Welcome to our New Forums!

Our forums have been upgraded and expanded!

Welcome to Our New Forums

  • Our forums have been upgraded! You can read about this HERE

Türk Mitolojisinde Dünya Ağacı, Dünya Dağı ve Dünya Sütunu Motifleri

Alterai

Member
Joined
Jul 19, 2021
Messages
31
Dünya Ağacı, Dünya Dağı ve Dünya Sütunu Motifleri



Ulu Kayın ya da Bay Kayın (Bay burada eril bir mana taşımaz zengin, ulu gibi manalara gelir), Türk Mitolojisinde Dünya Ağacının yahut Hayat Ağacının (iki motif birbiri ile ilişkilidir yer yer birbiri yerine de kullanılırlar ama farklı manaları vardır) adlarından biridir. Ağacın bir yanında Ay diğer yanında Güneş bulunur. Umay Ana bu ağacın sahibidir, ağacın tepesinde Baş Tanrı Ülgen oturur (Ülgen Gök Tanrının yerini alan bir tanrıdır). Ağaç, Dünya'nın; yerin ve göğün tam merkezindedir. Ağaçtan yaşam suyu akar. Bazen Kayın Ağacı yerine Çam Ağacı figürü ile de temsil edilmiştir. Birkaç alıntıyla burayı detaylandıralım:

Bir Altay efsanesinde; “Dünyanın göbeğinde, her şeyin merkezinde bütün ağaçların en ulusu, dev bir çam ağacı bulunmakta ve bu ağacın üst dalları Bay- Ülgen’in (Baş Tanrı) katına kadar ulaştığı” anlatılmaktadır. Bu dünya ağacı timsalini zaman zaman Altay şamanlarının davullarının derilerinin üzerine resmedilmiş olarak da görürüz. Ekteki resimde (resim 15), bir tarafında ay, diğer tarafında güneş olmak üzere “dünya ağacı” görünmektedir.

Ağaç bir yükseltinin üzerinde resmedilmiştir. Bu yükselti, muhtemelen bir tepe veya dağ olarak düşünülen dünyanın göbek deliğidir. Bazı efsanelerde bu ağacın “merkez dağın” üzerinde yükseldiği özellikle belirtilmekte, meselâ Abakan Tatarlarının bir kahramanlık destanında şöyle anlatılmaktadır: “Dünyanın tam ortasında demirden bir dağ, dağın üzerinde de yedi dallı beyaz bir kayın yükselir” “Dünya dağının” üstü kesik bir piramit olarak tasavvur edildiği Moğol efsanelerindeyse bu “dünya ağacının” dört köşeli dağ zirvesinin tam ortasında olduğu anlatılır. -Uno Harva, Altay Panteonu, syf: 53

Bazen bir sırık şeklinde tasavvur edilen Dünya Ağacı Kutupyıldızı'na kadar uzanan dünyanın ekseni veya direğidir. Sonradan şamanist inanca sahip olmuş Türklerde de Dünya Ağacıyla ilgili çeşitli düşünceler vardır (Önceki paragraflarda Budizmden bahsediyor, belki Budizmden geçişi diyordur bu cümleyi bende çözemedim). Kimi zaman bu bir kayın ağacıdır, kimi zaman da bir çam ağacıdır. Genellikle dünyanın üzerindeki gök küreyi delip geçen bu ağacın yukarısında, göğün en yüksek katında tanrı Ülgen otururdu. Bu ağaçlar bazen 7 bazen 9 dallı olarak belirtilirdi. -Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları syf: 92


Hayat Ağacı veya Yaşam Ağacı bazen ruhun bazense ruh, beden ve çakraların bir temsilidir. Tamamen bir alegoridir yani:

“Hayat Ağacı”, Hristiyanlık ve İslam gibi İbrahimi inançlardan binlerce yıl önce de vardır. Hayat Ağacı aslında insan ruhunun bir haritasıdır. Ağacın gövdesi omuriliği, dallarıysa chi/vril/prana/cadıgücümüzün dolaşımına yarayan 144,000 nadi’yi temsil eder. Meyveler meditasyonun ödülüdür; ruhun güçlenmesinin sembolüdür. Veterinerlikte ve dünyanın her yerinde tıpta gördüğümüz yılanlı Kadüse sembolü, Kundalini gücünü temsil eder. Ne yazık ki, varlığın her seviyesinde iyileşmeyi ve sağlığı temsil eden bu en kutsal sembol, İbrahimi inançlar tarafından iğrenç bir şekilde hakarete uğramış ve kirletilmiştir. (Buradan)

