi olarak görülüyor ancak saĝlık için şart.

Gideceğim.. Önceden gitmiştim fayda etmemişti. Ben sağlıklı olduğumdan emin olamadım zaten. Borderline kişilik bozukluğu şüphesi içindeydim. Beynimde bir sorun da olabilir. Çünkü stres yönetimim gerçekten sıfır. Beyin cerrahına gideceğim. Bir şey çıkar mı emin değilim.
 
satou said:
Evet bir sürü insan var intihara meyilli olan, herkesin bir derdi var ama benimki o kadar ağır ki. Kelimenin tam anlamıyla delirmiş, düşündükçe beni de üzen daha umutsuz kişiler var onun da farkındayım. Ben böyle acı verici bir dünyada yaşamaya katlanamıyorum.
Esenlikler,

Hayatımın en başından beri, kendimi bildim bileli hayatımda kimseye anlatamadığım sorunlarım oldu. Kimseye. Gerçekten şimdiye kadar kimseye anlatmadığım sorunlar var. Anlatmak istesem de anlatamadığım.

Bu cümleleri ne kadar sık kurmuşumdur kim bilir. Normal bir hayatım, normal bir başlangıcım olsaydı. Normal bir hayatta ruhaniyetle karşılaşsaydım keşke diyerek sadece kendime olan inancımı zedeledim.

Hayatımda normal dışı olan durumlar, her zaman için gerçek potansiyelimi sergileyebilmemin önünde oldu. Buraya çekilmem ise şüphesiz ki hayatımın bir kırılma noktasıydı.

Eminim ki siz de tam olarak hayatınızın kırılma noktasının üzerindesiniz. Bunu, hayatın gidişatını simgeleyen bir yaşam çizgisi olarak hayâl etmenizi rica ediyorum. Gerçeklerden uzak ve stabil bir hayat yaşayan insanların çizgisi de stabil bir şekilde ilerler. Bu çizgiyi yukarıya çekmeyi nasıl yapabileceklerini de bilemezler. Siz ise biliyorsunuz. Burasıyla karşılaşmanız şüphesiz ki hayatınızın çizgisinde bir kırılma efekti yarattı. Bu kırılma anında doğru karar verirseniz ve gerekli çabayı gösterirseniz emin olun ki şu an gözünüzde büyüttüğünüz sorunları birer birer çözeceksiniz. Tanrılar da size gerekli anlarda doğru şekillerde yol gösterecek. Emin olabilirsiniz.

İntihar etmek sadece her şeyi daha kötü bir duruma sürükleyecek. Sonraki hayatınızda bu şekilde pes etmenizden ötürü muhtemeldir ki daha kötü bir başlangıç yapacaksınız. Esir alınıp deriniz yüzülerek acı içinde ölmeniz beklenmiyorsa intihar mantıklı bir seçenek değil hayır. İntihar ancak böyle bir esir alınma durumunda acil çıkış kapısı olarak kullanılabilir. Ancak bu durumunuzda mantıklı değil kesinlikle. Bu ihtimali kafanızdan silin. Şimdi pes etmeniz, sadece sonraki yaşamanızı kötüleştirmekle kalmayacağı gibi bu hayattaki birçok fırsatınızı geri tepmiş olduğunuz anlamına gelir. Nasıl fırsatlar kaçıracak olduğunuzu tahmin bile edemezsiniz. Özgür iradeye inanmasam da iradeye inanırım. Kaderimizi, kararlarımızla değiştirebiliriz.

Evet, hayat acımasızdır. Bu acımasızlık da bir gerçek. Dünyadaki bu kötülüğü yok edebilmek insanlığın çabasıyla gerçekleşecek. Acılardan kaçmayın, acılara göğüs gerin. Yumruğunuzu havaya kaldırıp, göğsünü gererek "Pes etmiyorum!" de. Bunu gerçekten söyleyin, şaka yapmıyorum.

Tanrılarımızın hayatının acısız olduğunu sanmıyorum. Geçmişlerinde büyük acılar yattığını tahmin ederim. Gerçek kahramanların hikayelerinde büyük acılar yatar. Acılara karşı olan bakış açımızı ve duruşumuzu doğru ayarlayabilirsek acılarımızdır bizi geliştiren. Acılarınız sonunuz olmasın, aksine avantaj hâline getirin.

Acılara göğüs gererken de gözünüzü öfke bürümesin. Yola çıkarken ne amaçla çıktığınızı unutmayın. Öfkeyle kalkan zararla oturur demişler.