Yukarıdaki alıntılarda, Hayat Ağacının yanındaki Ay ve Güneş dişil ve eril enerjilerin dengesini temsil ederken, bazen yedi dallı olması yedi çakrayı bazen dokuz dallı olmasıysa yedi çakra ve ruhun haçını oluşturan iki omuz çakrasını temsil eder. İskandinav Mitolojisinin Kutsal Ağacı Yggdrasil'de dokuz diyarı birbirine bağlar. Ağacın başında Tanrı Ülgen'in oturması ise yine bir sembolizm olabilir, bildiğiniz gibi Satanizmde nihai amacımız evreni güzelleştirmek bunu yaparken de kendimizden başlamak yani Magnum Opus'u gerçekleştirmektir. Ağacın en üstünde Ülgen'in oturması muhtemelen ruhun yeterince güçlendiğinde bir tanrı olabileceğini simgeliyordur.

Dünya Ağacı motifine benzeyen iki motif daha bulunur bunlarda "Dünya Sütunu" ve Dünya Dağıdır.

Orta Asya efsanelerinde “dünya ağacının” aynı “dünya sütunu” ve “dünya dağı” efsanelerinde söz konusu edildiği gibi, aslında yaradılış esnasında küçücük bir ağaç olarak yaratıldığı, sonrasında büyüyerek o heybetli, devasa hâle ulaştığı anlatılır. “Dünya sütunu” fikrinin bir başka şekli olan “Dünya ağacı”, dünya sütununa sadece yer ve boyut olarak değil, işlev olarak da benzerlik gösterir. Nitekim, “Dünya ağacı”, Tanrılar tarafından atlarını bağlamak için de kullanılmakta, aynı dünya sütunu gibi, birkaç katlı olarak tahayyül edilmektedir. Vasyugan Ostyak şamanlarının şarkılarında, “dünya ağacı” gökyüzü gibi, yedi katı olduğu şeklinde geçer. Bu tasavvur biçimi, muhtemelen Tatarlardan, Vasyugan Ostyaklarına geçmiş olmalıdır. Efsanelerin çoğunluğunda “merkez dağı” tasavvurunda olduğu gibi, göğün katlarının arasından yukarılara yükseldiği ve köklerinin de yeraltının derinliklerine kadar indiği anlatılır. -Uno Harva, Altay Panteonu, syf: 54

Yukarıdaki alıntıdaki iki önemli kısım var biri bu motiflerin yer yer aynı niteliklerde kullanılabilmesidir. Diğer önemli detay ise tanrıların atlarını bu ağaca veya sütuna bağlamaları. At Motifi, Astral Bedeni ve Duyguları sembolize eder. Burada da bir bağlantı görebiliyoruz. Ayrıca At-Hayat Ağacı ilişkisi İskandinav Mitolojisinde Ygddrasil'in etimolojisine dair olan yorumlardan birisi:

The generally accepted meaning of Old Norse Yggdrasill is "Odin's horse", meaning "gallows". This interpretation comes about because drasill means "horse" and Ygg(r) is one of Odin's many names. (İngilizce Vikipedideki Yggdrasil Sayfasının Etimoloji Bölümünden)

Son olarak Dünya Sütunu motifinin pek çok batı mitinde de bulunduğunu daha fazla paralellik bulunabileceğini de belirtmek istiyorum.
 
Ekler:

At motifi üzerine Bright Truth ile dün biraz konuştuk. Motifin astral bedeni sembolize ettiği konusuna dair şüphelerini dile getirdi. Kendisi atın seyahat ile alakalı olduğunu düşünüyordu. Bu motifin anlamını Atalarımızın Gök Tanrı Dini kitabından almıştım:


Efsanenin bundan sonrasında ilginç bir sembol kullanıldığını görüyoruz. Bir atın, buz tutan dağa kaçması...
"At": Duyguları ve astral bedeni sembolize eder. Dağın buzlarla kaplı olması ise astralin kabalaşmasının sembolüdür. Bu da tufandan sonra yeni başlayacak olan Demir Çağ'ın o dönemki anlatımıyla ilgili bir tanımlamadır. Çünkü tufandan
sonra başlayan aşamalı aşağıya iniş sürecinde insanlık sadece bilgiden uzaklaşmamış, aynı zamanda insanlığın astral yapılarında da büyük bir kabalaşma meydana gelmiştir.