Kendi sağlığınıza dikkat ederek oluşturabileceğiniz düzene bağlı kalın. Sadece ruhaniyet değil. Uyku düzeni, yapabileceğiniz herhangi bir kişisel bakım ya da egzersiz rutini bile olur. Böyle bir düzene bağlı kalmak emin olun ki mentalinizi onaracak.

Sayın Pegasus'un da söylediği gibi eğer alabiliyorsanız ve almak isterseniz bir sağlık kurumuna gitmeyi de düşünebilirsiniz. Gitseniz de gitmeseniz de bunları çözebilmek sizin isteğinize ve çabanıza bağlı.

Kırılma noktasındasınız ve karar vermeniz gerekiyor. Çizginiz aşağıya doğru mu kırılacak, yukarıya mı? Aşağıyı seçerseniz sadece her şeyi daha zorlaştırmış olacaksınız. Yukarıyı seçin ve gelecekte, bu zorlu zamanlarda yumruğumuzu havada tutmuş olmaktan birlikte gurur duyalım.

(Bu gönderiyi mobil cihaz üzerinden yazıyorum. Pek kontrol etme şansım olmadı, yazım hataları ya da anlatım bozukluklarının mevcut olması yüksek bir ihtimal)

İyi günler.
 
zavaliebalo said:
satou said:
Her şey aslında yıllar önce başladı,

Esenlikler, bazı klişe tavsiyeler vardır. İntihara eğilimi olan, gün içinde yataktan kalkmaya mecali bile olmayan adama kalk spor yap düzelir tarzı tavsiyeler verirler. Bunlar tabii ki çoğu durumda işe yaramaz ama bilimsel olarak insana iyi geldiği de göz ardı edilemez. O bahsettiğin vücudunun yanma hissiyatını biliyorum. Nabzın 150 atmaya başlıyor ve sebebini bile bilmiyorsun. İnsan bazen kaygılandığı şeyin farkında bile olmadan bu tarz şeyler yaşayabiliyor. Eğer gerçekten psikolojik destek almaya ihtiyaç duyacak kadar dibe battıysan sana vereceğim tavsiye şu. Siktiriboktan devlet psikiyatrilerine gitme, sakinleştirici ve antidepresan verip yollayacaklar. Onun yerine bir psikoloğa gidip tanı konulmasını iste. Eğer dediğin gibi borderline, bipolar tarzı bir hastalığa sahipsen bunu bilmen gerek ama şunu da ekleyeyim ki, 1 doktor sana bipolarsın dedi diye bipolar olmuyorsun. Zamanla mecalin oldukça 6-7 tane psikoloğa gidip hepsini göz önünde bulundur ve eğer gerçekten borderline tarzı bir hastalığa sahipsen o zaman ilaç kullanmaya başlamalısın. Bu tarz yatıştırıcı ilaçlar, sana kol verip bacağını almaya benziyor. Gerçekten beynindeki hormonsal dengeyi sağlayabiliyorlar ama yan etkileriyle uğraşıyorsun. Ve gerçekten ağır yan etkiler bunlar. O yüzden, gerçekten ihtiyacın yoksa kullanmamalısın. Normal bir günde uyuyup 48 saat sonra uyandığımı bilirim.

Onun dışında eğer bir şehirde yaşıyorsan, arada bi kaçamak yapıp, yeşillik dolu doğal yerlerde vakit geçirmeni tavsiye ederim. Toz ve pislik dolu yerlerde yaşıyoruz. Vaktin var ise sabah 5.30da orada olursan güneşin doğuşunu izleyebilirsin, gerçekten kulağa çok klişe geliyor ama insan bu tarz doğal yerlerde kendi dertlerini unutuyor. Biranı alıp gece şarkını açıp yürüyüş yapabilirsin. Bunlar bana iyi gelen şeyler. Alkol kullanıyorsan abartma, bu tarz kötü hissettiğin durumlarda bir kaçamak yapayım diye içtiğin 2,3 bira bile bağımlılık derecesine kolayca çıkabiliyor. Uyku düzenin nasıl bilmiyorum ama akşam erken yatıp sabah erken uyanmak bir süre sonra gerçekten iyi hissetmene sebep olur (asla beceremesem de). Ve en önemlisi çok düşünmemek, "overthinker" bir insana çok düşünme diyemezsin ama ben gerçekten bunun insanın elinde olduğunu düşünüyorum. İnsan kendini rahatsız eden düşüncelerden kendini arındırabilir. Satanist ol veya olma, boşluk meditasyonu kafanı rahatlatmanda iyi gelebilir.

Ve felsefi olarak bakacak olur isek, şu an yaşadığın şeyleri hayatının bir döneminde zaten tecrübe etmen gerekiyordu. Fakat sanırım bu tecrübenin biraz fazla uzun sürmesinden şikayetçisin. Asla geçmiyor. Bu durumda kendine kaygılarından olabildiğince uzaklaşabileceğin bir ortam ayarlayıp, duygusal olarak olabildiğince düşük olduğun bir günde hayatın hakkında uzun uzun düşünmelisin. O zaman insan anlıyor , yaşadığın şeyler ne kadar kötü olsa bile bunları yaşaman gerektiğini. Bu düşünceyi hayatının bir parçası haline getirir isen, kötülüğe ve depresifliğe olan bakış açın değişecek ve kötü tecrübelerinle daha kolay başa çıkmaya başlayacaksın. Sadece duygularımız mantığımızdan daha baskın olduğu zamanlarda bunu anlayamıyoruz.

Bok gibi insanların arasında, bok gibi şehirlerde, asla istediğimiz hiç bir şeyi elde edemediğimiz ve bu yüzden her zaman elimizde olan ile yetinmek zorunda olduğumuz, hiç bir şeyden gerçekten keyif alamaya alamaya gerçek hazzın ne olduğunu unuttuğumuz bir dönemde yaşıyoruz. Yolda yürürken mutlu mutlu dolaşan 21 iq dangalak insanlara baktıkça, insan asıl olayın mutluluk veya mutsuzluk ile alakalı olmadığını anlıyor. Kendine bir yol çizip o yolda ilerlemelisin ve en azından "bir şeyler" yapmalısın. Sevdiğin şeyi yapmalısın. Eğer yok ise sevdiğin şeyi bulmalısın. Hiç bir şey ilgimi çekmiyor, hiç bir şey yapmak istemiyorum diyorsan, (ki bunu kendime bir çok defa söyledim) bu bir yalan. Sadece daha bulamadın. Yapmaktan keyif aldığın ve kendini verebileceğin bir şey olduğunu düşün. Yataktan kalkmak için elde tutulabilir bir sebebin olmuş olurdu. Bu fırsat sana kendi gelmeyecek, kalkıp kendin bulmalısın. Üniversite falan okuyup vakit kaybetmeni tavsiye etmiyorum. Bu homosapienlerin arasında var olmak bile içini daraltıyor olmalı. İnsan yapmak istediği şeyi yapmak için, hayatı boyunca işine yaramayacak konuları ezberleyip, aptal bir sistem ile hayatından 12 yıl vererek elde etmemeli zaten.

Ve son olarak, bu gerçekten çok saçma gelebilir ama siktir et. Siktir etmek senin elinde, belki o panik anında değil ama genel olarak senin elinde. Sadece buna inanmalısın. Kendine siktir ediyorum de, beni şu an mutsuz eden ve düşüren ne varsa siktir ediyorum de, ve ne yapmak istiyorsan onu yap. Her şeyi siktir et ve yürü. Hayat yürümekten ibaret.

Beni gerçekten anlamış birisine benziyorsun. Bu samimi konuşman umudumu biraz da olsa yükseltti. En azından anlaşıldığımı hissettim. Düşüncelerin benimkilere çok benziyor. Şimdi biraz olsun daha farklı bakabiliyorum.

Ben gerçekten de klişe tavsiyelerden, mutlu mutlu gezen insanları görrmekten, psikiyatriye gidip aynı ilaçlarla dönmekten sıkıldım. Gerçekten inanması güç saçmalıklarla dolu bir dünyada yaşıyoruz. Teknoloji gelişiyor insanlar aptallaşıyor, robotlaşıyor. Kimsenin kimseden bir farkı yok, dünyanın her yeri ot gibi yaşayan insan kaynıyor. Öyle bir yer ki her 40 saniyede 1 kişi kendini öldürüyor. Şehirlerin ışıkları arttıkça insanların ışığı azalıyor. Ya, gerçekten şaka gibi gelmese ciddiye alıcam ve intiharın i sinden bahsetmicem ama şaka gibi hayat. Uyu uyan, amaç ara. Yapabileceğim her şeyi zaten yapmışım gibi geliyor. Şurada bir avuç kişi toplanmış bir şeyler başarmaya çalışıyoruz. Hepimiz kendi hayatlarımızda delirmemek için direniyoruz. Bu iç karartıcı şehirlerde donuk donuk bakan insanların arasında delirmemek elde değil. Bu nasıl bir gezegen, hayatı sevdiren hiçbir şey yok.