Demir Çağı tasvir eden dünya üzerindeki çeşitli toplumların mitolojilerinde bu durum farklı semboller kullanılarak dile getirilmiştir ama bu kadar manidar bir şekilde ilk kez bir mitolojide böylesine ince bir nükteyle anlatıldığına şahit oluyorum. -Ergun Candan, Atalarımızın Gök Tanrı Dini, syf: 146-147


Bunun üzerine bende motifin ana kökenini arama kararı aldım. Çünkü motifleri bizzat yorumlamak yerine var olan yorumları kullanmak genelde yapılan bir şey, internette biraz tarama yapınca kaynağını bulmayı başardım. Anladığım kadarıyla bu yorumun sahibi on dokuzuncu yüzyılda yaşamış Fransız bir okültist olan Éliphas Lévi. Éliphas Lévi lakabı, orijinal ismi Alphonse Louis'in ibranileştirilmiş haliymiş. Forumda da belirtildiği üzere daha çok bu adla bilinmesine rağmen kendisi Centil, yahudi değil. Yahudi Kabalasıyla ilgilendiğine göre düşmanın safında yer alan gruplara katılmış biri olarak görünüyor. Açıkçası hayatına baktığımda pek iç açıcı bir intiba uyandırmasa da kullandığı yorumun doğruluğunu reddetmeye yeter mi bilmiyorum. Bu konuya değindiği kaynağı buraya bırakıyorum.

Éliphas Lévi, yukarıdaki yazıda insanın: Ruh, Astral Beden ve Beden olmak üzere üç ana kısımdan oluştuğunu ve bu kısımların bir at arabası analojisi ile resmedildiğini söylüyor. At Arabasını süren şey yani sürücü ruhu, at arabası fiziksel bedeni, atsa astral bedeni temsil ediyormuş. At arabasının bozulması ve sürücünün arabayı bırakıp ata binmesi, fiziksel bedenin ölümünü ve reenkarnasyonu anlatırken; astral projeksiyon ve astral seyahati de bir şekilde bu analojiye dahil ediyor. Ben bu yorumun doğru olabileceğini düşünüyorum, analoji aklıma yattı açıkçası. Franz Bardon'da bildiğiniz gibi düşmanın safındaki gruplara katılmıştı bu sebeple forumda en çok önerilen kitabı olan Hermesçi Bilimlere Girişte bile çok dejenere şeyler anlatıyor, yine de yazdığı her şeye yanlış demiyoruz. Filtreden geçirilmeli diyoruz. Evet, sizin konu üzerine düşünceleriniz nedir? Düşmanın gruplarına katılmış birinin bir sembole dair yorumuna nasıl yaklaşmalıyız?
 
Alterai said:
Ekler:

At motifi üzerine Bright Truth ile dün biraz konuştuk. Motifin astral bedeni sembolize ettiği konusuna dair şüphelerini dile getirdi. Kendisi atın seyahat ile alakalı olduğunu düşünüyordu. Bu motifin anlamını Atalarımızın Gök Tanrı Dini kitabından almıştım:


Efsanenin bundan sonrasında ilginç bir sembol kullanıldığını görüyoruz. Bir atın, buz tutan dağa kaçması...
"At": Duyguları ve astral bedeni sembolize eder. Dağın buzlarla kaplı olması ise astralin kabalaşmasının sembolüdür. Bu da tufandan sonra yeni başlayacak olan Demir Çağ'ın o dönemki anlatımıyla ilgili bir tanımlamadır. Çünkü tufandan
sonra başlayan aşamalı aşağıya iniş sürecinde insanlık sadece bilgiden uzaklaşmamış, aynı zamanda insanlığın astral yapılarında da büyük bir kabalaşma meydana gelmiştir.

Demir Çağı tasvir eden dünya üzerindeki çeşitli toplumların mitolojilerinde bu durum farklı semboller kullanılarak dile getirilmiştir ama bu kadar manidar bir şekilde ilk kez bir mitolojide böylesine ince bir nükteyle anlatıldığına şahit oluyorum. -Ergun Candan, Atalarımızın Gök Tanrı Dini, syf: 146-147


Bunun üzerine bende motifin ana kökenini arama kararı aldım. Çünkü motifleri bizzat yorumlamak yerine var olan yorumları kullanmak genelde yapılan bir şey, internette biraz tarama yapınca kaynağını bulmayı başardım. Anladığım kadarıyla bu yorumun sahibi on dokuzuncu yüzyılda yaşamış Fransız bir okültist olan Éliphas Lévi. Éliphas Lévi lakabı, orijinal ismi Alphonse Louis'in ibranileştirilmiş haliymiş. Forumda da belirtildiği üzere daha çok bu adla bilinmesine rağmen kendisi Centil, yahudi değil. Yahudi Kabalasıyla ilgilendiğine göre düşmanın safında yer alan gruplara katılmış biri olarak görünüyor. Açıkçası hayatına baktığımda pek iç açıcı bir intiba uyandırmasa da kullandığı yorumun doğruluğunu reddetmeye yeter mi bilmiyorum. Bu konuya değindiği kaynağı buraya bırakıyorum.