Dışarı çık dolaş hava al diyenler falan. Şu şekilde mutlu olan var mı? Evet kardeşim bak geçti her şey şu an. İyi geliyor olabilir ama sihirli bir aktivite değil.

Yine de, insanın gidecek hedefi olmasa da yürüdüğü bir yolu olmalı.

Bir rüya görmüştüm. Tüm gezegen komple restore ediliyordu. Camiler yerlerinde yoktu. Her yeri kaplayan o zehirli sis kaybolmuştu ve bir çeşit ıssızlığa bürünmüştü sanki her yer. O bunaltıcılıktan eser kalmamıştı. Rüyanın hissi bana yaşadığımı hissettirmişti. Başka bir rüyam da başka bir gezegendeydi. Tek yapılması gerekenin eğlenmek olduğu adeta mükemmel insanların yaşadığı bir yerdi. Bana yaşadığımı hissettiren, hissine odaklandığımda bana umut veren başka bir rüya. Bir de hayata bakıyorum, o kadar boş ve boğucu ki. Hayatın amacı kendini ve çevreni geliştirmek ama sadece kendini geliştirdikçe ve çevre aynı kalınca acı çekmek kaçınılmaz.

Evet eğitim sistemi de korkunç. 12 yıl direkt çöp. Ezberlediklerin gidince geriye yine boş kafalılık kalıyor. O kadar çok eleştirilebilecek şey var ki. Şu dünyada düzgün şey az.

Borderline konusuna değinmeniz hoşuma gitti, bende olduğuna neredeyse emin olduğum durum. Beynimi çıkarıp atasım geliyor. İnternette aynı durumdan muzdarip birçok insanın yaşadıklarına ve çektiği acılara şahit oldum. Özellikle o kronik boşluk hissi çekilmiyor. Gerçekten çok kötü bir şey. Görmek istemeyeceğin bir şey görünce derin yüzülmüş gibi acı çekiyorsun. Mutluluk hissi yabancı ve boş gelmeye başlıyor. Duygu ve düşüncelerin seni baştan aşağı sarsıp kölesi yapıyor. Sessizlik yerine beyninde bitmeyen bir savaş hakim oluyor. En azından insanların deneyimleri böyleydi ve benimki de pek farklı değil. Yan etkilere sahip ilaçlar ise hiç iç açıcı gelmiyor.

Gerçekçiliğimi koruyabilip insanların çoğunun gerçekten aptal olduğunu hatırlayınca intihar cringe geliyor. Ama sonra içinde bulunduğum bok çukuruna bakıyorum ve gidip gelmeler başlıyor.

Ah keşke siktir et diyebilsem. Yine de o kadar güzel söyledin ki.

Şu birkaç günlük yoğun acı sürecinde bakış açım hızlıca level atladı. Ayrıca Tanrıların ışığı olmadan bu dünyanın karanlığında kaybolacağımı anladım. Düşüncelerimin çok da önemli olmadığını da anladım. Galiba her ne olursa olsun kendine eziyet etmeye değmiyor. "Her şeyi boş vermek" kötü bir şey gibi geldi hep ama anladım ki birisi kendini seviyorsa kendisi dışındaki çoğu şeyi boş vermeli. Ben düşüncelerimden daha değerliyim. Büyütüp altında ezilmeye değmez. Düşünceler gider ben kalırım sonuçta.

Gerçekten çokça içimi döktüm burada. Sizinle mailleşmek isterim bu arada.
 
Bazen hayat üstüne gelir, her şey üst üste biner. Hayatın alt üst olacak diye endişelenme, altı üstten daha iyi. Uyanış yaşıyorsun ve bu sancılı süreç belki seçimin ve ülkenin malum durumundan dolayı kendi hayatının da etkisiyle ağır geliyor olabilir. Varoluşsal sancılar çekmekle iş bitse keşke. Zor döneminde sana psikolojik mental sağlığını düzeltmen için çalışma önerirdim ancak ağır gelebilir muhtemelen yaparken dayamayıp intihar edersin. O yüzden taç çakrası ve epifiz bezine odaklan onlar üzerine çalışmalar yap. Evet diğer insanlardan farklısın lakin seninle biz benzer sorunlar yaşıyoruz bazen tekrarlanması güç olaylar yaşasak bile...
İstersen inzivaya çekil ruhuna ve benliğine derin odaklan istersen de çık dışarı kültürlü sosyal mekanlara git yeni insanlar tanı arkadaş ol. Bu süreçte meditasyonlarini ihmal etme. Son olarak hayatını, hayatını zehir eden insanlardan intikam almak için harcama. Yani amacın bu olmasın. Haa amaç arıyordun zaten. Amacın kendine amaç bulmak olsun olmaz mı? Felsefeye giriş kitaplarından başlayabilirsin ve garip gelen normal şeyleri bile sorgularsan derin anlamlar çıkabilir.
 
zavaliebalo said:
satou said:
Beni gerçekten anlamış birisine benziyorsun. Bu samimi konuşman umudumu biraz da olsa yükseltti. En azından anlaşıldığımı hissettim. Düşüncelerin benimkilere çok benziyor. Şimdi biraz olsun daha farklı bakabiliyorum.

Ben gerçekten de klişe tavsiyelerden, mutlu mutlu gezen insanları görrmekten, psikiyatriye gidip aynı ilaçlarla dönmekten sıkıldım. Gerçekten inanması güç saçmalıklarla dolu bir dünyada yaşıyoruz. Teknoloji gelişiyor insanlar aptallaşıyor, robotlaşıyor. Kimsenin kimseden bir farkı yok, dünyanın her yeri ot gibi yaşayan insan kaynıyor. Öyle bir yer ki her 40 saniyede 1 kişi kendini öldürüyor. Şehirlerin ışıkları arttıkça insanların ışığı azalıyor. Ya, gerçekten şaka gibi gelmese ciddiye alıcam ve intiharın i sinden bahsetmicem ama şaka gibi hayat. Uyu uyan, amaç ara. Yapabileceğim her şeyi zaten yapmışım gibi geliyor. Şurada bir avuç kişi toplanmış bir şeyler başarmaya çalışıyoruz. Hepimiz kendi hayatlarımızda delirmemek için direniyoruz. Bu iç karartıcı şehirlerde donuk donuk bakan insanların arasında delirmemek elde değil. Bu nasıl bir gezegen, hayatı sevdiren hiçbir şey yok.

Dışarı çık dolaş hava al diyenler falan. Şu şekilde mutlu olan var mı? Evet kardeşim bak geçti her şey şu an. İyi geliyor olabilir ama sihirli bir aktivite değil.

Yine de, insanın gidecek hedefi olmasa da yürüdüğü bir yolu olmalı.

Bir rüya görmüştüm. Tüm gezegen komple restore ediliyordu. Camiler yerlerinde yoktu. Her yeri kaplayan o zehirli sis kaybolmuştu ve bir çeşit ıssızlığa bürünmüştü sanki her yer. O bunaltıcılıktan eser kalmamıştı. Rüyanın hissi bana yaşadığımı hissettirmişti. Başka bir rüyam da başka bir gezegendeydi. Tek yapılması gerekenin eğlenmek olduğu adeta mükemmel insanların yaşadığı bir yerdi. Bana yaşadığımı hissettiren, hissine odaklandığımda bana umut veren başka bir rüya. Bir de hayata bakıyorum, o kadar boş ve boğucu ki. Hayatın amacı kendini ve çevreni geliştirmek ama sadece kendini geliştirdikçe ve çevre aynı kalınca acı çekmek kaçınılmaz.

Evet eğitim sistemi de korkunç. 12 yıl direkt çöp. Ezberlediklerin gidince geriye yine boş kafalılık kalıyor. O kadar çok eleştirilebilecek şey var ki. Şu dünyada düzgün şey az.

Borderline konusuna değinmeniz hoşuma gitti, bende olduğuna neredeyse emin olduğum durum. Beynimi çıkarıp atasım geliyor. İnternette aynı durumdan muzdarip birçok insanın yaşadıklarına ve çektiği acılara şahit oldum. Özellikle o kronik boşluk hissi çekilmiyor. Gerçekten çok kötü bir şey. Görmek istemeyeceğin bir şey görünce derin yüzülmüş gibi acı çekiyorsun. Mutluluk hissi yabancı ve boş gelmeye başlıyor. Duygu ve düşüncelerin seni baştan aşağı sarsıp kölesi yapıyor. Sessizlik yerine beyninde bitmeyen bir savaş hakim oluyor. En azından insanların deneyimleri böyleydi ve benimki de pek farklı değil. Yan etkilere sahip ilaçlar ise hiç iç açıcı gelmiyor.

Gerçekçiliğimi koruyabilip insanların çoğunun gerçekten aptal olduğunu hatırlayınca intihar cringe geliyor. Ama sonra içinde bulunduğum bok çukuruna bakıyorum ve gidip gelmeler başlıyor.

Ah keşke siktir et diyebilsem. Yine de o kadar güzel söyledin ki.