Éliphas Lévi, yukarıdaki yazıda insanın: Ruh, Astral Beden ve Beden olmak üzere üç ana kısımdan oluştuğunu ve bu kısımların bir at arabası analojisi ile resmedildiğini söylüyor. At Arabasını süren şey yani sürücü ruhu, at arabası fiziksel bedeni, atsa astral bedeni temsil ediyormuş. At arabasının bozulması ve sürücünün arabayı bırakıp ata binmesi, fiziksel bedenin ölümünü ve reenkarnasyonu anlatırken; astral projeksiyon ve astral seyahati de bir şekilde bu analojiye dahil ediyor. Ben bu yorumun doğru olabileceğini düşünüyorum, analoji aklıma yattı açıkçası. Franz Bardon'da bildiğiniz gibi düşmanın safındaki gruplara katılmıştı bu sebeple forumda en çok önerilen kitabı olan Hermesçi Bilimlere Girişte bile çok dejenere şeyler anlatıyor, yine de yazdığı her şeye yanlış demiyoruz. Filtreden geçirilmeli diyoruz. Evet, sizin konu üzerine düşünceleriniz nedir? Düşmanın gruplarına katılmış birinin bir sembole dair yorumuna nasıl yaklaşmalıyız?

Esenlikler. Bilgili ve deneyimli birine benziyorsunuz. Sizinle özel olarak nasıl iletişime geçebilirim? Sormak istediğim sorular var.
 
Esenlikler, internet üzerinden zorunda olmadıkça direkt iletişim kurmamaya çalışıyorum. Güvenlik açısından lütfen siz de buna olabildiğince önem gösterin. Eğer aklınıza takılan soru veya sorular varsa forumda veya internet sitesinde belirtebilirsiniz, ben de diğer kardeşlerimizle beraber olabildiğince cevap vermeye çalışırım. Şunu da söylemek istiyorum; Kürt kardeşlerimize karşı kırıcı olabilecek bazı gönderilerinizi gördüm, lütfen bu tavrınızdan vazgeçin. Kürtler de tıpkı bizim gibi Centildir ve düşman karşısında bizimle beraber cephe aldıkları; İsrail destekli terör örgütüne destek vermedikleri sürece, burada forumda, aramızda barınabilirler.

Ayrıca alçakgönüllülük gibi gelebilir ama şu ana kadar yazdığım şeyleri yazabilecek pek çok kardeşimiz var, sadece bunu nasıl yapacaklarını bilmiyorlar. Araştırma yapmayı aşağı yukarı bilen kişiler bu tarz yazıları ufak uğraşlarla yazabilirler. Çoğu kişinin temel sorunu araştırma yapmayı bilmemek, gerekli kaynaklara ulaşamamak, tarama yapmayı bilmemek çoğu zaman kaynağı baştan sona okumak gibi eksiklikler. Benim bu yazılar dizisi boyunca yaptığım temel şey sembollerin/motiflerin manalarını öğrenmek (JoS siteleri veya diğer kaynaklardan faydalanarak) ardından gerekli kaynaklara bakarak bu motiflerin/sembollerin Türk Mitolojilerinde nasıl kullanıldığına bakmak, bu kullanımları yorumlamak, daha önce okuduklarımla bağlantı kurmak, daha fazla bağlantı araştırmak, olabildiğince gerçekçi olmak bağlantıları sırf bağlantı olsun diye ortaya atmamak. Bu yöntemi kullanarak öteki kardeşlerimizin de benzer yazılar yazabileceğini düşünüyorum. Son olarak yazı başında da belirttiğim gibi sorularınız olursa forumda veya sitede belirtirseniz diğer kardeşlerimizle beraber yardımcı olmaya çalışırız. İyi günler.
 

Al Jilwah: Chapter IV

"It is my desire that all my followers unite in a bond of unity, lest those who are without prevail against them." - Satan

Back
Top