Şu birkaç günlük yoğun acı sürecinde bakış açım hızlıca level atladı. Ayrıca Tanrıların ışığı olmadan bu dünyanın karanlığında kaybolacağımı anladım. Düşüncelerimin çok da önemli olmadığını da anladım. Galiba her ne olursa olsun kendine eziyet etmeye değmiyor. "Her şeyi boş vermek" kötü bir şey gibi geldi hep ama anladım ki birisi kendini seviyorsa kendisi dışındaki çoğu şeyi boş vermeli. Ben düşüncelerimden daha değerliyim. Büyütüp altında ezilmeye değmez. Düşünceler gider ben kalırım sonuçta.

Gerçekten çokça içimi döktüm burada. Sizinle mailleşmek isterim bu arada.

Tekrardan esenlikler satou,

Anlaşıldığını hissettirebildiğimi sevindim, çünkü seni anlıyorum. Ve evet mail atabilirsin.

Dünyanın ne kadar boktan bir yer olduğundan bahsetmişsin, evet öyle. 8 milyar insan varken güzel ve barışçıl bir yer olma şansının olduğunu düşünmüyorum. Maalesef ki durum bu.

"Dışarı çık dolaş hava al diyenler falan. Şu şekilde mutlu olan var mı? Evet kardeşim bak geçti her şey şu an. İyi geliyor olabilir ama sihirli bir aktivite değil."

Bunu bana mı söyledin bilmiyorum, çünkü sana dışarı çıkıp yürüyüş yapmanı vesaire tavsiye ettim ama, eğer bana söylediysen bunları yapınca iyi olacağını değil iyi geleceğini kast etmiştim.

Borderlinedan bahsedeyim. Borderline bir kız arkadaşım vardı. Hayatımda gördüğüm en enerjik insandı galiba. 10 numara kızdı. Her türden insan tanıdım. OKB arkadaşım da var, musluktan akan suyla konuşan şizofren bir tanıdığım da vardı. Bunlar can sıkıcı problemler ama bu tanıdığım kişiler gerçekten bana iyi gelen insanlardı. Kendileri de iyi insanlar. Belki de önemli olan budur, iyi olmak.

"Gerçekçiliğimi koruyabilip insanların çoğunun gerçekten aptal olduğunu hatırlayınca intihar cringe geliyor. Ama sonra içinde bulunduğum bok çukuruna bakıyorum ve gidip gelmeler başlıyor."

Zaten şöyle bi mantık olarak bakarsak intihar hiç bir zaman doğru ve mantıklı değil, sadece o yüksek duygu halinde herşeyin bitmesini, veya bulunduğun durumdan kurtulmak istediğin için aklına gelen tek çözüm yolu o oluyor. Hatta beynine bi tohum gibi yerleşiyor bir süre sonra. En küçük bir olumsuzluğu çekemez hale geliyorsun ve direkt intihara yöneliyorsun. Hepsi düzelecek bir gün, düzelmese bile bunları bastırmayı öğrenebilirsin.

Ha ben bunları söylüyorum da ben de böyle ermiş, mutluluğun sırrını çözmüş, asla mutsuz olmayan tyler durden gibi bir herif değilim. Ben de çöküyorum ve o umutsuzluğu ben de tadıyorum. Sadece başa çıkmanın bir yolunu bulmuş gibiyim.
Bazen başa çıkamadığı da oluyo insanın. İşte bu durumda başa çıkamayacağım durumları da yaşamam gerektiğini hatırlatıyorum kendime. Diyecek pek bir şey yok, mutlu olmak bizim elimizde ama daha yöntemini tam anlayamadık.
Anlarız bir gün.

"Bunu bana mı söyledin bilmiyorum, çünkü sana dışarı çıkıp yürüyüş yapmanı vesaire tavsiye ettim ama, eğer bana söylediysen bunları yapınca iyi olacağını değil iyi geleceğini kast etmiştim"

Hayır o kısmı sana söylemedim tabii ki de, sitem niteliğindeydi. Karışık yazdım o yüzden gerçekten öyle anlaşılmış.

İntihar çözüm değil biliyorum hayat bu kadar basit değil.. İntihar benim için ne acaba? Anlık acıdan kaçış mı? Ya da zihinden kaçış mı? Neden intihar bu kadar yaygın? Sanki herkes birbirinden görüyor gibi. İntihar dediğin şey kendini öldürmek ve kimse gerçekten bunun ne anlama geldiğini anlamıyor gibi. Günümüz dünyasında yaygın, popüler bir moda olmuş durumda.

Gerçekten öyle saçma bir dünya ki. Doğuyorsun, bir süre sonra sorumluluğa boğuluyorsun. Bir şekilde hayatta kalıp belirli bir yaşa gelince de bunalıma giriyorsun. Benim sevmediğim şey, insanların bir sorun yokmuş gibi acılarını gizlemeleri. Bence herkes sadece kendisinin acı çektiğini sanıyor. Yalnızlık bana kalırsa gerçek bir intihar sebebi. İnsanlar içindeki acıyı paylaşamıyor. O içinde biriken acıdan intihar ederek kurtulmaya çalışıyor.

Bir sorunla karşılaşınca aklına intihardan başka bir şey gelmiyor insanların. Popülerleşti de ondan. Bir de şu var, insanların çoğunluğu intihar ettiğinde yok olacağını düşünüyor. Ruh formunda ne hissediyorlar bilmiyorum. Galiba intihar edenlerin çoğu inançsız olanlar. Bir dayanak bulamıyorlar. Acılarını da paylaşamıyorlar. İşte dünyanın sorunu bu.

İnsanlar dayanaksız kalmamak için de malum programlara bulaşıyorlar. Aptallaşmamış olanlar gerçekleri kabullenmeyi seçiyor, bu mutsuz olmayı da seçmek anlamına gelse bile. Mantıkları ağır basıyor ama mutsuz oluyorlar. İşte o insanların dayanağı olmalıyız. Biz burada tam da bunu yapıyoruz. İnsanların yaşaması için uğraşıyoruz. Amacımız "hayat bok gibi"den "hayat tarif edilemez kadar iyi"ye level atlamak. Olması gerektiği gibi. Şu an belki zor hatta imkansız geliyor ama mümkün. Eninde sonunda öyle olacaksa bile, çalışmazsak olmaz.
 
Kendinizi sırf burada olduğunuz için sorgusuz sualsiz diğer insanlardan üstün hissediyorsunuz ancak bunun tam olarak doğru olmadığını bilmelisiniz. Kendinizi doğru şekilde değerlendirdiğiniz zaman, aslında pek çok "normal" insandan daha geride olduğunuzu göreceksiniz. O hâlde, size üstünlüğü ve "gerçeğin farkında olan" unvanını veren Spiritüel Satanizm, varlığınızın hangi parçasında tezahür ediyor? Zira kendiniz, problemleriniz ve durumunuz hakkında temel bir anlayıştan dahi yoksunsunuz.

Cehalet, mutluluğu getirmez. Bilakis işlerin daha da kötüleşmesine sebep olur. Hayat denen okyanusta yol alıyorsanız, o zaman öncelikle yüzmeyi bilmelisiniz. Ardından kendinize bir sandal inşa etmelisiniz. Dalgalar sizi alabora edecektir ancak boğulmayı kabul etmek yerine, bu sefer daha dayanıklı bir gemi inşa etmelisiniz. Bu böyle sürüp gider ancak anlamanız gereken, uzun vadeli düşünmeye meyilli olmadığımız için, doğamızın kurbanı olmanın da çok olası olmasıdır.

Ardından insan aptalca davranır ve bunun bedelini hiç de hoş olmayan bir şekilde öder. Farkında olmanız, size acı getiriyor gibi gözükse de, bununla birlikte kurtuluşa ulaşma şansını da getirir. Oysa farkında olmayanlar, sizin tarafınızdan arzulanan bu duruma karşın, yine de acı çekerler ve onların, sizin aksinize, kurtuluşa ulaşmak için herhangi bir yolları yoktur. Ruhları küle döner ve yok olur.

Burada gerçekten size işkence eden problemler var gibi gözükebilir, esasen pek çoğunu siz yarattınız ve farkında değilsiniz. Bunun sebebi, belli bir yöne, ki burada bu yön oldukça negatif oluyor, doğru çok fazla ve uzun süre gitmenizdir. Şimdi bu negatif yönün getirdikleri, sizin perspektifinizi tanımlıyor ve gerçekliğinizi belirliyor. Bu yüzden daima kendi zihninizde kapana kısılmış hissediyorsunuz. Zira basitçe, bu yöne doğru çok fazla ilerlediniz ve pozitif bir yönden çok uzaklaştınız.

Hayatımızda dengenin varlığı bulunmalıdır ve aşırılıklar, uzun vadede beklenilenden farklı etkilere sebep olabilir. Ruhumuzda hem yaratım hem de yıkım bulunmalıdır. İnsan, iyi huylar yaratabilmeli ve kendisi için iyi olanı getirebilmelidir. Aynı zamanda kötü huyları da yok edebilmeli ve kendisi için kötü olanı uzaklaştırabilmelidir.

Siz, kötü yanlarınızı yıkmaya başlamalı ve kademeli olarak iyi olanı yaratmalısınız. Bu zaman alacaktır. Şunu da unutmamalısınız, uzun süre gidilen bir yönden dönmesi, farklı şekillerde tezahür edecektir. İyileşmeniz de adım adım olmalıdır ve başlangıçta ufak ve pozitif değişiklikler gözlemlemeyi beklemelisiniz. Ardından büyük değişiklikler ve daha kapsamlı bir iyileşme, sizin için gerçekleşecektir.
 
Spine said:
Kendinizi sırf burada olduğunuz için sorgusuz sualsiz diğer insanlardan üstün hissediyorsunuz ancak bunun tam olarak doğru olmadığını bilmelisiniz. Kendinizi doğru şekilde değerlendirdiğiniz zaman, aslında pek çok "normal" insandan daha geride olduğunuzu göreceksiniz. O hâlde, size üstünlüğü ve "gerçeğin farkında olan" unvanını veren Spiritüel Satanizm, varlığınızın hangi parçasında tezahür ediyor? Zira kendiniz, problemleriniz ve durumunuz hakkında temel bir anlayıştan dahi yoksunsunuz.

Cehalet, mutluluğu getirmez. Bilakis işlerin daha da kötüleşmesine sebep olur. Hayat denen okyanusta yol alıyorsanız, o zaman öncelikle yüzmeyi bilmelisiniz. Ardından kendinize bir sandal inşa etmelisiniz. Dalgalar sizi alabora edecektir ancak boğulmayı kabul etmek yerine, bu sefer daha dayanıklı bir gemi inşa etmelisiniz. Bu böyle sürüp gider ancak anlamanız gereken, uzun vadeli düşünmeye meyilli olmadığımız için, doğamızın kurbanı olmanın da çok olası olmasıdır.

Ardından insan aptalca davranır ve bunun bedelini hiç de hoş olmayan bir şekilde öder. Farkında olmanız, size acı getiriyor gibi gözükse de, bununla birlikte kurtuluşa ulaşma şansını da getirir. Oysa farkında olmayanlar, sizin tarafınızdan arzulanan bu duruma karşın, yine de acı çekerler ve onların, sizin aksinize, kurtuluşa ulaşmak için herhangi bir yolları yoktur. Ruhları küle döner ve yok olur.

Burada gerçekten size işkence eden problemler var gibi gözükebilir, esasen pek çoğunu siz yarattınız ve farkında değilsiniz. Bunun sebebi, belli bir yöne, ki burada bu yön oldukça negatif oluyor, doğru çok fazla ve uzun süre gitmenizdir. Şimdi bu negatif yönün getirdikleri, sizin perspektifinizi tanımlıyor ve gerçekliğinizi belirliyor. Bu yüzden daima kendi zihninizde kapana kısılmış hissediyorsunuz. Zira basitçe, bu yöne doğru çok fazla ilerlediniz ve pozitif bir yönden çok uzaklaştınız.

Hayatımızda dengenin varlığı bulunmalıdır ve aşırılıklar, uzun vadede beklenilenden farklı etkilere sebep olabilir. Ruhumuzda hem yaratım hem de yıkım bulunmalıdır. İnsan, iyi huylar yaratabilmeli ve kendisi için iyi olanı getirebilmelidir. Aynı zamanda kötü huyları da yok edebilmeli ve kendisi için kötü olanı uzaklaştırabilmelidir.

Siz, kötü yanlarınızı yıkmaya başlamalı ve kademeli olarak iyi olanı yaratmalısınız. Bu zaman alacaktır. Şunu da unutmamalısınız, uzun süre gidilen bir yönden dönmesi, farklı şekillerde tezahür edecektir. İyileşmeniz de adım adım olmalıdır ve başlangıçta ufak ve pozitif değişiklikler gözlemlemeyi beklemelisiniz. Ardından büyük değişiklikler ve daha kapsamlı bir iyileşme, sizin için gerçekleşecektir.

Değerli sözleriniz için teşekkürlerimi sunuyorum Spine Bey. Bu arada size mail atacağım, önemli bir konu hakkında konuşmak istiyorum.
 
satou said:
Değerli sözleriniz için teşekkürlerimi sunuyorum Spine Bey. Bu arada size mail atacağım, önemli bir konu hakkında konuşmak istiyorum.
Elbette.
 

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Satan

Back
Top